Köşe Yazıları

Münir Ali Kara, “Yükselen değer Kocaali”

Yükselen değer Kocaali
Karasu’da turizm sektörü neredeyse doyuma ulaşmış durumda. Taşan kısım da Kocaali’nin yolunu tutuyor.
Karasu’da gözle görünür bir nüfus artışı yaşansa da Kocaali’de bazı yaz günlerinde nüfusun 500 bini geçtiğini öğrendik.
Peki Karasu’dan hangi kesim taşıyor dersiniz?
Kaçan kesim genel olarak ilçenin yoğunluğundan kaçan üst gelire sahip kesim oluyor. Yani Kocaali, Karasu’ya gelen yazlıkçının kaymağını alıyor. İnsanlar Karasu’da değil Kocaali’de para harcamaya gidiyor.
Karasu’da asayiş ile ilgili çaba harcanması gerekirken, Kocaali’ye giden kesim daha az sorun çıkarmaya meyilli oluyor.
Karasu’da daha site kültürü hakimken Kocaali’de villa kültürü yaşatılıyor.
Kocaali gelecek seneleri doğru planlarsa bu özelliğini öne çıkarabilir ve gelecek yılların yaşam alanı haline gelebilir. Bu potansiyelin bu yıl iyi işletildiğini gördük. Önümüzdeki yaza daha hazır hale gelinirse Kocaali’nin geleceğinin Karasu’dan parlak olduğunu söyleyebiliriz.
İnşaat sektörü hareketlenir
Devletin emlak kredilerinde düşüş planladığı haberi bile inşaat sektöründe heyecana neden oldu. Ekonomik krizin etkilerinin derinden hissedilmeye başlandığı şu dönemde vatandaşların düşük faiz ile ev sahibi olma umudu inşaat sektöründe bir hareketlenmeye sahne oldu.
Bu Karasu ve Kocaali için büyük önem arz ediyor. Her ne kadar bölgemizde ana geçim kalemi halen fındık gibi görünse de inşaat sektörü, bölge ekonomisinde çok önemli bir yere sahip. İnşaat sektörü, beden işçiliğinin yanı sıra, mobilya, su ve elektrik tesisatı, cam ve pencere sektörü, nalbur ve ev dekorasyonu başta olmak üzere 100’e yakın kaleme doğrudan etki ediyor.
Kazanılan paraların ilçe içinde harcandığını düşünürsek, esnafa dolaylı etkisi de yoğun oluyor. Dolayısıyla inşaat demek piyasaya para girmesi demek. Bu da her alana yansıyor.
Ancak faizlerin düşeceğine ilişkin haberlerin gelmesinin ardından bazı kişilerin fiyatları yukarı çektiği de kulağımıza geliyor.
Fırsattan istifade etmek isteyenlerin kısa vadede kazansa da uzun vadede kaybedeceğini düşünenlerdeniz. Burada yapılması gereken hakkaniyet ölçüsü içinde helal kazanmaya gayret etmek olmalıdır.
Öteki türlüsü fırsatçılığa girer…
Enflasyon düşecek ne demek
Bazı terimleri doğru bilmiyor olmalıyız. Sıklıkla televizyonlarda enflasyonla ilgili bilgi veriliyor. Enflasyonun arttığı veya düştüğü söyleniyor. Vatandaştan da “Enflasyon düşüyor ama fiyatlar halen yükseliyor” serzenişleri duyuyoruz.
Babaannemin bir lafı vardı, “Giden geri gelse, rahmetli babam gelirdi” derdi. Enflasyon başka şey fiyat başka şey. Enflasyon en basit tanımı ile fiyatların artış hızı. Yani fiyatlar hep artacak. Bunu bir kabullenelim. Ancak fiyatların artış hızının düşmesini bekliyoruz. İşte enflasyonun düşmesi bu.
Enflasyon düşer de fiyatlar gittiği yerden geri gelmez.
Adalet herkese lazım olur
Güçlü adalete ihtiyaç duymuyor. Gücü elinde bulunduranlar adalet olgusunu ihmal ediyor, sonunda güç elden gidince de “adaletsizlik var” diye bağırıyor.
Eskiler “Ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar” derlerdi. Hiçbir güç sonsuza kadar devam etmiyor. Hangi mevkide olursanız olun günün birinde yaptığınız adaletsizlikle karşılaşıyorsunuz.
Sistemin içindeyken işleyen sistemi savunanlar görevden ayrılır ayrılmaz adaletsizlikten dert yanmaya başlıyor.
Peki o kantarın ayarını zamanında kim bozuyor? “Bize de mi lolo” diyenler bozuyor. “Suyun başında susuz kalmayanlar”, “O kadar çatlak su kaçırmaz” diyenler, “Bal tutan parmağını yalar” felsefesinde olanlar koltuklardan ayrıldıklarında gördükleri muameleyi sindirmekte zorlanıyor.
Bugün gözümüzün önünde haksızlıkla yapılıyor. Sessiz kaldığımızda aslına adaletsizliği kanıksamış, normalleştirmiş oluyoruz. Adaletsizliğe sessiz kalmak da adaletsizliktir.
Yalan söylememek yetmez dürüst olmak için, gerçeğin yanında da yer almak lazım.
Aslında bu yazımda daha açık ifadeler kullanmak isterdim. Ama kullanmayacağım. Kim üstüne alınmak isterse alınsın.
Size sadece bir diyalog hatırlatmak isterim, Kurtlar Vadisi’nden. Yalçın Bulut karakteri, Yalçın Yıldız’a şöyle demişti: “Yıldız, ben çok yıldızlar gördüm, kayan…”
Fındık mı kaldı
Devlet piyasadaki rekabeti dengelemek için müdahale alımı yapıyor. Bir taban fiyat belirliyor. Bu ne demek? Taban fiyatın manası ne? “Bu fiyatın altına fındık alınamaz” demek. Haksız rekabetin önüne geçmek için önceki yıllarda yabancı firmaya cezalar kesildi. Uzlaşı sağlandığı ve o firmanın da devletin alım fiyatının altında alım yapmayacağı iddia edildi.
Buraya kadar her şey iyi de… Fabrikaların fiyatı ne zaman açıklayacağı belli değil. Şimdiye kadar zaten işçi parası ödemek zorunda olan, çocuğunu okula gönderen veya farklı ödemeleri olanlar fındıklarını sattı.
Geriye kalan da depolama imkanına sahip olmadığı için emanete verdi. Konu kapandı. Bundan sonra fındık fiyatı 200 lira olsa ne olur 300 lira olsa ne olur…
Piyasada fındık mı kaldı…