Münir Ali Kara, “Delegeler neden açıklanmıyor”

Ak Parti’de ilçe delege seçimleri geçen ayın 22’sinde yapıldı. Normalde delege seçimi sonrasında kazananlar açıklanır. Bu şekilde aday olmak isteyenler delegelerle irtibat kurar ve kongrenin sağlıklı bir ortamda gerçekleşmesi sağlanır.
Tabi bu benim dediğim Ak Parti’nin kurulduğu ilk yıllarda olan durum.
Ak Parti 2010 yılından itibaren istişare kültürünü benimsedi. Bu şekilde parti içinde birlikteliğin sağlanması amaçlandı. Dediler ki kongreler tartışma değil, kucaklaşma yeri olsun. Seçimi biz yapalım, başkanı biz belirleyelim, kongrelerde de bunun kutlamasını yapalım.
Bu da bir yöntem. Başarılı oldu mu derseniz… Ak Parti o günden bu yana iktidarda olduğuna göre başarılı oldu.
Kırılanlar, dökülenler, hakkının yendiğini düşünenler olsa da… Ak Parti bu yöntemden geri durmadı.
Bu seçimde de yine aynı yöntem uygulanacak gibi duruyor. Yani aday olması muhtemel isimler değerlendirilecek ve neticesinde de bir isim aday olacak.
Şimdi gelelim delege isimlerinin açıklanmamasının nedenine…
En başında yazdığım gibi, eğer delegelerin kim olduğu belli olursa, kongrede her şeye rağmen, yani genel merkez kararına karşın aday olma hazırlığında olan olursa… Bu kişiler alttan alta delegelere ulaşırsa ve ola ki son dakikada liste verip aday olan olursa ve bu kişiler önceden delege çalışması da yapmışsa… işte o zaman işler karışabilir.
İşte bu nedenle delegelerin açıklanması, genel merkezin tek aday kararının uygulanmasına engel teşkil edebilir. Bunun ortadan kaldırılması için delegelerin isimlerinin açıklanmasını uygun bulmamışlar.
Bu uygulamayı demokratik ya da antidemokratik bulabilirsiniz. Bu sizin hakkınız. Ama parti içi alınan karar bu şekilde.
Memnuniyetinizi dostlarınıza şikayetinizi müdüriyete bildirin…
Mal canın yongası da
Bölgemiz birinci derece deprem kuşağında yer alıyor. Bu nedenle binalarımızın sağlamlığı bir kat daha önem arz ediyor. Binalarımız yapılırken sağlam olsa da zaman içindeki yıpranmaları hesaba katmak gerekiyor.
Ancak binaların sağlamlık durumu hakkında yorum yapmak bina sahiplerine hakaret gibi algılanıyor. Bu bizimki aslında hastalanmadan doktora gitmeme mantığı gibi. Adama hasta olduğunu söylediğinizde “Sensin hasta” savunmasına giriyor ya. İşte bu da onun gibi. “Binan çürük” dediğinde adam kendisine çürük denmiş gibi algılıyor.
Aslında sağlıklı insanların checkup (çekap) yaptırdığı gibi sağlam görünen binaların da kontrolden geçmesi gerekir. Tüm bu durumları göz önünde bulundurursak binamızın muayene olmasının aslında bir sakıncası yok.
Ama biz doktora gidince bile “Aman bana kötü bir şey söyleme” diyen insanlarız. Binamızın çürük çıkma ihtimalini de duymak istemiyoruz.
Diyelim ki binamızdan bir şekilde numune, karot her neyse işte alındı ve sonuç negatif. Yani binamızın yıkılması lazım.
O zaman yapmanız gereken şey bir an önce binayı tahliye etmek veya bu yolda bir adım atmakken ne yapıyorsunuz? Bu işten en az zararla hatta mümkünse karla nasıl çıkarım diye bakıyorsunuz. Hemen müteahhitlerin kapısını çalıyorsunuz ve sonunda binanın yıkımından kar elde edelim, bina yapılınca kar elde edelim derdine düşüyorsunuz. Tüm bunları yaparken de bina kullanılmaya devam ediliyor. Sanki fay hattı ile anlaşmanız varmış gibi…
Yani siz pazarlıkları yaparken, proje seçerken deprem olmayacakmış gibi…