Köşe Yazıları

Münir Ali Kara, “Buyrun siz yorumlayın”

Sakarya Milletvekili Lütfi Bayraktar Karasu İlçe Kongresi’nde bir konuşma yaptı. Konuşmasında kullandığı ifadelerden bazıları ülke gündemine kadar geldi. Ben konuşmadığı konuların ülke gündemine gelmesini bekliyordum ama…

Bayraktar’ın konuşması esnasında kullandığı cümlelerden en çok konuşulan hiç şüphesiz “Ak Parti olmasa yemeye ekmek bulamazdınız” oldu.
Elbette “Hastane doktor doldu taşıyor” cümlesi, “Cennete gitmenin yolu buradan geçer” cümlesi de gündem oldu ama…
Şimdi konuşmanın tamamına da bakmak lazım. Bayraktar dedi ki, savunma sanayimiz olmasaydı, bunlar bize yaşama şansı vermezdi. Pandemi döneminde kendi vatandaşlarına parayla tedavi olma imkanı tanıdılar. Biz pandemi döneminde tek kuruş para ödemedik. Ak Parti iktidarda olmasa yemeye ekmek bulamazdık. Bunun örneğini Kıbrıs Savaşı sırasında gördük. Millet aç kaldı. Biz yerel seçim zamanı gezerken en çok doktor eksikliğinden şikayet aldık. Şimdi hastanemiz doktor doldu taşıyor. Pek çok konuda eksikliğimiz vardır. Bütün her şeyi anında yapma şansımız yok. Bunun olacağı yer cennettir. Ama cennete giden yol da işte buradan geçer…
Şimdi konuşmanın tamamını dinlediğimizde aslında akıcılığı ve bütünselliği var. Ama basının karşısında söylenecek cümleler mi bunlar?
Onu da ben düşünemem de…
Dedim ya konuşulanlardan çok konuşulmayanlar önemli benim için. Mesela Karasu’ya kadar gelmişken ve fındık kooperatifi başkanıyken, fındıkla ilgili bir şeyler söylenebilirdi. En azından kokarcaya değinip, bununla ilgili önlem alındığını falan söyleyebilirlerdi.
Karasu’ya kadar gelmişken kıyı erozyonu ile ilgili bir şeyler söyleyebilir ve bu konuda önlem alınacağı ifade edilebilirdi.
Karasu’daki parkomat sistemi ile ilgili bir şeyler de söylenebilirdi. Doğalgaz konusunda vatandaşın işlerinin kolaylaşması gerektiği de ifade edilebilirdi. Ama işte bizim ülkemizde konuşulanlar manşet oluyor, konuşulmayanlar değil.
Kurtarmıyorsa kapatalım
Karasu’da parkomat uygulaması başladığı günden bu yana tartışılıyor.
Parkomatın ilk on beş dakikası ücretsiz. Bu hesaba göre saat 17:46’dan itibaren park edenlere fiş harcamaya gerek yok. Zira o saatten sonra görevli bulamıyorsunuz, bulsanız da o dakikadan sonrası ücretsiz.
Demek ki 17:46’dan sonra görevliler sadece tahsilat yapmalı. Yeni fiş kesmemeli. Bir diğer konu caddeye dükkanı olmayan esnafın abonelik ücretinin, dükkanının önünde park yeri olan esnafa kıyasla iki kat ücret ödemesi meselesi.
Bir de mesela adamın evi parkomat uygulaması yapılan cadde kenarındaysa o adamın da aboneliğinin esnaf gibi olması gerekir mi? Madem pasaj içindeki esnafa gerekçe olarak dükkanının cadde kenarında olmaması gösteriliyor, o zaman evi cadde kenarında olan vatandaşa da bu şekilde avantaj sağlanmalı. Ya da ikisinin ortası bir yol bulunmalı.
Bu kısımların dışında Sakarya il merkezinde ve parkomat uygulaması yapılan bazı yerlerde fiyat kıyaslamaları geliyor. Gittikleri yerlerden özel ve kamu otopark ücret tarife resimlerini bizimle paylaşanlar oluyor.
Buradaki yetkililerden edindiğimiz bilgiye göre de parkomat uygulaması için belli yatırımlar yapılmış. Personel istihdamı, HGS entegresi, el terminalleri falan… Bu paraların karşılanması için en makul tarifeyi uyguladıklarını söylüyorlar. Aksi halde uygulamanın zarar edeceği konuşuluyor.
Yani bedava olan park yeri paralı olduğunda hem vatandaşla belediyeyi karşı karşıya getiriyor hem de zarar etme ihtimali var. Oflu cemaatin, sürekli yardım isteyen cami hocasına dediği gibi, kurtarmıyorsa kapatın.
Alper Tatlı
Karasulu Alper Tatlı, ilçe içinde bir şeyler yapmaya çalıştı. Destek kadar mukavemet gördü. Daha sonra bir süre Karasu’dan uzak durdu. Siyasete hep mesafeli davrandı. Şimdi de yeni kurulan Anahtar Parti’nin MYK’sında yer aldı.
Karasu’dan birinin bir yerlere gelmesini, özellikle yeni jenerasyondan isimlerin Ankara’da yer bulmasına özel önem veriyorum.
Alper Tatlı’nın doğru isim olduğunu düşünüyorum. Bizden biri bir yerlerde olsun artık. Biz de bizden olup yukarı gidenleri aşağı çekmeyelim. Bir kere de millet Karasu’yu kıskansın.
Dalgakıranlar seneye mi kaldı
Kelebek etkisi diye bir felsefe var, dünyanın bir yerinde kelebek kanat çırpsa bir yerde rüzgar oluşur gibi de basitçe anlatılabilir. Yani dünyadaki her şeyin birbiri ile ilişkili olduğunu savunuyor.
Bunu Karasu her dönem yaşıyor. Karasu’da kıyı erozyonu var. Her sene bu dönemlerde ilçemiz bu şekilde gündeme geliyor. Zaten bu ilçe yazın denize girme yasakları ile kışın da kıyı erozyonu ile anılıyor. Deniz pek çok yerde Allah’ın lütfu olarak değerlendirilirken biz sanki bize ceza olarak verilmiş gibi davranıyoruz.
Şimdi gelelim şu dalgakıran yapılması mevzusuna. Ekonomik sıkıntılardan dolayı Karasu’da yapılması planlanan dalgakıranlardan ses soluk yok.
Büyük ihtimalle bu sene böyle bir şey yapılmayacak. Ancak yapılmadığında ekonomik sıkıntılar aşılacak mı? Yoksa dalgakıran yapılmazsa daha büyük maddi kayıp yaşanır mı, Karasu bu ile, bu ülkeye lazım mı? Onu da değerlendirmek lazım tabi.