Kararın öyle olacağını nereden biliyordunuz
Karasu Belediye Meclisi’ne zincir marketlerle ilgili madde bir kez daha geldi. İshak Sarı’nın Belediye Başkanı olmasından bu yana en fazla gündeme gelen konu zaten zincir marketler konusu oldu.
Son düzenleme üretici marketlerinin zincir marketlere uygulanan belli kıstaslardan muaf tutulmasına karar verildi. Bu hesaba göre artık Tarım Kredi Marketleri diğer zincir marketlerden farklı statüde değerlendirilecek.
Kuruma ya da kişiye özel düzenleme olmayacağına göre, bundan sonra Fiskomar da bu statüde sayılmak durumundadır. Benzer şekilde başka zincir market varsa (ki var) bunlar da bu avantajdan yararlanma hakkına sahip olacak.
Da…
Konu bu değil!
Benim değinmek istediğim nokta şu:
Karasu Belediye Meclisi’nde bu konunun görüşülmesi 7 Nisan Perşembe günü oldu. Alınan kararların hayata geçirilmesi kararların onanmasından sonra olur.
Ancak Karasu’da Tarım Kredi Market 26 Mart’ta açıldı. Yani meclis kararı alınmadan önce…
Ya Meclis bu öneriyi reddetseydi?
Meclis’in reddetme hakkı yok mu, var! E siz neye güvenerek bu adımı attınız?
Dahası Meclis kararının alındığı günün ertesinde bir başka yerde aynı market için tadilat yapıldığına tanık olduk. Dün karar alındıktan sonra bu kadar hazırlık yapılamayacağına göre burası için de benzer bir yol izlenmiş gibi. Yani Meclis iradesine apaçık ipotek konulmuş.
Neticede zaten beklendiği gibi karar çıktı. Ortada yasal olmayan bir durum yok.
Ancak kimsenin umursamadığı bir noktayı dile getirmek istiyorum: Bizim seçip gönderdiğimiz meclis üyelerine kimse bir şey sormayacaksa yalandan seçmeyelim…
O DİLİ DE SEVMEDİM
Kişisel olarak bazı şeyleri beğenip beğenmeme hakkım var. Mesela Karasu Belediye Meclisi’nde Başkan İshak Sarı’nın Mehmet Çatalbaş’a “Cami konusunu bu kadar dert etme. Gören de beşe beş katıyorsun sanacak. Oysa yaptırdığım incelemede çok da öyle olmadığın görülüyor” demesini sevmeme hakkım var.
Bu Real Madrid’in ortaya koyduğu “En iyi savunma saldırıdır” mantığının her alanda uygulanmış hali. Yani bir tartışmayı riske girmeden kazanmak isterseniz rakibinizi bir başka alandan vurursunuz. O abandone vaziyetteyken zaten size yöneltilen eleştiri önemini yitirmiş oluyor.
Ben konuların gargaraya gelmesini değil kalıcı olarak çözülmesini seviyorum. O nedenle birinin namaz kılıp kılmadığını araştırmayı çok doğru bulmuyorum.
Bir başkası doğru bulabilir, diğeri çok da sevebilir. Ancak ben sevmiyorum. Bence konuşmalar pinpon maçı değildir. “O havadan attı ben de küt vurdum” modelinin hiçbir sorunu çözmeyeceğini düşünüyorum.
O İFTARI SEVDİM
İddia ediyorum ki üç şey hiç bitmeyecek. Birincisi eski Ülkücüler, ikincisi Doğruyolcular üçüncüsü de Şirin Sakaryalılar.
İftara her sene beni de davet ederler. Allah razı olsun. Hepsinde de birbirinden güzel hatıralar dinlerim. Her gittiğimde yeni bir hikaye katarım dağarcığıma.
Bu sene masamızda denk geldiğimiz abi 32 yıl önce kaybettiğim babamla ilgili hatıralarını anlattı. Hatta bizim sinema binasını dedesinin bize dedeme sattığını söyledi.
Duygulandım. Tam da o esnada karşı masamızda arkadaşlarını seyreden bir eski ustanın gözlerinden süzülen yaşları gördüm.
Bu ve benzeri geleneklerin devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.
KİMİ İMAMA UYUYOR KİMİ ŞEYTANA
Eskiden beri gelenektir. Ramazan ayında birileri teravihe gider birileri de tombalaya… Geçtiğimiz gün Karasu Jandarma ekipleri baskın ile kumardan işlem yapmış.
Anlaşılan Ramazan’da teravihte imama uyanlar ile kumar masasında şeytana uyanlar oluyor.
BAYRAM KREDİSİ
Ramazan mübarek bir ay. İbadet ile geçiriyoruz ve kıymetini bilmeye çalışıyoruz. Kredi ise faiz içeriyor. Demek ki haram. Ramazanın sonunda bayram ediyoruz. Bayram için de kredi veriliyor. Mübarek bir ayı tamamladığımız için faiz alıyoruz…
Bu kredilerin verilmesi bence uygun değil de… adının bayram kredisi olması kimseyi rahatsız etmiyor mu?
8 NİSAN ROMANLAR GÜNÜ
Gürültü yaparlar, taşkınlık yaparlar hatta zaman zaman hırsızlık bile ederler de vatana ihanet etmez Romanlar.
Hayatın rengidir. Hatta kısmen kirlidir. Çadırda yaşar, soğukta üşür ama her şeyleri gülüşlerinde saklıdır.
Romanların iftarı vardı geçtiğimiz hafta. Karasu Kaymakamlığı düzenledi iftarı. Gözler her fırsatta Romanları gündeme getiren Şakir Şen’i aradı. Biz resimlerde denk gelemedik, belki de oradadır.
Romanların iftarı renkli görüntülere sahne olmuş. İftar sonrasında masaların toplanmasına dahi yardım etmişler. Kalan yemekleri tencerelerle alıp evlerine götürmüşler. Ziyan olan yemek olmamış.
İhtiyaç sahiplerine ulaşan bir hayır olmuş. Belki de hiçbir iftar bu kadar ihtiyaç sahibine ulaşmamıştır. Allah kabul etsin.
ENFLASYON DÜŞÜNCE FİYATLAR DA DÜŞECEK Mİ
1990’lardan bu yana ilk kez bu denli yüksek fiyat artışları ile karşı karşıya kalıyoruz. Durumu çözmek için fikir üretenden çok birbirini suçlayana denk geliyoruz.
Kimi marketleri, kimi savaşı, kimi hükümeti suçluyor. Durumun düzelmesi için ise ezber cevaplar veriliyor: Üretim şart abi…
Girdi maliyetleri ortadayken üretim nasıl yapılacak? Bilen yok!
Neyse gelelim başlıkta sorduğumuz sorunun yanıtına. Enflasyon basitçe fiyat artışı olarak adlandırılırsa, enflasyonun düşmesi fiyat artış hızının düşmesi demek. Fiyatların düşmesi demek değil!
Bu nedenle enflasyonun düşmesi ilk hedef! Fiyatların düşmesine ise daha var gibi…