Karanlığın, en koyu olduğu an
Evlere tıkıldığımız, sevdiklerimizle kucaklaşamadığımız, seyahat edemediğimiz, kasvetli, karanlık günlerden geçiyoruz, bu günlerde…
***
İşlerini kaybeden, çaresizlikler içerisinde kıvranan, ülkem insanına, bir de, “Salı Günleri” grup toplantıları diye yutturulan, tantanalı, gürültülü, hatta kavgalı görüntülerle, umut olması gerekenlerin, umutsuzluk aşılamaları daha da çekilmez hale getiriyor, yaşamımızı…
***
Sokakta, kahvede konuşulmasında bile ayıp, bu kadarı da olmaz, denilebilecek sözler, “Salgının tavan yaptığı, karanlık günlerimizde” toplumu daha da üzüyor, mutsuzlaştırıyor…
***
Toplumu bütünleştirici, birleştirici, vasfı olması gereken Cumhurbaşkanı, AKEPE Genel Başkanı şapkasıyla, toplumu bölen, ayrıştıran, hatta ve hatta düşmanlığa kadar götürebilecek ifadelerle geriyor da, geriyor…
***
MeHaPe Genel Başkanı diye bir kişilik de çıkıyor, toplumun gözü önünde, adam yaralama, meskene baskın, karısını öldürmeye azmettirme gibi suçlardan, cezaevine giren suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’yı “Dava Arkadaşım” diyerek, “Terör Örgütüne Üye” davasından yargılanmakta olan Zaman Gazetesi yazarı Mümtazer Türköne‘yi de, “Şehit Ağabeyi” sebebiyle, cezaevinden çıkartmaya yardım ve yataklık yaparak “Toplumdaki Adalet Duygusunu” zedeliyordu…
***
Kayıtsız şartsız desteklediği, AKEPE iktidarının, ülkeyi sürüklemekte olduğu, “Dünyada Yalnızlık” ve “Ekonomik Çıkmazlar” yolculuğuna arka çıkıyordu, çok ufak kişisel menfaatler sebebiyle…
***
Diğer taraftan, toplumun “Çare” olarak gördüğü, CHP ve onun lideri Kemal Kılıçdaroğlu’da, AKEPE Genel Başkanı ve destekçisi Bahçeli’nin ortaya attığı, kurgulu iddialara atlıyor, bir karmaşadır gidiyor, benim şehit kanlarıyla sulanarak, sınırları çizilmiş Ülkem…
***
İktidardan umudunu kesen halk için, güvenli ve sorun çözücü bir liman olarak görmek istediği CHP ve onun lideri Kılıçdaroğlu kaybedilen onca seçime rağmen (Büyüklük yapıp) bırakmadığı koltuk sebebiyle, ne çare ne de, umut olabiliyordu…
***
İktidarın oyları düşerken, bileşik kaplar kanunu olduğu gibi, normalinde muhalefetin oyları artması gerekirken, hele de, “Sosyal Demokrat Muhalefetin” oyları düşüyor, kararsızlar, alternatif oluyordu yapılan kamuoyu yoklamalarında…
***
Geçmişte DSP, SHP ve CHP gibi, Aynı kökten gelen, üç sosyal demokrat parti seçimlere giriyor, DSP iktidar olabiliyor, SHP Belediye seçimlerini (Sakarya’da bile) kazanabiliyorken, bugün, CHP tek başına olmasına rağmen üstelik 18 yıldan bu yana, her türlü yıpranmışlığa, “Para Kasaları”, “Ayakkabı Kutuları”, “Kol saatleri”, “Fetö ortaklıkları”, “pkk ile gizli Oslo görüşmeleri”, “Habur karşılamaları” gibi rezaletliklere rağmen iktidar umudu olamıyordu.
***
Kazandığını zannettiği, Ankara, İstanbul gibi Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını, HDP olmadan kazanamayacağı gerçeğini örterek, başarı diye gösteriyor ama kamuoyu yoklamalarında yine yüzde 24-26 bandından yukarı çıkamıyordu…
***
AKEPE-MeHaPe kaosundan ülkeyi kurtaracak bir umut aranıyor şu günlerde…
***
En büyük “Umut”, CHP ve başındaki lideri Kılıçdaroğlu olmasına rağmen ve üzerinde, en ufak bir leke olmamasına rağmen, halkın bir türlü benimsemediği, girdiği 8-9 seçimi kaybederek, ümidini tamamen kestiği bir lider portresi çizdiğinden, en doğruları söylese dahi, kimse onu dinlemiyor inanmıyordu artık…
***
Onun için CHP, umut olabilmesi için yepyeni, birikimli, keskin zekalı bir kişiyi bulmalı (ki o kişi veya kişiler var) “Halkın Umudu” olabilmesi için…
***
Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi içinden bir evladı ile gösterilen performans, biraz daha koordineli ve organize olunabilseydi umutlar yeşerecekti… Ecevit’in, halkın Karaoğlan olduğu gibi taze bir umut, neden olmasın… Var da… Bu siyasi partiler yasası, bu delege yapısı ile olması mümkün değil…
***
AKEPE, kendi Genel Başkanına körü körüne de olsa biat eden benimseyen bir lider olarak R.T.Erdoğan’ı benimsemiş ve onunla başarıyor, CHP de özgürlük, eşitlik, barış ve kardeşliği, CHP’ye geri getirecek nitelikleri taşıyabilecek, toplumda heyecan yaratabilecek Ecevit gibi, Muharrem İnce gibi bir lider yaratarak halkın umudu olabilir ancak…
***
Sonrası, kurum ve kurallarıyla, kurumsallaşmış bir parti yapısı… Yoksa, “Karanlıklar” hep sürecek, adaletsizlikler, toplumun gözü önünde, içimizi acıta acıta sürecek…
***
Ama her şeye rağmen, 40 yılını “Sosyal Demokrasinin İktidarı” özlem ve hayalleriyle geçiren bendeniz, son söz olarak, yine de “Karanlığın en koyu olduğu şu günlerde, aydınlık çok yakınımızda” ve “Bir gün mutlaka” diyerek umudumu sürdürmeye devam ediyorum…