Eczacı gözü ile

Hayatımın ilk yarım döneminde, önce Kimya Mühendisliği sonra Eczacılık Fakültesinden lisans diploması aldım. Kimya eğitiminin üzerine eczacılık okumam nedeniyle İst. Üniv. Eczacılık Fakültesi’nde keyifli bir öğrencilik yaptım; dört yılda da bitirdim. Bu açıklamayı neden yaptığımı yazının devamını okuduğunuzda daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum. AKP hükümetlerinde 2002-2013 ve 2016-2017 yıllarında Sağlık Bakanlığı yapan Prof. Recep Akdağ Bir sonbahar mevsiminde, H1N1 virüsü tehlikesine dikkat çekerek, kameralar karşısında aşı oldu. Bu konu basında, cumhurbaşkanının ve başbakanın da aşı olduğu şeklinde yer aldı. 500 milyon dolarlık aşı siparişi yaptığını, vatandaşın sağlığını korumak için gereğini yaptığını anlatıyordu. O yıllarda başbakan olan R.T. Erdoğan, basın önünde, aşı olmadığını, aşı yaptırmayacağını, ayrıca vatandaşın aşı olmaya mecbur edilemeyeceği konusunda açıklama yaptı. Prof. Ahmet Rasim Küçükusta ve Prof. Canan Karatay aşı karşıtı konuşmaları ile televizyon ekranlarında çok geniş programlar yaptılar. Türkiye’de antibiyotik kullanımının çok olduğu, aşının ve antibiyotiğin virüsler üzerine etkisi olmadığı, ilaç firmalarının çok kar etmek için yaptığı çalışmalar sonucunda aşı ve antibiyotik kullanımının gerçekleştiğini anlattılar. Ardından pandemi meydana geldi. Bütün salgın hastalıklarda olduğu gibi Dünya’nın bütün devletlerinde aşı konusu gündemin ilk maddesi oldu. Türkiye de bu kampanyaya katılarak, maske ve aşı konusuna tam destek verdi. Sokağa çıkma yasağının da uygulandığı iki yıl gibi uzun bir süre korku içerisinde yaşadık. Pandemi öncesi, ekranların süsü haline gelen aşı ve antibiyotik karşıtı yukarıdaki profesörleri artık TV ekranlarında göremiyorduk. Pandemi ile aşı karşıtlarının sesi büyük oranda kısılmakla birlikte, korona öncesi yapılan grip aşısı miktarında azalma meydana geldi. İnflüenza dediğimiz eski tip grip aşılarının yapılma oranı azaldı. “Antibiyotik kullanımı zararlıdır” algısı sonucunda, bir kısım doktor antibiyotik yazımından kaçınırken, bazı hastalar doktor reçetesinde olsa da antibiyotik almak istemediklerini söylemeye başladılar. Yapılan bu çalışmalar hastalıkların mevcut durumuna nasıl yansıdı? Eski ile yeni arasında hangi hastalıklar daha fazla görülmeye başladı?
Tedavide son durak olan eğitim-araştırma hastanelerinin, göğüs hastalıkları yoğun bakım ünitelerinde yer bulmak oldukça zor. Çünkü zatürree(pnömoni) vakalarında önceki dönemlere göre artış var. Aşı karşıtlığı ve antibiyotik kullanımına getirilen kısıtlamalar bu sonucu doğurmuştur. Prof. Burhan Akdağ’ın aşı konusunda yaptığı bir hata, Prof. Canan Karatay ve Prof. A.R.Küçükusta’nın hataları ile birleşince, toplum sağlığımız bu iki durum nedeniyle zarar görmüştür. Hatalar düzelmedikçe zarar görme de devam edecektir. Birkaç gün önce cami avlusunda bir öğretmen arkadaşımızın cenazesi için toplanmıştık. İmam cemaate vaaz veriyor. Nasihatte bulunuyor. Şükürsüzlük konusunu anlatırken “çok ilaç kullanmamız da şükürsüzlüktendir” diyordu. Şimdi biz bu işin içerisinden nasıl çıkacağız. Boşuna demediler “yarım doktor candan, yarım imam dinden eder” diye. (Devamı gelecek)