Köşe Yazıları

Durum kritik gibi

Durum kritik gibi

Kaç aydır olmadı, yağmadı, gelmedi, etmedi diye beklediğimiz yağışlar çok şükür geldi. Biraz geç ve kısa olsa da kış, kışlığını giderayak yaptı. Yaptı ama geç olduğu için biraz sıkıntıya da neden oldu. Kar yağarken güzeldi de, kar durduktan sonra hava sıcaklığının ciddi derecede düşmesi fındık üreticileri olarak bizi korkutmadı değil. O gün ve gece boyu Kocaali’nin konuştuğu belki de tek konu fındığın durumuydu. “Sonunda korktuğumuz oldu” demiyorum. Çünkü şu an elimizde net bir veri yok. Özellikle sosyal medyada birçok üreticimiz bahçelerinden fotoğraflar paylaşıp durumu izah etmeye çalıştı. Birçoğuna denk geldim gördüm. Sanki biraz sıkıntı varmış gibi.

Ayrıca hem konu ile ilgili haberi hem de köşe yazımı yazmadan önce ilçede bu konudaki en yetkili iki kurumu ile görüşüp durumun ne olduğunu öğrenmeye çalıştım. Önce Ziraat Odası’na ulaştım. Pazartesi günü itibariyle odaya bir çok fındık üreticisinden şikayet ulaştığı bilgisini aldım. Gelen şikayetler şu an için kayıt altına alınıyor. Ancak çok geniş bir sahada sağlıklı bir çalıma yapmak şu an için mümkün değil. Yükseklerdeki karın kalkması, fındığın birkaç gün kendine gelmesi lazım ki ne kadar yandı ne kadar sağlam kaldı net anlaşılabilsin. Dolayısı ile Ziraat Odası sahaya inmeye hazırlanıyor. İlçe Tarım Müdürlüğü ise zirai don olayının hemen ardından sahaya inmiş. Bir hafta belki on gün kadar daha sahada çalışacaklar. Oradan aldığım bilgi ise şu anki durumun normal göründüğü yönünde. İlerleyen günlerde fındık kendini toparlayıp çalışma yapılan saha genişledikçe, durum daha da netleşecek. İki kurumunda açıklaması birbiri ile hemen hemen aynı. Biri sahaya inmek için fındığın kendine gelmesini bekliyor, diğeri asıl sonucun birkaç gün sonra belli olmaya başlayacağını ön görüyor. Yani ikisi de bir bakıma zamana oynuyor. Ama şöyle de bir durum var tabi. Hem sahadan gelen fotoğraflar ve üretici şikayetleri birkaç saat süren eksi derecelerdeki hava sıcaklığının fındığa mutlak suretle zarar verdiğini üzülerek söylüyorum ki açık ve net şekilde gösteriyor. Zaten bundan bir ay kadar önce yine aynı konuyla ilgili bir haber yapmıştık. İlgili kurumlardan bilgi almıştık. O haberde de Mart ayının ki ve üçüncü haftası ve sonrasındaki döneme dikkat edilmesi gerektiğini yazmıştık. Keza beklediğimiz gibi de oldu. Yani meteorolojiden net bir açıklama gelmedi ama inşallah şu günlerde bir don darbesi daha yemeyiz. Evinin rızkını ağırlıklı olarak fındıktan getiren bir toplumun evladı olarak yaşadığımız hasarın mümkün olan en az düzeyde olması için dua ediyorum. Umarım üreticimiz bu durumdan dolayı darda kalmaz.

Kaybeden olursunuz

Bahsetmek istediğim bir konu da şu günlerin en önemli konusu olan seçim ve propaganda meselesi. Biz bunu daha önceki seçim dönemlerinde birçok kez yaşadık. Hatta kendim de sık sık yazdım. Seçim dediğin bir irade ve demokrasi sembolüdür. Liderler gelirler kendilerini anlatırlar. Halk da içlerinden kimi beğeniyorsa gider sandıkta mührü basar. Son oy sayılıp, sandık rafa kalkınca da her şey eski haline döner. Seçim süreçleri millet iradesini simgeler. Kritik, kırılgan ve dikkat edilmesi gereken süreçlerdir dedik. Gaza gelmemek lazım, gerek sokakta olsun gerek sosyal medyada olsun kullanılan kelimelere, ifadelere çok dikkat etmek lazım. Her kim olursa olsun karşısındaki görüşü veya görüşün liderini eleştirirken haddini hukukunu bilmek zorundadır. Bu ister Recep Tayyip Erdoğan olsun, ister Kemal Kılıçdaroğlu olsun, ister Muharrem İnce veya Sinan Oğan. Bu insanlar bu ülkede, ülkeyi yönetme cesaretiyle ortaya çıkmış bu ülkenin milyonlarca insanından oy ve destek almış siyasi şahsiyetlerdir. Eleştiri herkesin hakkıdır ama hakaret hiç kimsenin ne hakkı nede hukuku değildir. Özellikle sosyal medyada, öyle zırt bırt paylaşım yapan, sağa sola sallayan biri değilim. Fikri özgürlüğümü içimde tutarım ama bu sosyal medyayı düzenli ve bilinçli kullanmadığım anlamında gelmiyor. İlçemizin hem siyasetçilerini hem de siyasi erk diyebileceğimiz birçok kişiyi ve paylaşımlarını takip ediyor kendimce yorumluyorum. Açık konuşmak gerekirse birçoğunu okurken veya izlerken hayret ediyorum. Konu bir yerde tartışmaya dönüyor sonra kişisel polemiğe dönüşüyor. Ağır cümleler kullanılıyor. Sonra aynı şahıslar herhangi bir mahallede iftar sofrasında aynı masaya gitmek zorunda kalıyor. Haberini alıyorum, o atışmalardan dolayı kırgınlık yaşayanların yan yana gelmediği, birbirlerinden koptuklarını duyuyorum üzülüyorum. Keza bende de aynısı oldu. Ta 2019 yerel seçimlerinde doğruyu söylediğim için, söylediğim gerçek olduğu halde benimle diyalogunu kesen büyüklerim var. 4 yılı geçti o gün bu gündür daha bir kez bile selamlaşmadık. Demem o ki ülkenin içinden geçtiği böylesine kritik bir dönemde siyaseti ya siyaset gibi yapın ya da hiç yapmayın. Fikrinizi ya gerçekten eleştirmek için söyleyin, haddi aşacaksa iradenize hakim olun hiç söylemeyin. Aksini yaparsanız kaybeden siz olursunuz. Para, mal, mülk, hepsi gider yerine yenisi gelir. Ama her gün yüz yüze baktığınız bir dost, bir kardeş veya bir insanı yıkacak şekilde kaybederseniz yerine yenisi gelmez, gelse de aynısı gelmez. Sağlıkla kalın…