Dakka durmam
Tüm ülkede olduğu gibi Kocaali’de de gündem malum olduğu üzere deprem. Bir aydır hiç değişmediği gibi aynı hızıyla devam ediyor. Ve üst üste haftalardır aynı şeyden bahsediyoruz. Hatalardan, afetlerden ders çıkartmalıyız. Ama bu ders çıkarma “Aaa evet yaa… İşte, afet olursa böyle oluyormuş” deyip hiçbir şey yapmadan yan gelip yatmaktan ibaret değil. Harekete geçip bir şeyler yapmak. Ve ben şahsen bir aydır ilçe bazında bir şeyler yapılması için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Gerek şahsi yazılarımda olsun, gerek sokakta olsun gerekse yaptığım haberlerde olayın vahametini göstermek konusunda olsun mücadele ediyorum. Bu hafta da bu konuda duyduğum memnuniyeti dile getirmek istedim. Bu hafta ilçedeki kentsel dönüşüm anlamında ve riskli olan binaların yıkımı konusunda güzel gelişmelere şahit olduk. Özellikle ilçe merkezindeki birçok binanın yapılan testler neticesinde riskli olduğu ve yıkılmaları konusunda adım atıldığını duyduk. Bu Kocaali’de işin aslında ne kadar ciddiye alındığının da bir göstergesi anlamına geliyor. Umarım aynı hızla devam eder en kısa sürede ilçemizi daha sağlam daha yaşanabilir bir yer haline getiririz. Ve ben eminim, biraz sabreder, biraz dişimizi sıkar, biraz da feragat etmeyi başarabilirsek üstesinden çarçabuk gelebiliriz. Bir de bu dönüşüm meselesi başlı başına riskli binaları yıkıp yeniden yapmak anlamına gelmeyecek. Aynı zamanda birçok şeyi de kendiliğinden tetikleyecek. İlçenin ekonomisinden, alt ve üst yapısına, yeni ticari alanlar oluşmasından, sanayi esnafının ilçe merkezinden çıkmasına, yeni yapılardaki mülklerin değerinin artmasına kadar yüzlerce alt başlıkta etkisi olacak. Ve bunların tamamı ilçeye ekonomik anlamda değer katacak.
Bahsetmek istediğim diğer bir konu da afet bölgesinde yürütülen çalışma ve kampanyalarla ilgili. Şu an oradaki en büyük ihtiyaç barınma konusu. Şu günlerde çadır ve konteynerlerle aşılmaya çalışıyor. Bu hafta sonu da kalıcı konutlar için ilk kazma vuruldu ve yeniden inşa süreci başladı. Başladı ama bu biraz zaman alacağı için geçici barınma konusunda ihtiyaç belki birkaç ay daha devam edecek. Allah’tan hava şartları kış normallerinde değil de insanlar en azından biraz daha rahat. Kuraklık da afet ama en azından bölge için şu günlerde işimize yarıyor. İnsanlarımız daha fazla zorda kalmıyor. Velhasıl az önce de dediğim gibi barınma konusunda şu an en güvenli yerler konteyner evler. Ama onun da şöyle bir sorunu var. Güvenli, sıcak ama maliyeti çok yüksek. Bakın biz de mutlak suretle tıpkı orada olduğu gibi geçici barınma alanları yapmak zorundayız. Ne kadar dönüşüm yaparsak yapalım beklenen afet geldiğinde kimse evinin kapısından giremeyecek. Dolayısı ile geçici barınma konusunda da adım atmak zorundayız. Bizim bu konuda söyle bir avantajımız var. Bölgemizin müthiş bir ahşap potansiyeli var. İnternette gezerken birçok yerde gördüm. Televizyonda da sık sık izliyorum. Taşınabilir demonte ahşap yapılar üretilebilir. Bizim böyle bir imkanımız var. Gerekli hukuki adımlar atılır ve konu ciddiye alınırsa müthiş şeyler yapabiliriz. Şöyle içinde üç, dört beş kişinin kalabileceği birkaç metrekarelik demonte ahşap yapılarla bu işi çözebiliriz. Görünüşü biraz estetik olsun yeter.
Vallahi ben olsam bu gün dakika durmam bu konuda hemen harekete geçerim. İlgili kurumlarla hemen irtibata geçer bürokratik engelleri ortadan kaldırır, şayet kooperatif üzerinden oluyorsa en uygun kooperatifi devreye sokar, yoksa usulüne uygun bir kooperatif kurdurup bahsettiğim, taşınabilir, demonte ahşap yapı imalatına ivedilikle başlarım. Nasıl bu gün sahil kesiminde çadır kampı istiyorsak veya nasıl karavan park projesi yapılıyorsa tıpkı onun gibi bir alan belirler, alt ve üst yapısını hazırlar üretilen taşınabilir konutları orada muhafaza ederim. Sezonda ve afet durumu olmayan dönemlerde kooperatif eliyle turistik amaçlı kullanır gelir elde eder, afet durumunda da anında istediğim yere getirerek geçici barınma sorununu çözebilecek bir mekanizma oluştururum.
Bir de İstanbul’u izliyorum. Malum beklenen Marmara depreminin etkileyeceği en büyük yer orası. Ve insanlar daha şimdiden evlerinden kaçmaya başladı. Binlerce vatandaş il dışına, yazlıklara, ikinci adreslere göç etmeye başladı, binlercesi de karavanlarda yaşıyor. Bakın, bu bile bizim gibi bakir ve sakin yerler için aslında bir fırsat. Bunu kullanıp insanları ilçemize çekebiliriz. Bu konuyu da yaklaşan yaz mevsimi öncesi dikkate almamız gerektiğini düşünüyorum. Az önce de dedik. Her şey bir imtihan ve biz ders çıkarmak zorundayız. Hem ders çıkartmak hem de elimize geçen fırsatları iyi değerlendirmek durumundayız. Hani derler ya krizi fırsata çevirmek diye. Biraz da öyle… Sağlıkla kalın…