Çünkü keyifler bozuldu

Malumunuz son dönemde yurdun her yerinde olduğu gibi bölgemizde de en çok konuşulan konu su kıtlığı ve bilinçsiz su kullanımı. Sokakta olduğu kadar yerel siyasette de de en çok gündem olan konuların başında geliyor. Yerel idarenin de bu konuda işi oldukça sıkıya aldığı bir süreci yaşıyoruz. Hemen her gün bölgenin farklı noktalarında yeni su kaynağı aranmasına ilişkin haberler geliyor. Kocaali bölgesi de bu konuda gündem olan yerlerin başında. Allah’tan Çamdağı gibi doğal bir nimetimiz var da diğer yerlerdeki gibi büyük sıkıntı çekmiyoruz. Daha birkaç gün önce Uşak’a su sağlayan barajın kuruduğu ve artık hiç sularının kalmadığı açıklandı. Kesintiler günlük ve düzenli hale geldi. Sadece bunu görmek bile halimize şükür etmemiz için yeterli.
Öte yandan yine Karasu Kocaali bölgesi için yeni kaynak arayışları var. Özellikle Sakarya Büyükşehir Belediyesi ciddi bir mesai harcıyor. Tabi bunları basında ve sosyal medyada paylaşınca tartışmalar da alıp başını gidiyor. Efendim daha önce neden yapılmamış falan. Ben gerek sosyal medyada olsun gerekse sokakta olsun bu tür tartışmaları anlamsız buluyorum. Mesele üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi? Mesele bağcıyı dövmekse hep beraber gelin tekme tokat dalalım. Dalalım ama buy sadece bağcıyla sınırlı kalmaz. Herkesin esaslı dayak yemesi lazım. Kaldı ki bizim derdimiz ne üzüm ne bağcı olmamalı. Derdimiz sorunu bir an önce çözmek olmalı.
Mesela Çamdağı Barajı konusu açıldığında neden daha önce yapılmadığı konuşuluyor. Orada zaten daha önce meydana gelen çok büyük sel afetlerinde büyük zararlar görmesine rağmen oldukça iyi şekilde çalışan bir arıtma tesisimiz var.
Şimdiye kadar hiç kimseden tek kelime çıkmıyordu. Ama yumurta kapıya dayandığı zaman herkes ahkam kesmeye başladı. Biz gazetecilik görevimiz gereği yıllardan bu yanan bağıra bağıra aynı şeyi söyleyip durduk. Gidişatın iyi olmadığını bir an önce önlem almamız gerektiğini hem kurumsal anlamda hem de vatandaşlık görevi olarak üzerimize düşeni yapmamız gerektiğini söyleyip durduk.
Zamanında “Kurak günler kapıda, büyük sıkıntı yaşayacağız, olan suyu idareli kullanalım, su depolama konusunda çalışalım, yağmur suyunu ziyan etmeyelim, bağ bahçe sulamalarında teknolojik gelişmeleri takip edelim, yarın bir gün bir damla suya bile muhtaç olacağız” diye bas bas bağırırken kimseden tek kelime çıkmıyordu, aksine bizi yadırgayanlar bile oluyordu. Şimdi ne oldu da herkes bir anda su bilimcisi kesildi?
Ne mi oldu? Atık kıtlık iyice baş göstermeye başladı, beylerimizin keyfi bozuldu? O yüzden de sesler yükselmeye başladı. Şimdi herkes bir an önce su bulunmasını istiyor. Çünkü bağlar bahçeler sulanacak, arabalar balkonlar yıkanacak, havuzlar bol bol doldurulacak, peyzajlar süs bitkileri sulanacak, günde birkaç kez bol suyla duşlar alınacak. Bunlar olmazsa keyifler kaçıyor tabi.
Her neyse, bugün geldiğimiz noktada herkes yüksek sesle konuşuyor ama kimse usulüne uygun davranmıyor. Sanki bitmeyen bir kaynak varmış gibi israf edilmeye devam ediliyor. Hiç kimse kusura bakmasın. Hiç kimse de işini yapmayan insanlara bağırıp çağırmasın yaftalama yapmasın. Sen elindeki nimeti hakkıyla kullanmayı bilmezsen, ama bugün ama yarın, bir şekilde sıkıntı çekmeye de mahkumsun demektir.
Ne mi yapmak lazım? Tüm veriler gösteriyor ki bu kuraklık belki de on yıla yakın devam edecek. Her ne kadar geç kalındıysa da ‘Zararın neresinden dönersek kardır’ mantığıyla hareket edip kendi tedbirimizi almamız lazım. Kendi depolama sistemlerimizi inşa etmemiz lazım. İnsanlar yan mahallede susuzluktan kırılırken, har vurup harman savurmamamız lazım. Olan nimeti idareli kullanmamız lazım. Sağlıkla ve suyla kalın…






