Büyük yatırımlar ve karasu

Kömür termik santralı kurulumu için 2007’de Umur-Kalkavan grubu, 2009’da da Suez-Güney Enerji, Karasu ilçemize talip oldular. Benim de içerisinde olduğum bir grup arkadaşımızla, halkımızı harekete geçirerek, faydadan çok zarar üretecek olan bu oluşumu engelledik. O yıllarda GES ve RES oluşumlarına dikkat çekmiştik, bugün beklenen yatırımların hızla gerçekleşmekte olduğunu görüyoruz.
Demir çelik işletmesi kurmak üzere Karasu’dan yer alan Kibar Holding 2011 yılında faaliyete geçeceğini açıklamıştı. Satın aldığı ve kiraladığı yerlerin toplamı yaklaşık olarak 2000 dönüm olan bu arazide, henüz hiçbir çalışma olmadığı gibi yatırımla ilgili, ufukta hiçbir ışık görünmemektedir.
Yakın zamanda devreye giren Tank Fabrikası ve BMC firması ile ilgili çalışmalar herkesin malumudur. Vatandaştan satın alınan ve kamu malından oluşan, yaklaşık 1000 dönüm arazi üzerinde çok görkemli bir çalışma başlatıldı. Cumhurbaşkanının da içerisinde olduğu büyük kalabalık ile düzenlenen çalışmaların, maalesef altı boş çıktı. Ucuza alınan arazi el değiştirerek aracıların 100 milyon dolardan fazla kar sağladığı basınımızda yer buldu.
Şu sıralarda 1000 dönüme yakın arazi üzerinde somon ve kalkan balığı üretmek için kurulmak istenen, milyar dolarlık yatırımın gündemde olduğunu görüyoruz. Yatırım maliyetinin çok büyük olduğu balık üretim tesisinin, devlet teşvikinden faydalanarak kurulmak istendiği, kurucu firma tarafından açıklanıyor.
Konu ile ilgili yaptığımız araştırmada, yatırım maliyetinin çok büyük olması nedeniyle, projenin çok akıllı bir çalışma olmadığı konusu, kafa karışıklığı yaşamamıza neden olmaktadır. Denizden su alınması, aynı suyun geri verilmesi, enerji kullanımını gerektirmektedir. Enerji maliyetini kontrol edememek ise şirketin sonunu getirebilir.
Malum olduğu üzere Karasu-Adapazarı Demiryolu için ayrılan ödenekten 825 milyon lira ilgili firmaya ödenmiş, ortada demiryolu adına yapılan hiçbir işlem yoktur. O günün 825 milyonunun bugün kaç milyarı olacağının hesabını ise okuyuculara bırakıyorum. Kaybolan milyonların hesabını sorma ile ilgili yargı sisteminden hiçbir haber duymadık. Bu gidişle duyacağımız da yoktur. Maalesef ihale, teşvik ve devlet destekli projelerle yola çıkanların, asıl hesaplarının iş görmekten ziyade devleti dolandırmak olduğu çok sayıda örnek vardır. Üstelik bu işleri yapanlar, “yol gidenin kılıç kuşananın” anlayışı ile itibar da görmektedir. Lafa gelince hak, hukuk ve adaletten söz edenlerin, işlerine gelmeyeni görmediği ise ayrı bir gerçektir.
Arkasında devlet desteği veya teşvik olan projelerde, projelerin karlılığını, mantığını, çalışma sürecinde verimliliğini sorgulamak gerekiyor. Proje maliyetinin geri dönüşümü kaç yılda gerçekleşecektir. Çalışmayan ya da yarım bırakılan projenin yaratacağı çevre kirliliği, yapımcının değil, Karasu halkının sorunu olacaktır.
Karasu’ya gelen yatırımcıların bu konudaki sicilleri hiç de parlak değildir. Sahayı kontrol altına almanın yolu, anonim şirket üzerinden söz konusu sahaya yerleşmektir. Bu durum gerçekleştikten sonra Karasu halkına sadece seyretmek kalmaktadır. ÇED sürecinde bu durum dikkate alınmalıdır.
Diğer bir konu ise Karasu Su Ürünleri Kooperatifine bağlı balıkçıların, avlanma sahası olarak kullandıkları alanda yaşanan daralmadır. Karasu Limanı ile balıkçıların, Sakarya Nehri’nin doğusunda avlanma şansı kalmamıştır. Haralombo’ya kadar olan sahada gemiler demir atarak beklemektedir. Bu bölge onlara ayrılmıştır. Batıda yapılacak tesislerin uygulamasında Karasu Balıkçısı da düşünülmelidir.
Durum böyle olunca, söz konusu tesisin ÇED sürecini iyi düşünmek ve yeni bir yanlışa düşmemek gerektiği açıktır.