KarasuKöşe YazılarıSakarya

Bozkurt yapanın kafasını kıralım mı

Karasu’da 29 Ekim kutlama programı esnasında bir öğrenci şiirini okuduktan sonra protokole doğru bozkurt yapıyor.
Hemen ardından olaylar başlıyor. İlçe Milli Eğitim’de görev yapan bir arkadaş çocuğu yanına çağırıp daha tören bitmeden neden bozkurt yaptığını soruyor. Sonrasında “kenarda bekle ben geliyorum” diyor.
Çocuğu kendi okulundan öğretmenler arayıp “Neden bu işareti yaptın” diyor.
Bu arada bozkurdu “Uygunsuz bir hareket” olarak nitelendirip çocuğu fellik fellik arayanlar oluyor.
Sonunda da okul müdürü çocuğu telefonla arayıp “Senin kafanı kıracağım” diyor.
Tüm bunlar bu ilçede yaşanıyor.
Ertesi gün de hiçbir şey olmamış gibi çocuk ile ismi geçen herkes bir araya geliyor ve mutluluk portresi çiziliyor. Sen sağ ben selamet…
Benim ofisimde bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, önünde bozkurt bulunan bir tablosu var. Bilgisayarımda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bozkurt yaparken resmi var. Gol attıktan sonra bozkurt işareti yapan Melih Demiral’ın bu ülkede heykeli var…
Ama… Karasu’da şiir okuduktan sonra bir çocuğun bozkurt yapmaya hakkı yok.
Bu ülkenin basılan ilk parasının üstünde bozkurt resmi var,
Ülkeyi kurtaran Adam’ın bozkurtlu resmi var,
Ülkeyi yöneten Adam’ın bozkurtlu resmi var,
Milli futbolcunun bozkurtlu heykeli var,
Ama Karasu’da bozkurt yapana tehdit var.
Almayıp ne yapacaksınız
Türkiye’de fındığın ana alıcısı Ferrero. Firma, hafta başında Türkiye’den fındık almayacağını duyurdu.
Fındığın kalitesindeki düşüş bahane edilerek bu şekilde bir karar verildiği iddia ediliyor.
Peki sormak lazım bu firma Karasu’ya Kocaali’ye gelerek bazı örnek bahçeler belirleyip “İyi tarım” adı altında uygulama yapmadı mı? Yaptığı bu uygulama sayesinde evlerimize, bahçelerimize kadar girmedi mi?
Tüm bunların sonucu ne oldu?
Kendi eli ile bahçelerde üretim yapan bu firma, şimdi kendi ürettirdiği fındığı mı almayacak? İlginç…
Peki almadı diyelim. Türkiye’nin zarara uğraması söz konusu olur mu? Her kriz beraberinde bir fırsat getirir.
Madem firma Türkiye’den fındık almayacak, Türkiye de firmaya “Türk fındıkları ile yapılmıştır” ibaresini kullanmayı ömür boyu yasaklamalıdır.
Türk fındığı adı kullanılarak yapılan reklam firmaya bir katma değer katıyorsa, bunun bir telif hakkı olmalıdır.
Bunun yanı sıra Türkiye, gerçekten Türk fındığı kullanarak yeni ürünler ortaya koymalıdır.
Fındık bizim, İsviçre çikolatası meşhur. Fındık bizim borsası bilmem nerde… Fındık bizim başka bir ülkede üretilen ürünlerin üstünde  “Türk fındığı ile üretilmiştir” ibaresi yer alıyor…
Kardeşim madem fındık bizim, madem siz de almıyorsunuz… O zaman biz de kendi ürünümüzü üretir, kendimiz piyasaya gireriz.
Buğday satıp un satın almanın manası mı var!
Madem fındık bizim ve bu fındık tercih ediliyor, beğeniliyor…
Fındık üretirken çisede ıslanan ben, tırpan yaparken toz içinde kalan ben, çuval taşırken ezilen ben… Fındığın ekmeğini yiyen başkası.
Fındığımızı kendimiz mamul haline getirelim. Bundan sonra çilesini çektiğimiz şeyin sefasına da ortak olalım.
Madem ip inceldi, koptuğu yeri bari biz belirleyelim…
Cadılar bayramı
Gelişmiş toplumlar geride kalmış toplumları etkiler. Bir rivayete göre Ortaçağ’da batıda saygın insanlar sarık sararmış. Bir dönem Amerika’da sığır çobanlarının giydiği kot pantolon ve şapkanın gelişmemiş toplumlarda karşılık bulması da buna benzer.
Bu durumlar kültürel yozlaşmaya sonrasında da kültür asimilasyonuna neden oluyor. Biz dini bayram aralarında tatile gitmeye alıştık ama cadılar bayramında kostüm giyip sokaklara çıkan evlatlarımız var.
Kurban kesilmesini eleştirip vegan-vejetaryen kültürü ile insani(!) duyguları öne sürüp İslami değerleri aşağılayan insanlar cadı kostümü giyip milleti korkutuyor ve bu durum da giderek normalleşiyor.
Dahası kurban kesilmesine karşı çıkmak modernlik sayılırken cadılar bayramı kutlamak modernlik olarak sunuluyor.
Hepimizin gözü önünde yaşanan bu gelişmelere tepki göstermemek de aslında taraf olmak demektir.
Hiçbir şey yapamıyorsanız sosyal medyadan tepki gösterin ve ne olursa olsun kendi çocuğunuzu mutlaka koruyun…
Celseyi kazanmak
Karasu Belediye Başkanı İshak Sarı, bir tartışmada zorlandığında geçmişte yaşanan bir hadiseyi döküp karşısındakini abandone ediyor ve saldıran tarafı savunur duruma getiriyor.
O durumda karşıdaki kişi eski olayı İshak Sarı kadar net hatırlayamayacağı için ortamda ana konu gargaraya geliyor ve sonunda celse İshak Sarı lehine sonuçlanıyor.
Ancak avukatlıkta celseyi kazanıp davayı kaybetmek diye bir deyim var. İshak Bey Karasu Belediye Meclisi’nin kasım ayı oturumunda Hakkı İskender ile polemiğe girdi. Ne İskender’in İshak Sarı tarafından meclis üyeliğine yazıldığı kaldı ne 46 Milyonluk ihalede oy vermesi ne Orman İşletme’den ihale alması ne İspiroğlu döneminde belediye başkanı ile birlikte hareket etmesi…
İskender bu konu ile ilgili savunma yaparken ana konu kaynadı.
Meclis sonrası İshak Sarı, Ukrayna izlenimlerini paylaşmak için meclis üyelerini odasına davet etti. “Hakkı sen de gel ha” demesine rağmen Hakkı İskender katılmadı.
Sonuç olarak Sarı ile Hakkı İskender arasına bir soğukluk girmiş oldu. Bakalım bu buzları eritmek mümkün olacak mı yoksa ara daha da açılacak mı…
HECATİ: Celseyi kaybet gerekirse davayı da kaybet ama kendini kaybetme…