Köşe Yazıları

Bilinmeyen ülke

Bilinmeyen ülke

Bilin bakalım bu ülke hangi ülke?

Bütün yazılarımın tamamına bakın yüzde doksan dokuzunda işlediğim bir konu var

“Futbol yalnız futbol değildir” diyorum ve bu cümlenin içini doldurabildiğim kadar dolduruyorum.

Peki, hocam gir şu konuya artık diyecek olduğunuzu duyar gibi oldum.

Tamam diyerek konuya giriş yapacağım ama eminim ki merak içinde olacaksınız, yazıyı okuduktan sonra bile herkes bir tarafa çekecek olayları ve taraftarı olduğu takıma toz kondurmayacak ya da karşı tarafı suçlayacak yine.

O ülkede kulüplerin söylemleri hep şöyle başlar.

“Biz amatör ruhla mücadele edeceğiz, centilmence oynayacağız, çamura yatmayacağız, karşı takımlara saygı duyacağız, memleketin futbolunu Avrupa’ya taşıyacağız” ceğiz, cağız. . . Diye devam eder gider.

Bu sözlerle her sezon avunduk durduk, bir de bu sezonu görelim, belki lige yeni soluk getirirler bir heyecan yaratırlar ve diğer kulüplere örnek olurlar falan diye çokça bekleyişlerimiz oldu.

Hala bekliyoruz o Fair-play ruhunu ağaç olduk dal verdik, budak verdik…

Ama neyse devam edelim.

Amatör ruh futbol da bir lokomotiftir, fakat istenilen hedefe yaklaşınca o amatör treninden inerler, profesyonel ruhla mücadeleye devam ederler ve jet uçağına binerler o ülkede.

Şampiyon olan o takımlar kupayı kaldırırken bir balkon (pardon) platform konuşması yaparlar. Ligdeki bütün kulüplere ve taraftarlarına seslenirler tabi haliyle kucaklayıcı bir konuşma oluşur.

Sonra alışık olduğumuz yavaştan bir değişim başlar daha doğrusu aslına dönüş demek daha doğru olur, o sürece girilir.

Her şey formamızın rengi için diye çıkılan yolda, rakip takımların oyuncularını ayartırlar ve gizli gizli transfer görüşmeleri yapılır. O forma aşkı için oynayan oyuncular bir bakmışsınız o amatör ruhlu takıma geçmiş ve imzayı atmışlardır bile…

İş bu kadarla bitmez tabi sıra hakemlere gelmiştir sonra kulüpler birliği başkanlığı ve tabi ki sonunda TFF başkanlığı vs.

Artık o kulüpler organize biçimde zenginleşmeye başlarlar. Önce sahip oldukları kıymetli arsayı üç kuruşa bir müteahhitte verirler bir anda ne hikmetse arsanın imar durumu değişir ve o arsaların üzerine alışveriş merkezleri, rezidanslar konur, sonra hemen bir vakıf, ardından bir vakıf daha kurarak akçalı işleri ilerletirler.

Tabi insanlarda sanır ki o kulüpler futbol kulübü. Futbol oynuyorlar falan. Aslında borsada simsarlık yaparlar ama pek kimseler anlamaz!

O kulüpler için süreç içerisinde şampiyonluklar devam eder gider. Her türlü kılıf her türlü minare için hazırdır artık.

İşler öyle bir hal alır ki zıvanadan çıkar her şey…

Rakip oyuncuların transferi, belediye başkanları, bakanlar vekiller, vakıflar, kulüpler birliği, MHK, tahkim kurulu, TFF derken Allah bir kere yürü kulum (pardon) yürü kulübüm demiştir onlara…

Artık rakip takım öndeyse, rakip takımın en iyi oyuncularını kırmızı kartla oyun dışı bırakma, olmayan penaltıları alma VAR’ı istedikleri şekilde çizgi çekerek ofsayt kuralıyla çizgisini yönlendirme, faul var diyerek yenilen golü iptal ettirme vs vs mevzu uzar gider…

En sonunda işin medya boyutu vardır.

Adı tarafsız olan TV yorumcuları spor köşe yazarları devreye girer ve algı operasyonları başlar artık. Boyutu öyle vahim hele gelir ki…

Mesela karşı taraf oyuncusunun ayağının kırıldığı olayda, tekmeyi atan aslında tekmeyi atmamış da, ayağı kırılan tekme atmak isterken düşüp ayağını kırmıştır algısı gerçek o ülkede.

Ezcümle; artık o ülkede futbolun tadı tuzu kalmamıştır, kimse maç izlemez olmuştur. Arada bir, iki bağımsız!

Kanal diğer sair takımların maçlarını naklen veriyormuş ama nerede ise hepsinin maç sonu skoru önceden belli olduğu için kimse pek de heyecanlanmıyormuş artık.

Bu arada Avrupa’da ve Dünya’da o ülke futbolu en alt sıralara gerilemiş. UEFA maçlarına katılabilmek için artık on tane ön eleme maçı oynuyorlarmış.

Diğer takımlar yine de mücadele etmeye çalışıyorlarmış ama maç sırasında oyun kuralları değiştirilmeye başladığından karşı takımın kalesi büyütülüp, kendi kaleleri küçültülmeye başlanmaya sıra gelmiş…

Nerede ise Hakemlerin, bazı takımların formasını giymediği kalmış o ülkede.

Naklen yayın ücretlerinin nerede ise yüzde atmışına el koymuşlar adil paylaşım adı altında…

Fakat bu arada gözle görülür çok daha neler olmuş neler.

O takımların oyuncuları, her yere özel jetlerle, lüks çakarlı arabalarla gidip geliyorlarmış. Malzemecisinden, top toplayıcısına, kulüp müdürünün bacanağından, güvenlik görevlisinin baldızına kadar herkes milyoner olmuş.

Organize işler konusunda epey deneyim sahibi olan o takımlar şirket olduktan sonra milyonlarca taraftarları ile siyasal süreçlere baskı unsuru oluşturmaya başlayarak işi ülkeyi yönetmeye talip olma durumuna kadar ilerletmişler.

Peki, sonuç ne mi olacak diye düşünüyorsanız eğer o ülkeyi buldunuz demektir.

Yok, eğer hala bulamadıysanız ve bana soruyorsanız…

Önümüzdeki sonucu belli olan sezonu bekleyin her şey çok güzel olacak…

Sağlıcakla kalın selam ve dua ile.