Köşe Yazıları

Ali Sarımert, “İbrahim ve ikram”

İnsanı “yaratan ve ona sayısız nimetler ve ilim ikram eden, en büyük kerem sahibi Allah’a hamd  olsun. İnsanlığın hiçbir engele takılmayan rüzgârdan daha cömerdi ve Uhud dağı kadar altını olsa da hepsini dağıtacak yüce ahlaka sahip olan Resulullah’a salât ve selam olsun.

İnsanlara adaleti, ihsanı ve yakınlara muhtaç oldukları şeyleri vermeyi emreden İslam, Kitabı’n varisleri olan bizleri israf ve cimrilikten sakındırırken, insanlığa ikram ve ihsana teşvik etmektedir. Günümüz insanının bir kısmı ise malı toplayıp durmadan sayan ve malın üstünlük sebebi olduğunu zanneden batıl bir iktisat ve ahlak anlayışı içinde bulunmaktadır. Veren elin alan elden üstün olduğunu unutmuş, kendini ben merkezli yaşam kaygısının ve yarışının içinde bulmuştur. Diğer bir kısmı ise kutsal değerleri ve öğretileri önceleyerek sosyal hayattaki yerlerini almıştır.
Bu kutlu yolun yolcularını temsilen Kur’an, İnsanlık tarihinin tevhit mücadelesinde örnek alınacak kişiliğe sahip peygamberlerden biri ve misafirlerin babası olarak anılan, misafiri gelmediği zaman üzülen Hz. İbrahim’i model şahsiyet olarak gösterir. O, Mekke halkı için bereket ve emniyet duası eden bir peygamberdir. Kur’an-ı Kerim, o mümtaz peygamberin hiç tanımadığı kişilere bile, son derece misafirperver davrandığını bize şöyle anlatmaktadır: “(Resûlüm!) İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi? Hani onlar, İbrahim’in yanına varmışlar ve ‘Selâm olsun sana!’ demişlerdi. O da ‘Size de selâm olsun.’ demiş, ‘Bunlar tanınmamış (yabancı) kimseler’ (diye düşünmüştü). Hissettirmeden ailesinin yanına gidip, (pişirilmiş) semiz bir dana getirmişti. Onu onlara sunup ‘Yemez misiniz?’ dedi. (Yemediklerini görünce) İbrahim’in içine bir korku düştü. Onlar, ‘korkma’ dediler ve onu bilgin bir oğul ile müjdelediler.” Bu ayetler bizlere sadece tanıdığımız değil, tanımadığımız kişileri de misafir olarak ağırlamanın erdemi ve önemini öğretmekte, ikramın da en güzelinin sunulmasını sözlü ve fiili olarak göstermektedir. Bir defasında Allah Resulü kendisine ikram edilen bir yemeği ashabına ikram etmiş, onlar da “iştahımız yok” diyerek karşılık vermişlerdi. Bunun üzerine Resulullah, “Açlığı ve yalanı bir araya getirmeyin!”  buyurarak, insanları ikramı geri çevirmeme konusunda uyarmıştır.. Peygamberimiz ’in, misafir kabul etmenin ve onlara ikramda bulunmanın önemine dair şu hadis-i şeriflerinin her biri de oldukça dikkat çekicidir: “Allah’a ve ahiret gününe inanan, misafirine ikram etsin” , “Misafir ağırlamayan kimsede hayır yoktur” , “Senin üzerinde misafirinin de hakkı vardır” , “Yanınızda oruçlular iftar etsin. Yemeğinizi iyi insanlar yesin. Melekler de size dua etsin” . Külfet ve gösterişten uzak olarak yapılan ikram; kalbin, aklın, yüzün, dilin ve elin buluştuğu yüce bir ahlaktır. Güler yüz, tatlı dil ve ikramlarla İslam’ın yüce ahlakını yaşayan ve yaşatanlara müjdeler olsun.