Köşe Yazıları

65 yaş kartındaki sorunun çözümü

Karasu’daki “Vatandaş soruyor, başkanlar cevaplıyor” programında konuşan Nurten Uğur isimli vatandaş 65 yaş üstü kartı kullanan vatandaşların Adapazarı’na yolcu taşıyan dolmuşlarda sıkıntı yaşadığını ifade etti. Araç sürücüleri ile yaşlı kartı olan vatandaşların sık sık karşı karşıya geldiğini ifade eden Uğur, eşi ile birlikte araçtan indirildiklerini söyledi.
Olayı tek taraftan görmemek lazım. 65 yaş kartının suiistimal edildiği ortamlara gözümle tanık oldum. Diğer taraftan sürücülerin yüzü de kart görünce asılmıyor değil.
Bir adım daha geriye gidelim, 65 yaş üstü olan vatandaşlar Sakarya’daki halk otobüslerinden ücretsiz yararlanıyor. Ancak işin içinde aşırı yararlanma da olmuyor değil. Kaldı ki devlet kartı verirken gelir durumuna bakmaksızın 65 yaş üstündeki herkese ücretsiz kart veriyor. Tek kriter 65 yaşına ulaşmış olmak.
Bu taşıma karşılığında da özel halk otobüslerine bir miktar aylık ödeme yapılıyor. Ancak bu miktar Karasu-Adapazarı arasındaki araçları tatmin etmiyor. Çünkü bazen araçtaki bedava kartı olanların sayısı para ödeyenlerin üstüne çıkıyor. Sürücüler kart sahiplerinin keyfi gerekçelerle seyahat ettiğini söylüyor. Bu sayede gerçek ihtiyaç sahipleri de yer kalmadığı oluyor.
Türkiye’nin pek çok yerinde bu konuda sıkıntı yaşanıyor. Bunun öncelikli çözüm noktası tek kriterin 65 yaşı geçmiş olmak olmaması. Yani ek kriter de olması lazım. Mesela gelir durumu iyi olan vatandaşlar ile hiç geliri olmayan vatandaşın aynı kriterle değerlendirilmesi aslında adil değil.
İkinci ve kalıcı çözüm ise, ihtiyaç sahibi vatandaşların kartlarına aylık belli bir meblağ yüklenip, bu vatandaşlara belli oranda indirim sağlanması şeklinde olabilir. Bu şekilde mağduriyet en aza indirilmiş olabilir. Bu şekilde dolmuşlara para ödemek yerine vatandaşın kartına yükleme yapılır ve ay sonunda kullanılmayan meblağ sıfırlanır.
Elbette bu sistemin de suiistimal edilmesi söz konusu olabilir ama… sürücülerin ve ihtiyaç sahiplerinin karşı karşıya gelmesi engellenmiş olur.
Son temas önemli
Biz gazete basıyoruz. Ne kadar detaylı yazarsak yazalım ne kadar kaliteli kağıda basarsak basalım gazeteyi size getiren kişi masanızın üstüne gazeteyi nezaketsiz şekilde bırakırsa bir daha bizim gazetemizi almazsınız.
Ne yaparsanız yapın vatandaşa son dokunan kişi etkilidir.
Karasu’da 23 Nisan’da çocuklara yönelik bir etkinlik yapıldı. Son derece güzel bu etkinliğe ben de çocuklarımla birlikte gittim. Çocuklar ilk anda sıra olduğunu fark etmeden şişme oyuncağın kenarına oturdu ve ayakkabılarını çıkarmaya yöneldi. Bu esnada ben sıra olduğunu fark ettim ve çocuklarıma sıraya gireceğimizi söyledim. Ama heyecanlı çocuklar ayakkabılarını çıkardığı için giydirmek için eğilmek durumunda kaldım. Oradaki görevli kişi sesini yükselterek el kol hareketleri eşliğinde bir şeyler yapmaya başladı. Çocuklarımın yanında benden bilmem kaç yaş küçük birinden fırça yer duruma geldim. Nezaketimi bozmadan ve çocuklarımın yanında tartışmaya girmemeye de çalışarak “Bağırma kardeşim. Ben hallediyorum” dedim. Ancak arkadaş sesini daha da yükselterek “Ben hangi birinizle uğraşayım” diye bağırmaya başladı. Bunun üzerine ben de “Hiçbirimizle kardeşim. Sen işine bak. Ben çocuklarıma sahip çıkarım” dedim. Tartışma bir süre daha yüksek sesle devam etti. Sonunda ben çocuklarımı alıp alandan uzaklaştım.
İyi niyetle atılan bir adım, çocuklara verilen bir hediye… sonuçta gözünün önünde babasının tartıştığını gören çocuklar.
Çocuklarla temas edecek tahammülü olmayan insanlar çocuklarla ilgili iş yapmamalı. Çocukların dilini anlamayan, ebeveynle iletişim kurmayı başaramayan kişiler de sosyal işlerde görev almamalı.
Ve ne olursa olsun, en son vatandaşa dokunan el kibar olmalı. Yoksa halisane duygularla yapılan sosyal aktiviteler bile kırgınlıklara yol açabiliyor.
Deprem kaç saniye sürdü
TV 264 ekranlarında haftada bir gün programa katılıyoruz. Bilenler biliyor bunu. Geçtiğimiz hafta konuk ettiğimiz Prof Zeki Gündüz Hoca, 1999 Sakarya Depremi’nin aslında söylendiği gibi 45 saniye sürmediğini söyledi. Depremin Sakarya’da 250 saniyeden fazla sürdüğünü ifade eden Zeki Hoca, yıkıcılığın da bu nedenle yüksek olduğunu ifade etti.
Zeki Hoca ayrıca Sakarya’da bazı yerlerde ana kayanın 1000 metre civarında olduğunu da sözlerine ekledi.
Zeki Hoca’nın çarpıcı ifadeleri arasında aslında başka detaylar da vardı. 2018’de çıkan deprem yönetmeliğine göre Sakarya’daki pek çok yapının riskli olarak kabul edildiğini ifade eden Zeki Hoca, “Her ne olursa olsun eki yönetmeliklere yönelik yapılan binalar bir şekilde ayakta kalır” dedi.
Zeki Hoca’dan öğrendiğimiz bir başka ayrıntı da binaların aslında yıkılmama önceliği ile değil, insan kaybını önleme önceliği ile yapıldığı. Yani “cana geleceğine mala gelsin” mantığı. Bu da bilimin her koşulda insan hayatını öncelediğini gösteriyor. Programın tekrarını izlemek isterseniz Youtube’den bakmak mümkün.