Köşe Yazıları

Gizli işler fitneye neden olur

 

Karasu’ya yeşil OSB kurulacağına ilişkin dedikodular bir süreden bu yana konuşuluyor. Bu konuda çalışmaların sessiz ve derinden sürme ihtimali ise şüphelerin uyanmasına neden oluyor.

Termik santral konusunda sütten ağzı yanmış olan Karasu’nun her yoğurdu üfleyerek yemesini de kimse yadırgayamaz.

Bu ilçenin orta yerine OSB kuruldu kardeşim. Şimdi o alana yatırım yapan da memnun değil arsası kamulaştırılan da. Yani ne alan razı ne satan.

Ankara’da birinin “Karasu Karasululara bırakılmayacak kadar değerli” diye bir söz söylediğini duyduğumdan beri içimde bir huzursuzluk var. Ne demek “Karasu Karasululara bırakılacak kadar değerli değil!”

Bilirsiniz kendini kamufle etmek isteyenler karşı tarafın ikna olması adına en güzel ismi kullanır. “Hacı” kelimesinin geçtiği bir sabun markasının sahibinin hacılıkla da İslamiyet’le de alakasının olmadığı artık sır değil.

Yine hayvan severler derneğinde horoz dövüştürülmüş ülke burası. Uyuşturucu ile mücadele derneğinde uyuşturucu ticareti yapıldığını gördük biz.

Şimdi hurda mı plastik mi ne varsa alıp bizim ilçemizde geri dönüşüm yapılması gündemde. Adı ne? Yeşil OSB!

Kimse hakkında önyargıda bulunmadan konuşmak lazım. Belki de çok güzel bir yatırım. Belki gerçekten hem ilçeye hem de ülkeye katkısı olacak bir adım. Ancak bu işin Karasu’dan uzakta ama Karasulu yok sayılarak yapılması fikrini size kim verdi?

Bu ilçenin sivil toplum kuruluşlarına, siyasilerine, yönetim kademesine, muhtarına, seçmenine, halkına saygı gösterdiğinizi ifade etmenin yolu açık olmaktan geçer.

En azından ilçeye gelmeniz gerekir.

Karasu sizin Google Earth’ten nokta atışı yatırım yapabileceğiniz bir ilçe değil!

 

VİCDAN PERFORMANSINIZ NE DURUMDA

Benden gazeteci olmaz. Trafik kazası gördüğünde basın mensubunun fotoğraf çekmesi gerekir. Ben yaralıyı kurtarırım.

Benden siyasetçi olmaz. Siyasetçi “Her doğru her yerde söylenmez” ilkesini savunur. Ben ise “Yalan söylememek yetmez dürüst olmak için doğruyu da haykırmak gerekir” duruşunda kalırım.

Benden iktidar olmaz. çıkarlar konuşunca susan vicdandan yok bende.

Benden muhalefet de olmaz. Sırf prim yapayım diye doğru şeylere kulp da takamam.

Ticarette başarılı olamamamın da nedeni bu olabilir. Ben çıkarla değil vicdanla hareket ederim. “Bu adam bu yükü kaldıramaz” diye düşünürüm çoğunca.

Karasu Belediyesi’nde performans sistemi getirildi. Belediye Meclisi’nden geçti. Sonunda çalışanlara bir not veriliyor. Bu nota göre de ay sonunda kimin işte kalacağına karar veriliyor. Bir nevi Survivor… Ödülünüz maaşınız.

Ada konseyi de var. Birim başkanları, insan kaynakları müdürü ve ilgili başkan yardımcısı.

Ay sonunda 60 ve üstü alan yola devam ediyor. Altında kalan ile yollar ayrılıyor. Finale kim kalırsa artık…

Survivor’da sanırım dokunulmazlık falan oluyor. Burada o da yok. Geçen ayın birincisi bu ay işten atılabiliyor. Değişik bir sistem.

Survivor’da insanlar bu yarışmaya gönüllü katılıyor. Burada mecburi.

İnsanların ekmekleri üzerinden değerlendirmede bulunuluyor. Projenin adı bence performans değerlendirmesi değil “Kim aç kalsın” olmalı.

Personel içinde kurdun yiyeceği kuzuyu önceden belirlediği ve suyun bulanmasını bahane ettiği konuşuluyor. Herkes bir sonraki ayı heyecanla bekliyor.

Her an işten çıkması muhtemel, ekmeği ile sınanan insanlardan performanslarını yüksek tutmaları bekleniyor.

Değişik bir durum yani.

Kışa giriyoruz. Üstelik ekonomik kriz de var. İnsanları işsiz bırakıyoruz. Eğer bunları kazanmanın hiçbir yolu yoksa canınız sağ olsun. Ama bu insanlar evlerine ekmek götüremeyecek artık. Kış boyu zor yaşayacak, muhtemelen de başka iş bulamayacak.

Siz sıcacık makam odalarınızda oturup çay kahve içerken yol süpüren adamın performansından daha mı fazlasını harcıyorsunuz bilmiyorum.

Vicdanınınız rahatsa da sıkıntı yok. Ama olaylara mekanik değil de insani yönden bakmanızı öneririm.

Hafta sonu işten attığınız insanları düşündükçe uykularım kaçıyor benim.

Peki sizin vicdan performansınız ne durumda?

 

MİLYONLARCA İNSAN AKILLARDA TEK SORU:

O PARA KİMİN CEBİNE GİDİYOR

Toprak Mahsulleri Ofisi fındık alımı için taban fiyat açıklamasında bulundu. Fiyat ortalama 52 liraya denk geliyor.

Devlet belli alanlarda taban ve tavan fiyat belirlemesi yapar. Serbest piyasaya bu şekilde müdahale edilmiş olur. Açıkladığı taban fiyatın altında ve tavan fiyatın üstünde ticaret yapılmasına engel olur.

Fındık konusunda açıklanan taban fiyat sadece devletin kendini bağlar nitelikte. Devletin açıkladığı taban fiyatın serbest piyasada oluşan tavan fiyattan daha fazla olması da enteresan bir başka durum.

O ayrı bir yazı konusu.

Devletin açıkladığı fiyatın ardından Türkiye’deki fındığın ana alıcısı İtalyan firması da bir açıklama yaptı. Kendilerinin 48 liradan alım yapacağını duyurdu. Zaten bizim millet temelde TMO’nun açıklayacağı fiyatı değil de İtalyan firmasının açıklayacağı fiyatı merak ediyordu.

48 liralık fiyatın ardından tüccara koşan vatandaş, 42-43 lira yanıtını alınca neye uğradığını şaşırdı.

İtalyanlar 48’a alıyor, biz bugünkü para ile 44’e satıyoruz. Arada 4 lira oynuyor. Ki o günden bu güne döviz de durduğu yerde durmuyor.

Arada bir miktar değişiklik olduğu kesin.

İtalyan firmasının kazandığını zaten biliyoruz da… Aradaki 4 lira kimin cebine gidiyor.

Bari onu bilseydik…