Köşe Yazıları

UMUTLAR ŞİMŞEK ÇAKTI

UMUTLAR ŞİMŞEK ÇAKTI

15 Temmuz FETÖ hain darbe girişiminin ülke ekonomisine getirdiği tahribat ve ekonominin verimli yönetilememesi ile dış ticaret açığına yol açan adına “Heterodoks” denilen politika ne yazık ki Türkiye’yi borç batağına sürükledi. Öyle ki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından Mart 2023 dönemine ilişkin açıklanan kısa vadeli dış borç stoku, 2022 sonuna kıyasla yüzde 8,7 artarak 161,4 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.

Gelinen noktada “Türkiye’nin Yeni Yüzyılı” olarak hedeflenen Partili Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri geride kaldı. Bundan sonra tüm kurumlar ülkemizin refah ve huzuru için öne sürülen “dış güçlere” rağmen elini taşın altına sokmak durumundadır.

  1. dönem “Cumhur İttifakı” hükümeti bunun bilinciyle ekonomiden sorumlu eski Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’e ekonomi yönetimini yeniden teslim ederek “Hazine ve Maliye Bakanlığı” görevi verildi. Şimşek de her ne kadar kendisi daha önce dışlanmış olsa da “devlet fedekarlığı” içgüdüsüyle görevi kabul etti.

Şimşek’in göreve getirilecek olması öncesi konuşulmaya başlandığında bu haber piyasalarda doping etkisi yaratmış “Ülke Risk Primi” puanı göstergesi olan ve dış borçların  bir çeşit sigortalama işlemi olarak tanımlanan CDS (Credit Default Swap)’ler ilk tepkisini 900 puan seviyelerinden 600 puan seviyelerine kadar inerek vermişti. Borsa İstanbul (BIST 100 endeksi)’de 5 bin 100 seviyelerinden 4 bin 700 seviyelere kadar inmişken yeniden aynı seviyelere  çıkmıştı. Pazartesi günü CDS’ler 500 puanın da altına inerken, Borsa İstanbul BIST 100 endeksi de 5 bin 300 puanı geçerek 2 Ocak tarihinde gördüğü tüm zamanların rekoru olan 5 bin 636 seviyelerine doğru yol almaya başladı. Bunun elbette ülke ekonomisine önemli yararı olacaktır.

*

Ancak; “Şimşek’in bu dönemde ne kadar başarılı olacağı” soru işareti olarak duruyor.

Bilindiği üzere daha önce görev verildiği dönemlerde başarılı çalışmaları nedeniyle yayın merkezi ABD’de bulunan “Emerging Markets dergisi” tarafından 2013 yılında “Gelişmekte olan Avrupa ülkeleri Yılın Maliye Bakanı” seçilen ve aynı yıl “Foreign Policy dergisi” tarafından da “Dünyanın En Etkili 500 Kişisi” arasında gösterilen Şimşek’in

24 Haziran 2018 seçimlerinde milletvekilliği dışı kalması sonrasında kurulan “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nde “Hazine ve Maliye Bakanı” olarak sırasıyla Berat Albayrak, Naci Ağbal ve Nurettin Nebati görev yaptı. Ancak bu isimler hiçbir şekilde Şimşek’in başarısına ulaşamadı.

Bu dönem aynı başarıya ulaşabilmesi, uygulanacak olan politikaların uluslararası arenada kabul görmesine bağlı. Bunun yolu da “Ortodoks” politikaya dönüştür. Yeni bakan Şimşek’in selefi Nureddin Nebati ile yaptığı devir teslim sırasında “Türkiye’nin rasyonel zemine dönme dışında seçeneği kalmadı” şeklinde açıklaması ortodoks politikaya dönüş sinyali verdiğine işaret ediyor.

Sayın Cumhurbaşkanı ile Şimşek arasında yapılan görüşmeler içeriğinde neler konuşuldu bilmiyoruz ama Şimşek’in bir süre de olsa en azından yerel seçimlere kadar “Heterodoks” politikadan vaz geçilmesi gerektiği yönünde ikna ettiği konuşuluyor.

Anlaşılacağı üzere seyir halinde olan geminin “dümeninde bulunan kaptanları” yüzünden kayalara çarpmış ve yaralar almış vaziyette ilk limana ulaşabilmesi amaçlanıyor.

Bakınız; geçtiğimiz cuma günü

Ticaret Bakanlığı mayıs ayı dış ticaret verileri açıklandı. Türkiye’nin ihracatı mayısta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14,4 artarak 21 milyar 561 milyon dolara çıkarken, İthalat ise yüzde 16’lık artışla 34 milyar 312 milyon dolara ulaştı.

Buna göre; Türkiye’nin dış ticaret açığı Mayıs’ta yıllık yüzde 18,8 artışla 12,7 milyar dolar oldu.

*

Sadece cari açık değil enflasyonun da kalıcı olarak kontrol altına alınması gerekiyor. Öyle ki; “faiz indirmekle enflasyon düşer” mantalitesi tutmadı. Pazartesi günü açıklanan Mayıs ayı enflason verisinde “doğalgaz” hesaplaması dışarıda bırakılınca aylık yüzde 0,04  yıllık yüzde 39,59 olarak düşüş gerçekleşti. Yine de 53 aylık yükseliş devam etti.

Önümüzdeki yaz dönemi mevsim etkisiyle de muhtemelen enflasyon düşük seyredecek. Ancak bu geçici bir durumdur. Radikal önlemler alınmazsa kışa doğru enflasyonun yeniden rekor seviyeleri görme ihtimali vardır.

Öte yandan Dolar/TL arasındaki korelasyon adım adım dolar lehine değişiyor. Her ne kadar bu durum ihracat kaleminde ve turizm gelirlerinde artış yaratsa da ithalat-ihracat korelasyon etkisiyle cari açığı artırdığı gerçeği yukarıda değindiğim üzere ortada duruyor.

“Diğer bir konu; reel faizlerin sürekli yükselişidir.”

Merkez Bankası Politika Faizi (haftalık repo)yüzde 8,5 seviyesinde olsa da bankalar, bireysel ve şirketlere verdiği krediyi bu faizle değil, yüzde 30-40 arası faizle hesap görüyor.

“Reel faizlerin yüksek kalması ve döviz alımında getirilen kısıtlamalar KOBİ’lerin yapısal durumunu da doğrudan etkiliyor.” İhracat yapmak için İthalat zorunluluğu bulunan bazı firmaların iflasla karşı karşıya gelebileceği ve bu nedenle işçi çıkarılması kaçınılmaz görünüyor. Yüksek enflasyon toplum üzerinde ne kadar olumsuzluk gösteriyorsa işsizlik de o kadar gösteriyor. Dolayısıyla sorunların çözümünü sadece bir kişiye bağlamak büyük hata olur.

“Durum böyleyken;”

Bir yanda cari açık, bir yanda enflasyon, bir yanda reel faizler Türkiye’nin en büyük karın ağrısını oluşturuyor.

İşte bunun için Mehmet Şimşek önem taşıyor. Yeter ki onun bilgi ve tecrübesinin ortaya koyacağı projeler desteklenmiş olsun.

“Şunu da unutmadan söyleyeyim:”

Yabancı yatırımın gelmesi umudu sadece Mehmet Şimşek’e bağlamak hata olur. Yabancı gözünde önemini kaybetmiş olan “uluslararası sözleşmelerin uygulanması,  adalet ve yargı tarafının da güven sağlaması gerekiyor. Yoksa duvara toslarız!”