Ülkemizde teknik direktör enflasyonu
Bu gün itibarı ile gelin hep birlikte Türk futbolunun hallerini özetle irdeleyelim. Prensip, istikrar ve ilkeler açısından. Bu günlerde bu saydıklarımdan pek eser kalmasa da… Olumlu yanlarını ben göremedim ama gören, bilen, duyan varsa beni uyarsın. Olumsuzluk dendiğinde ise hangi birini yazacağımızı ve eleştireceğimiz şaşırıyoruz vallahi haklı olarak. Her söze başladığımızda futbolla ilgili, ilk cümlemiz şu oluyor genelde. Türk futbolunun kalkınması ve ilerlemesi için neler yapılmalı, nasıl projeler üretmeli ve futbol kulübü ayrımı yapılmaksızın ekonomik olarak kalkınma noktasında neler üretmeli ki kalkınmayı gerçekleştirmeliyiz diye. Elbette ki herkes bu noktada birçok öneri getirir, kendi düşüncelerine ve konumlarına göre. Benim de bu noktada katkı sunacak düşüncelerim var. TFF’de faal olarak görevde iken bu düşüncelerimi bir dosya halinde TFF’nin planlama departmanı ile paylaşmıştım. O dosyada birinci temel madde istikrar için yapılması gereken önerilerdi. Birçok önerimiz vardı elbette ama ilki şuydu değerli okuyucular… Uzun vadeli teknik adam sözleşmeleri ve sistemin oturması için aynı teknik adamla çalışma maddesi vardı. Vardı amma velakin gelin görün ki o günden bu güne bir arpa boyu yol alamamışız maalesef. Şimdi bugün itibarı ile son duruma bir bakalım. Süper ligimizde ve birinci ligimizde şu ana kadar kırk küsur kulübümüzde 20 – 25’e yakın kulübümüz teknik adam değişikliğine gitmiş, öyle ki bir iki kulübümüz iki hatta üç teknik adam değiştirmiş yarım sezonda. Yani deyim yerinde ise köprüyü geçerken bu değişiklikleri yapmışlar. Yani yaklaşık 20 kulüp sezon başı sözleşme yaptığı antrenör ile yollarını ayırmış. Bu değişiklikler zorunlu değil efendim, keyfi keyfi! Peki, teknik adam değişiklikleri bir işe yaramış mı? Hani bir de kendilerini haklı çıkarmak adına bir şey uydurmuşlar kan değişikliği diye, her ne demekse. Bilmiyorlar ki teknik adam değişikliklerinde kan değişmez, oyun planı ve sistem değişir. Dedik ya bu değişiklikler bir işe yaramış mı diye, ben “hayır” diyorum yarayan bir ya da iki kulübümüz vardır elbette. Peki, bu değişiklikler ne kaybettirmiş o kulüplere? Hem ekonomik hem zaman ve mekan bakımından. Çok şey efendim, çok şey… Yeni teknik adama verilecek ücret, gönderilen hocaya verilen tazminat ve yeni hocanın istediği yeni 3-5 ya da 10 oyuncunun transfer ücretleri, gidenlere yapılan ekstra harcamalar gibi gibi… Yeni oyun sistemine geçme için bocalama ve uyum süreci, oyun planının oturması falan bunlar hep kayıp değerledir. İşte tüm bunlar sezon başı yapılan planlamanın hesap hatalarından ve öngörüsüzlüğünden dolayı meydana gelen kayıplardır. Bunlar sadece ve sadece süper ligde ve birinci ligde yapılan teknik adam değişiklikleri ve artıları, eksileri. Bir de Türkiye ikinci, üçüncü ligi ve BAL’da yapılan hoca değişiklikleri var ki sormayın gitsin. Gönderilen ve gelen hocaları tek tek yazacak olursak bu köşede yer kalmaz. Sadece bir örnek vereyim Şanlıurfaspor’da şu ana kadar maçların oynandığı süre içinde tam 6 hoca değişikliği yapılmış. Yani ayda bir hoca! O ayki maaşını alan gitmiş yenisi gelmiş bir ayı doldurmuş o da maaşını alıp gitmiş…
Peki, istikrar bunun neresinde, başarı beklentisi aramak bunun neresinde, maddi ve manevi kayıpların dışında… Biz buna ülkemizde teknik adam enflasyonu diyoruz. Hiç bir ülkede teknik adamlık noktasında enflasyon yüzdesi bizde olduğu gibi yüzde ellilerde değildir. Bizde durum niye böyle peki? Niye olacak kendi başarısızlıklarını ve yanlış oyuncu transferlerinin üzerini örtme çabası da ondan. Ya da siyasilerin şu teknik adam “yakınımdır” ricalarının, tutmayınca da baskılarının sonucu. İşin öteki boyutuna hiç girmiyorum bile. Giden hocanın yerine kim gelmiş, o gittiğinde kim gelecek bu hesaplar hep sezon başı yönetimlerce yapılıyor. Kulüp yöneticilerinin ve başkanlarının tek başarılı bulanması işte bu nokta. Hocayı gönderirsek yerine hangi hocayı getiririz planı çok başarılı bir şekilde sürüp gidiyor ama bu değişikliklerden çoğu kulüp kazanç elde edemiyor vesselam. Peki, TFF’nin koyduğu o malum kural bir sezon içinde bir teknik adam ikiden fazla kulüp çalıştıramaz maddesi ise göstermelikten öteye geçmiyor zaten. Yani yaptırımı yok o maddenin. Durum böyle olunca liglerimizdeki istikrarsızlık plansızlık ve programsızlık alıp başını gidiyor… Olan kime oluyor peki? Tabi ki Türk futboluna…
Yani son sözüm şu olsun o zaman; teknik adam değiştireceklerine kafalarındaki zihniyeti değiştirmeleri lazım ilk önce. Yoksa teknik adam değişmekle ne sistem, ne düzen, ne ilkeler, ne de oynanan futbol değişmiyor çünkü!
Selam ve dua ile…