Şu dolu topu meselesi
Çekok’un attığı dolu topunun doğanın dengesini bozduğuna ilişkin yaygın kanıyı araştırdım. Kimden bilgi aldığımı söylemeyeceğim elbette. Ama konu hakkında detaylı bilgi aktarayım.
Öncelikle dolu topu iki şekilde oluyor. Her iki sistem de otomatik devreye giriyor. Yani sistem kurulduktan sonra insan müdahalesine gerek yok. Yukarıda dolu yapacak bulutlar oluştuğunda sistem harekete geçiyor.
Birinci sistemde yukarıda bir ses bombası etkisi yapıyor ve bulutları dört yana itiyor. Bu durumda bölge sadece doludan değil yağıştan da mahrum kalıyor.
Onun için ses bombası şeklinde olan bölgenin zaman içinde daha az yağış almasına da neden olabiliyor. Konuştuğum kişi ses bombası şeklinde olanın aslında bulutları çok da itmesinin mümkün olmadığını söyledi ve ekledi: “Gök gürültüsünün itemediği bulutu hangi şiddette ses bombası ile iteceksiniz?”
Bu kısmı bizim bilimsel bilgimizin dışında.
Gelelim ikinci şekle. Sanırım Çekok tarafından kullanılan da bu ikinci dediğim yöntem. İkinci yöntem şu şekilde. Yine yukarıda dolu olarak düşme ihtimali olan bulutlar oluşmaya başladığında sistem otomatik harekete geçiyor. Yukarıdaki hava sıcaklığına etki etmek için asetilen adı verilen bir madde dağıtılıyor. Bu madde suyun donmasını engelliyor. Hani buza tuz atarsınız da tuz erir ya. Anladığım kadarıyla bu da o etkiyi yapıyor ve bulutların dolu olarak değil de yağmur olarak yeryüzüne düşmesini sağlıyor.
Ben köy çocuğuyum, çok kimya bilmem de…
Bu asetilen sanki bir asit türü gibi. Şu ya da bu şekilde içinde asit bulunan bir suyun yeryüzüne düşmesi de toprağa zarar verir kanaatindeyim.
Ben ne ziraat mühendisiyim ne de kimyadan anlarım.
Ama bir şey daha var ki önyargımı gizleyemem.
Bu dolu topunun mucidi İran!
İran’dan şimdiye kadar fitne dışında bir şey çıktığını duymamıştım. Bir de dolu topu çıktığını duydum ki o da bizim ilçede fitneye neden olmuş durumda.
İnşallah sonu hayırlı olur.
YÖNETMELİĞİ KİM OKUYACAK
Bisiklet sayısından çok bisiklet yoluna sahip güzel ilçemizde park yerinden çok araba var. Dolayısıyla kısa süreliğine ya da uzun süre için araçlar kural dışı park ediliyor. Genel olarak da uygun durumunda bulunan bisiklet yollarına.
Bisiklet yoluna park eden araçlara ceza yazmak zabıtanın yetkisinde. Pandemi döneminde binlerce araç bu nedenle ceza yedi.
Şimdi Karasu Belediye Binası’nın yanından geçen caddeye bisiklet yolu çizildi. En fazla hatalı park edilen caddede trafik cezası kesme yetkisi Karasu Belediyesi’ne geçmiş durumda. Araçlar ikinci sıraya park ederse ceza kesme yetkisi emniyet birimlerinde. Ancak mavi boyalı bisiklet yolunda zabıtanın da ceza yetkisi bulunuyor.
Tabi bisiklet yolu yönetmeliğine göre bisiklet yollarının gidiş istikametine göre sağ tarafta olması gerekiyor. Resmi gazetede “Bisiklet yolları, taşıt yolunun sağ tarafında taşıt yolu ile aynı yönde veya çift yönlü olarak planlanır” diye yazıyor. Bizde solda yer alıyor falan ama… Şimdi bisiklet yolu yönetmeliğini okuyacak vaktimiz yok.
Cezayı ödeyin de konuyu kapatalım.
EĞER DEĞER MEĞER
Karasu’nun yaşayan değerleri 1 Temmuz’da bir araya gelecek. Karasulular Karasulularla buluşacak. Bu aslında çok önemli de… Bir kişinin değerini tespit edenlerin sorumluluğu da ağır.
Nezaketli olmak lazım. “Haddim olmayarak beğeniyorum” diyen bir adam duydum. Ne büyük incelik değil mi?
Karasu’nun değerleri ile ilgili bu çalışmayı gerçekten çok önemsiyorum. İlkinde unutulanlar, eksiklikler hatta kasıt da olabilir. Ama bir yerinden bu toplantılara başlamak önemlidir.
Bu işe burun kıvıranlar, “Eğer değer meğer” diyenler olabilir. Tüm bunları kulak arkası edip bu toplantıları sıklaştırmak Karasu’nun yararına olur. Kim uğraşıyorsa yanındayım.
KAÇ LİRA OLSA İYİ
Fındık sezonu yaklaştıkça fiyat beklentisi de üst düzeye çıkıyor. Tabi fiyat beklentisini aslında harcamalar belirliyor.
Maliyet hesabına mazot, gübre, işçi falan koyuyorduk eskiden. Şimdi işçiler de yol parası koymak zorunda. Ya gündelik ücret artacak ya da bu işçilerin yol parası üretici tarafından karşılanacak.
20 kişilik bir işçi kafilesinin yol masrafının 15 bin lira civarında tuttuğunu biliyor muydunuz?
Yani eskiden olduğu gibi tek başına sezonluk işçi tutma konusu sonsuza dek kapandı. Eskiden günlük ev masrafı paylaşılıyordu. Bundan sonra yol masrafı da paylaşılmak zorunda.
Dahası fındık yevmiyesi yeni açıklanması beklenen asgari ücret sonrası bir değişikliğe daha uğrayacak gibi. Bu da fındık fiyat beklentimizi güncellememize neden olabilir.
“Fındık fiyatının 3 dolar 20 sent civarında olmasını bekliyoruz ama 50-55 liraya da olur” havasında olanların bir kez daha düşünmesi gerekiyor.
Yeniden belirlenecek asgari ücret ve sonrasında işçilerin yol masrafı hesap edildiğinde gerçekten elinizde para kalacak değerler talep edin. Beklentileri dillendirirken de samimi olmanızı öneririm.
NEDEN İŞÇİSİZ KALMIŞTIK
Geride kalan yıl pandeminin sona ermesine seviniyorduk. Okulların iki hafta erken açıldığını fark etmedik bile. Zira okullar bir yılı aşkın süre kapalı kalmış, çocuklar da okulu özlemişti.
Ama biz fındık topluyorduk o tarihlerde. Okul iki hafta erken açılınca Doğu’dan gelen işçiler evlerine dönmüştü.
Okulların açılmasının paniğini yaşayan fındık üreticisi de bir an önce hasadını tamamlamak adına ne gerekiyorsa yaptı. İşçi konusunda enflasyon yaşandı. Yine de işçi bulunamadı.
Çocuklar 15 gün erken okula gittiklerinde çok değerli bilgiler almış olabilirler. Ama fındık üreticisi olan veliler ciddi bir mağduriyet yaşadı.
Kimse de çıkıp bu gerekçe ile mağdur olduğunu söyleyemedi çünkü pandemiden yeni çıkıyorduk.
Ama bu sene en azından bu detaya dikkat edilmeli. Okulların erken açılması işçilerin gitmesine ve işlerin aksamasına neden olur.