Köşe Yazıları

Sebep sonuç ilişkisi

Sebep sonuç ilişkisi

Bizde futbol oynamadan hak etmeden kazanmanın tek bir yolu vardır.

‘Vur kır parçala bu maçı kazan’ İşte zihniyet bu.

Daha başkaları da var hem çok daha ahlaksızca sloganlar var ‘Sahaya ineriz’ gibi…

Ve bu hem ahlak dışı hem sportmenlik dışı sloganları atanlar kimler biliyor musunuz? Sakın gençler, çocuklar demeyin ha.

Bu eylemlerin bir altyapısı var elbette.

Atanlar koca koca! Güya aklı başında adamlar!

Yıllarca bağırıp, çağırıp, tepinip ve sahalara her türlü yaralayıcı maddeleri atıp sonrada kazanacaklarını sanan bu kişiler yani ebeveynler, o suçladıkları gençlere çocuklara örnek olan ama kötü manada örnek olan babalar abiler vs. olan kişilerdir.

Gençlerin ve çocukların bilinçaltına yerleşen bu tür sloganlar kazanmanın birinci temel şartı durumundadır ülkemizde. Çünkü ne kadar deşarj olmak isteyen varsa kendini statlardaki tribüne atıyor.

Peki hocam tek cümle ile izah et derseniz, spor kültürümüz yok derim. Ve olanı da göz göre yok ediyoruz.

Aslında bizim kültürümüz inancımız bütün dünyaya örnek olacak bir değerler bütünü ama o değerler bütününün tam tersini yapıyoruz ve işin tuhafı birde övünüyoruz…

Çocuk ve genç oyuncuların hem müsabakalarında hem tribünler de çevresindeki yetişkinlerin (antrenörler, ebeveynler ve diğer yetişkinler) tamamen ‘vur kır parçala bu maçı kazan’ moduyla kazanıp kaybetme üzerine odaklandıklarından dolayıdır ki hiç bir alanda hiç bir konuda bir kum tanesi kadar ilerleme kaydedemiyoruz.

Özellikle üç beş kuruş verip kendini, yöneticisi olmuş takımın sahibi sanan bir takım kişilerin, sporcuları ya da tribünlerde ki taraftarları yönlendirmesi kışkırtmaları ve tahrik etmeleri neticesinde bulundukları ortamı hep zarara sokmuşlar ve hanelerine eksi kayıt olarak işlettirmişledir.

Ülkemizin geneli için bu durum böyledir ama antrenörlerin ve iş bilmez yöneticilerin bunları yapmaları çok daha vahimdir. İşin tuhafı ise bunu yapanların ülkemizde çok daha rağbette olmaları ve saygı görmeleridir.

Limpik sistemin kontrolündeki ve tamamen duygularıyla hareket eden çocuk ve gençler en tehlikeli enerji durumu oluştuğundan, onları oyuna odaklanmaktan yahut tribünlerden uzaklaştırmakta ve değişik boyutlarda psikolojik travmalar yaşatmaktadır.

Bu durum, oyuncularda bakın nelere sebebiyet veriyor.

Kontrolsüz, dengesiz, bazen de acımasız hislere bürünerek, rakibe, oyuna, hakeme, antrenöre ve karşı tribündeki taraftarlara, çevrelerindeki yetişkinlere eylem ve söylem olarak hakarete varacak saygısızlık yapmalarına ve şiddet kullanmalarına sebep olmaktadır.

Aşırı gergin ve öfkeli ortam, maçta, maçtan önce maçtan sonra tribünlerde olabilecek olumsuz bir durum karşısında oyuncuların ve taraftarların tamamen kontrolden çıkmalarına, kendilerine ve çevresine zarar vermelerine sebep olmakta hatta zaman zaman yaralamalara ve ölümlere sebebiyet verebiliyor.

Özellikle altyapılarda takımların başındaki antrenörler yöneticiler, yetişkinler tarafından oluşturulan bu kindar ambiyans, sık sık bu öfke duygusunu kullanmaları, takıma ve tribünlere negatif enerji sağlayarak, öfke duygusunu oyuna ve oyuncuya yansıtır.

İşte bu yaklaşımlar, negatif enerji patlamasına sebep olur, kırıcı ve yıkıcı bir durum ortaya çıkabilir, çıkabilir değil çıkıyor zaten…

Sonuç olarak yetişkinlerin oluşturduğu bu fair-play ilkelerinden uzak, bencil yaklaşımlar, bulundukları olumsuz atmosferde, kendi takımları maç kazansa ya da kaybetse dahi yine de kendi nefsi arzuları dahilinde sevinip ya da üzülüyorlar…

 

İşte böyle, egoizm ülkemiz futbolunu tepeden tırnağa kuşatmış durumdadır.

Çocuk ve gençlerin futbol oyun alanları ve tribünleri, yetişkinlerin yüksek egolarını, hırslarını, İhtiraslarını, çocuk ve gençler üzerinden açığa çıkardığı alanlar olmamalıdır…

Bu alanlar sevginin, saygının, barışın, huzurun, hoşgörünün olduğu çocuk ve gencin menfaatine ve mutluluğuna dönük alanlar olmalıdır ki, çocuk ve gençler her anlamda gelişsin.

Şu bilinmelidir ki Kin, nefret ve bir çok kötülüğün, yetişkinler tarafından oluşturulduğu bu ambiyans ortamın da ne oyun ne oyuncu ne taraftarlık duygusu, nede futbol gelişmeyecektir.

Ezcümle, Atatürk’ün dediği gibi spor barış ve kardeşliktir.

O asil ruhtan ayrılıp, sadece kendi ihtiraslarının peşinde olan yetişkinlerden dolayı şiddet içeren Arızalı, sorunlu, saygısız, kolaydan hileli maç kazanmayı istemek hem bizim kültürümüze hem inancımıza hem de hayat felsefemize taban tabana ters eylemlerdir.

Kazanmak ve kaybetmek hayatın varlığının içinde vardır. Ve iki eylemde ne dünyanın sonudur nede kazanmak dünyanın her şeyidir.

Sağlıcakla kalın selam ve dua ile.