Köşe Yazıları

Sandım ki vukuat çıkacak

 

Bundan yedi veya sekiz yıl kadar önce. Sabah saatlerinde telefonum çaldı. Bir tanıdığım heyecanlı ses tonuyla bir şeyler anlatmaya çalıştı ama pek anlamadım. Önce biraz sakinleştirip ardından da derdini tane tane anlatmasını istedim. Baktım ki, derdi uzun, telefonda konuşarak anlaşamıyoruz. Bekle geliyorum, deyip gittim. Arayan büyüğüm okul aile birliğinin o yıllardaki yönetiminden biri. Hemen Osman Salihoğlu okuluna gittim. Olay şu çıktı. Bu, okullarda görev yapan hizmetli personellerin sözleşme yenilemeleri yapılmamış ve hizmetliler bundan dolayı çalışamıyor. Okul müdürü o zaman kıymetli hocam Veysel Yılmaz. Yönetici büyüğüm, Veysel hoca ben. Oturduk konuştuk. Mesele aslında Kocaali’ye has değil. Milli eğitime bağlı neredeyse tüm okullarda sorun yaratan bir konu. Birçok okulda sözleşme yenilemesi yapılamamış, hizmetliler ya çalışamıyor ya da gönüllü olarak bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Her neyse, bir müddet konuştuktan sonra ben konunun ulusal basında değerlendirilebileceğini söyledim. O zamanlar meslekte yeniyim, ulusal bir ajansa da yeni yeni haber yapıyorum. Kameram falan da yok. Tuttum, çalıştığım ajansın Sakarya bölge sorumlusunu aradım durumu aktardım. “Tamam, geliyorum, bunu ulusalda haber yapalım” dedi. Aynı gün Kocaali’ye geldi. Okula gittik. Mevcut durum ne ise onu görüntüledik. Okul müdürü kalorifer yakıyor, okul aile birliğinden insanlar okulun içinde yer süpürüyor, paspas yapıyor v.s. Görüntü aldıktan sonra okul aile birliği başkanı ki o zaman Ali Tavacı abiydi, konuyu özetleyen ve taleplerini anlatan bir konuşma yaptı. Konuyu ulusal bazda haberleştirdik. Haberi yaptık ama, aman Allah’ım. Ertesi gün ulusala düştü haber ki bir anda bomba etkisi yarattı. Ulusal gazetelerden tutun da yüzlerce internet sitesinde birçok ulusal televizyon kanalında çıktı, birçok ana haber bülteninde geniş yer buldu. Sosyal medyada ise yüz binlerce etkileşim aldı. Haber büyük yankı uyandırdı. Aradan iki gün kadar geçti. Milli eğitim bakanlığı konuyu ciddiye aldıklarını belirten bir açıklama yaptı. İki gün sonra da bakanlık sözleşmelerin yenilendiğini ve hizmetlilerin göreve başladıklarını açıkladı. Aslında konu dediğim gibi Kocaali’ye has değildi, ulusal bir konuydu ama ilk haberi biz yaptığımız için sorunun çözümünde büyük payımız olmuştu. Bu vesile ile Osman Salihoğlu okulunun benim meslek hayatımda özel bir yeri var.

Dört beş gün önce de haber müdürüm sosyal medyadan alınma bir fotoğraf gönderdi. Bir paylaşım yapılmış ve konu yine Osman Salihoğlu. Bir okudum ki eyvah eyvah. Okulda kaloriferler söndürülmüş, okulda ısı sistemi yokmuş. Çocuklar bu soğukta buz gibi sınıflarda oturuyormuş. Veliler sıkıntı içindeymiş herkes öfkeliymiş. Neler yazıyor neler. Sanırsınız yarın sabah vukuat çıkacak. İlk bakışta “Aha” dedim içimden “Yine ulusallık haber çıktı”. Her neyse mesleğimin gerektirdiğini yaparak önce biraz araştırdım sonra da gittim konunun ilçedeki en yetkili muhatabından bilgi aldım. Mesele şu. Milli eğitim bakanlığı okulların ihtiyaçlarının karşılanması için yılsonu ödeneklerini göndermiş. Bu ödenek meselesinde de gönderilen parayı belirli zaman diliminde kullanmak gerekiyor. Kullanılmazsa para geri gidiyor. Velhasıl Kocaali’de kullanılacak olan ödenek de Osman Salihoğlu, Beşevler ve Nazım Üner okullarının katı yakacaklı kalorifer ısıtma sisteminden doğalgazlı ısıtma sistemine geçişi için kullanılıyor. Şu anda da bu dönüşüm Osman Salihoğlu’nda başlamış. Yılbaşından önce de Beşevler ve Nazım Üner’de başlayacak. Yılbaşından önce çünkü öteye sarkarsa ödenek yanabilir. Bunun olmaması için en azından iş başlangıcı yapılması lazım. Sonuç itibariyle iş, Osman Salihoğlu’ndan başlamış ama mesele o kendini bilmez paylaşımı yapan sorumsuzun anlattığı gibi değil. Bir kere hiç kimse o kadar çocuğu bu soğukta sınıfa sokacak kadar cahil ve düşüncesiz değil. Müdür Abdülkadir Bey konuyu tek tek anlattı. Eski sistem sökülürken bir yandan da sınıflara elektrikli ısıtıcılar konulmuş. Kaloriferden doğan eksiklik giderilmiş. Ve ısıtma erken saatte başlıyor ki çocuklar üşümesin. Yine Kaymakam dahil yetkililer, okula gidip durumu incelemiş. İşin ilginç yanı da şu ki sınıflar bazen haddinden fazla sıcak olduğu için ısıtıcıları kısmak bazen kapatmak zorunda bile kalmışlar. Bu durum bir haftadan fazla süredir aynı şekilde devam ediyor. Sonuç itibariyle ortada o kendini bilmezin anlattığı gibi yaygara koparacak bir konu yok. Olsa zaten üzerinden bir hafta on gün geçmiş. Şimdiye kadar kıyamet çoktan kopardı.

Daha önce de işin aslını astarını öğrenmeden, bilmeden, öyle abuk subuk iddiaları ortaya atan, konunun muhatabına “Yahu bu nedir?” diye sorma gereği bile duymadan ileri geri ithamlarda bulunan paylaşımlara, yazılara denk geldik. Her seferinde de kaybeden, adı lekelenen, zarar gören Kocaali oldu. 12 yıldır bu iş yapıyorum. 12 yıldır söyleye söyleye dilimde tüy bitti. Kocaali’de eleştiri yaparken bile gerçekten konunun özünü bilerek, konuyu kavrayarak ve gerçekten Kocaali’nin çıkarlarını düşünerek paylaşım yapan, gerek iktidar yanlısı olsun gerekse muhalefet yanlısı olsun belli başlı kaliteli, nitelikli ve yeterli bilgi birikime, donanıma sahip insanlar var. Siz bu kişileri gayet iyi tanıyor ve takip ediyorsunuz. Ama gözünüzü seveyim n’olur şu sırf laf kalabalığı olsun diye sağa sola çamur atanlara gereğinden fazla prim vermeyin. Zira onlara verdiğiniz her prim Kocaali’nin itibarına sürülmüş siyah bir lekeden başka bir şey değil. Sağlıkla kalın…