Sandalye neden kaldırılır ki
Sandalye neden kaldırılır ki
Karasu Belediyesi’nde işlem yapan görevlilerin masa önlerinde bulunan sandalyeler kaldırılmış. Kimin önerisi ile bu karar alınmış bilmiyoruz. Ancak belediyede bir karar alınacaksa bunu başkan alır. En azından karar başkanın onayı ile alınır.
Kararın mimarı kim bilinmese de uygulanmasına müsaade eden Karasu Belediye Başkanı İshak Sarı’dır.
Çalışan kişilerin masalarının önünde sandalye olunca işi olan olmayan kişilere sessiz davetiye çıkarılmış gibi bir görüntü oluyordu muhtemelen. O durumda da vatandaşlar memurun mesai saatlerinde çalışma verimini düşürecek sohbetlere giriyordu. Veya gelen kişi sohbetin akışına göre devlet dairesinde bulunduğunu unutup yüksek sesle konuşup gülüyordu. Hatta belki uzun süre oturup oturma şeklini de bozuyordu ve vatandaşın gözündeki kurum ciddiyeti yara alıyordu…
Bu mu?
Muhtemelen…
Yoksa sırf vatandaşa eziyet olsun diye çalışanların masalarının önündeki sandalye kaldırılmış olamaz.
Peki…
Şimdiki tablo nasıl? Hadi birlikte gözümüzün önüne getirelim. 50-60 yaşında bir vatandaşsınız. İçeri girdiniz. Sizin yarı evladınız yaşında bir çalışan sizin işleminizi yapıyor. Siz vatandaş olarak onun karşısında ayakta bekliyorsunuz. Memur işi gereği yüzünüze baktığından çok bilgisayarın ekranına bakmak durumunda. Siz bu esnada ayaktaki bekleyişinizi ayak değiştirerek sürdürmek durumundasınız.
Suçlu veya haklı olmanız da önemli değil üstelik. Muhtemelen para ödeyeceksiniz belediyeye. Ama ayakta, ifade verir gibi durmak zorundasınız.
Seçimlerden önce her ortamda “Size hizmet etmek için göreve talibiz” diyenler, hizmet etme yetkisini aldıklarında seçim meydanlarında söylediklerini hatırlamalılar.
Seçmen sandığa gittiğinde sizin yaptıklarınızı hatırlamıyor, Recep Tayyip Erdoğan inancı ile size oy veriyorsa diye bu şekilde davranmamalısınız.
Vatandaşa hizmet etmek için görevlendirilmiş çalışanlarımız vatandaşı ayakta ifade alır gibi bekletmemelidir.
Unutmayın ki sandalyeyi çok gördüğünüz insanların verdikleri oylar ile koltuklarda oturuyorsunuz.
Tabi bunların tamamı benim şahsi görüşüm.
Siz daha iyisini bilirsiniz…
Daha yeni başlıyoruz
Genel seçimler geride kaldı. Birinci turda bitmeyen seçimler ikinci tura da taştı. Bu şekilde vatandaşlar siyasete doydu. En son seçim 31 Mart 2019’da olmuştu. O tarihten 14 Mayıs’a dört yılı aşkın bir süre geçti.
Daha önceleri seçim olmasa bir referandum yaşıyorduk. Bu şekilde en azından vatandaşın gazı alınıyordu.
Son beş yılda bu durum bu şekilde olmadı. 24 Haziran 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra sadece 31 Mart Yerel 2019 Yerel Seçimleri yapıldı.
Son seçim de vatandaşın aşırı derecede siyaset konuşmasına neden oldu. Ama hepsi bu da değil. Daha yeni başladık.
Şimdi gündem yerele dönecek. Hem de sandığınızdan çok daha erken.
Belediye başkanlığı için siyasi partiler çalışmalarını yapacak. Belediye meclis üyesi olmak isteyenler parti bağlantılarını güçlendirecek. Kimileri kendi kapıları çalacak kimileri kapılarının çalınmasını bekleyecek.
Ama iş sandığınız gibi belediye yönetimlerinde değil. İş muhtarlık seçimlerinde. Zira belediye meclis üyesi oturum ücreti alıyor sadece. Ama muhtar öyle mi…
Muhtarlıklara asgari ücret civarında maaş belirlenmesi bu alandaki rekabeti artırdı. Muhtar adayı olacaklar şimdiden saha çalışmasına başladı. Yakın zamanda gazetelerde muhtar haberlerini daha sık göreceksiniz.
Size siyasi dedikodudan çok muhtar dedikodusu aktaracağız sanırım.
Bu heyecanın cumhurbaşkanı seçimini aratmayacağına da bahse girerim.
Yani özetle: Cumhurbaşkanı seçimi de neymiş! Siz seçimin ne olduğunu şimdi göreceksiniz.
Çok erken oldu be kardeşim
Bu hafta çocukluktan bu yana en iyi arkadaşımı kaybettim. Birkaç gün önce hastaneye yattığı haberini almıştım Yunus’un. Sonra telefonunu aldım Mahalle Muhtarı Oğuzhan’dan. Aradım… Açmadı.
Ertesi gün aradığımda artık telefonu kapalıydı. Biraz ara verip yeniden aradım. Anneme sordum. “Yoğun bakımda, Yunus” dedi.
Sonra…
Vefat haberini aldığımda gidemedim. O acıyı kaldırabileceğime inanmıyordum çünkü. Sabah cenazesine de gidecek halim yoktu aslında.
Güçlükle toparlanıp gittim.
Son hatıramız kalmıştı aklımda. Kahvede kağıt oynamıştık bayram gecesi. Saat iki falandı yanılmıyorsam. Masadan kalkarken “Yegen, bak biraz zayıflamış görüyorum seni. Bu köyde en sevdiğim adam sensin. Sakın öleyim deme” diye şaka yollu takıldım. O da bana “Yok be başkan. Biraz daha gideriz herhalde” dedi. Gülüştük.
Bir sonraki görüşüm tabutun içinde oldu. O da Murat yüzünü açtı da (sağ olsun) o şekilde…
Kiminle konuştuysam aynı cümle. Tek bir kişinin bile kalbini kırmamıştır. Tek bir kez bile yalan söylememiştir. İş yetişmediğinde ya da bir sözünü tutamadığında “Unuttuk bacanak ne yapalım yani” diyip gülmüş, karşıdakinin tüm sinirlenme hakkını elinden almıştır.
Özetle biz ondan razıyız. Allah da razı olur inşallah.