Köşe Yazıları

Rüzgara tüküren kendi yüzüne tükürür 

 

Sıkıntıdan daha iyi bir şey yoktu. Her yenilgi her kalp kırıklığı. Her kayıp bir sonraki aşamada performansınızı artırabilmek için kendi içinde tohumlarını ve almanız gereken dersi barındırır. (Malcolm x.) İyi günler iyi haftalar…

Bu yıl yaz ayına hızlı bir giriş olacak gibi. Ramazan ayına girdiğimiz bu hafta itibari ile sağlıklı bir ay dilerim. Yazımıza nerden başlarsak dönüp dolaşıp ülke gündemi ile alakalı hususlara geliyor. Geçtiğimiz hafta sosyal medyada bir paylaşım hem dikkatimi çekti hem de söz hoşuma gitti. Her ay bir ürünü konuşur oluyoruz. Şimdi sıra şekerde. Paylaşım aynen şöyle: “Şeker üretiminde dünyada beşinci ülkeyiz, fırsatçılıkta birinci.” Gerekli gereksiz bilmiyorum hep aynı senaryo düzenleniyor. İlk önce bir haber servis ediliyor artık hangi ürünse bu bizim basında, sazan misali alıyor bu haberi falanca ürün bitti bitiyor, yok bir aylık stok kaldı, yok iki aylık stok kaldı… Sonra bu haber yerel medya olmak üzere her yerde servis oluyor mu. Sonra vatandaş ani bir refleksle hadi bakalım o ürüne hücum ediyor. Marketçi şaşkın oluyor, toptancı hayret… En son malın olduğu fabrika veya fabrikadan ilk dağıtıcı ikisi arasında mevzu dönüyor. Tabi market bu denli bir ürünün hızlı bir şekilde satış olmasına karşılık tedarik etmeye kalkıyor, fiyat farklı oluyor. Markette bunu hemen raflardaki ürüne yansıtıyor, olay böyle dönüyor. Sonra ne oluyor, yetkililer mesela şekerden örnekleyelim fazlamız var diyor. Diyor ama çok geç kalınmış oluyor, zamlar yapılmış oluyor. Yapılanda her halükarda geri gelmiyor. Sonuç her ay bir mahsulü, ürünü konuşuyor olacağız. Şimdi bu savaşın etkisi var mı eyvallah mutlaka var. Ama geçmişte birçok yazımda dediğim gibi tarım konusu savunma sanayimiz kadar önemli ve değerli. Onun içindir ki olmazsa olmaz ürünlerin kaderi bir başka ülkenin kaderine bırakmamak gerekir. Avakado, ananas veya buraya ekleyeceğim falanca filanca meyve olmasa da olur ama buğday olmazsa un olmaz, şeker pancarı veya kamışı olmazsa şeker olmaz, ayçiçeği olmazsa yağ olmaz. Bu denli önemli ürünleri hiç bir ülkenin insafına, inisiyatifine bırakmadan kendimiz yeterli seviyeye ulaşana dek projeler geliştirmeliyiz. Bu tarz mahsulleri, üretim maliyetleri yüksek olması dış ülkelerin daha uygun fiyata alınmasına yöneltti zaman içinde. Bunun tarihte örneği var. Türkiye kendi uçağını yapmaya başladığı dönemde batılı sanayiciler geliyorlar ve uçağın maliyetini soruyorlar. Farzı misal 5 lira diyoruz biz batılı sanayiciler siz hiç uğraşmayın biz size bunu üç liraya veririz diyor. Ve aynen de öyle oluyor, veriyorlar. Sonuç elimizin altında olmayan ve batının hakim olduğu bir uçak sanayi ile karşı karşıyayız. Biz o yıllar yok kardeşim zararda etsek biz bunu üreteceğiz deseydik en kötü ihtimale uçak sanayimiz ya Rusya ya da Ukrayna gibi olurdu. Kendinize iyi bakın, hoşça kalın…