Recep Özdemir, “Globalleşme dedikleri (2)”
Globalleşme dedikleri (2)
Geçen haftaki yazımda, globalleşme kavramı ve globalleşme sürecindeki dünyada egemen güçlerin modern ağalığa soyunduklarını belirtmişim. Modern ağalığa soyunan güçlerin işbirlikçi kâhyaları ile kendi dışındakileri marabaya dönüştürmeye çalıştıklarından bahsetmiştim.
Eskişehir de, Kayseri’de kurulan zamanının teknolojisini en iyi şekilde kullanarak yüzlerce uçağın gökyüzünden uçmasını sağlayan tayyare fabrikalarımızı hangi güç ya da güçler kimin elini kullanarak kapattırdı. Bu fabrikalarımız kapatılırken hangi amaç gözetildi.
Aynı şekilde ilimizde kurulan vagon sanayi, Eskişehir’deki lokomotif sanayi, neden uluslararası ihalelerden eli yüzü düzgün bir iş alamıyor? Biz işletmelerimizin bırakalım uluslararası ihalelere katılmasını ve iş almasını. Biz, kendi ihalelerimizi dahi yabancı firmalara vermiyor muyuz?
Kendi kurduğumuz, kendi insanlarımızı çalıştırarak ekmek yedirdiğimiz, yaşasınlar diye gözlerine baktığımız, işletmelerimize öncelikle bizim güvenimiz var mı?
Yakın zamana kadar, ilimiz ve ilimizin yakın çevresinde tütüncülük önemli bir gelir kaynağıydı. Pek çok çiftçimiz çoluk, çocuğunun rızkını tütün ekerek karşılamaktaydı. Ayrıca pek çok insanımızda tütün işletmelerinde çalışarak hayatının kalan günlerini güven içinde geçirebilmek için emekli olmuştu.
Karasu- Sakarya arası eski yolu, şekerpancarının hasadının yapıldığı dönemde bir düşünün. Yollar, şekerpancarı taşıyan traktörlerden geçilmez hale gelirdi. Söğütlü Ovası’nın bereketli topraklarından içlerinden tat fışkıran ürünler yetişir, çiftçilerimiz aşlarını bu ürünlerden karşılardı.
1987-1991 yılları arasında Adıyaman İli, Kâhta İlçesi’nde Felsefe Öğretmenliği yaptığım dönemde, 1988-1990 yılları arasında bölgede hummalı bir petrol çıkarma çalışması vardı. Hemen hemen açılan her kuyudan petrol fışkırıyordu. Hatta yolların kenarları açılan kuyulardan fışkıran petrolü taşımak için, örümcek ağı gibi borularla döşenmişti.
Sonra ne olduysa oldu? Petrol arama çıkarma işlerinden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler azledildi. Tabii ki petrol çıkarma işleri de bir anda barajı bitik şehirlerdeki musluklar gibi tıslamaya başladı. Geçen yıl o bölgeye yaptığım ziyarette yeni kuyuların açılması bir yana, tam tersi açılan bazı kuyuların da kapandığına tanık oldum.
Uluslararası Enerji uzmanımız Sayın Veziroğlu’nun basına yansıyan şu sözleri ok manidardır. “Türkiye NATO’ya girerken bazı gizli anlaşmalar yapmıştır. Bu gizli anlaşmaları bir tanesi de enerji ile ilgilidir. Buna göre, ülkemiz belli bir süre yer altı enerji kaynaklarını kullanmayacağı garantisini egemen güçlere vermiştir.” Girmek için uğruna, Kore savaşına katıldığımız ve binlerce Anadolu evladını şehit verdiğimiz NATO!
Yukarıdaki örnekler çoğaltabiliriz. Önemli olan örneklerin çokluğundan ziyade, neden bu duruma düştüğümüzdür.
Günümüzde ülkeleri ve dünyayı dev şirketler yönetiyor. Şirketler siyaseti belirliyor. Bu büyük şirketler, dünyayı kendi perspektiflerinden bakarak şekillendirmek istiyor.