Recep Özdemir, “ESİNTİLER -3”
ESİNTİLER -3
Fatih Sultan Mehmet 12 yaşında tahta geçer. Çocuk yaşta birinin sultan olduğunu duyan haçlılar hemen örgütlenirler. Daha sonra Fatih unvanını alacak olan sultan babasına “Eğer padişah sen isen tahta geç. Yok, eğer padişah ben isem sana emrediyorum. Tahta geç.” Emrini vererek babası II. Murat’ı tekrar tahta geçirir. Tahta geçen II. Murat Haçlıları Varna Ovası’nda bozguna uğratır.
21 yaşında tekrar tahta geçen II. Mehmet İstanbul’un fethi hayaliyle yanıp tutuşmaktadır. Bunun için döneminin en ünlü top ustalarını bir araya getirir ve şahi adı verilen topları döktürür. İstanbul kuşatması başlar. Askerlik tarihinde bir ilk olan gemilerin karadan yürüme olayı gerçekleşir ve İstanbul fethedilir, II. Mehmet Fatih unvanını alır.
Avrupalıların muhteşem Süleyman adını verdikleri kanuni Sultan Süleyman tahtadır. Bu yıllarda Fransa ile Roma Cermen İmparatorluğu sık sık savaşmaktadır. Fransa Kralı Fransua, Şarlken tarafından esir alınır. Fransızlar, Osmanlı’dan yardım ister. Kanuni Fransua’nın annesine yazdığı mektupta “Sizi kurtarmak için ordumu göndermeme gerek yok. Askerlerimin elbiseleri yeter” cevabını verir ve yeniçeri kıyafetleri gönderir. Fransız askerleri bu kıyafetlerini giyerek sınır boylarında dolaşır. Almanlar şaşırmıştır. Osmanlı askerinin bu kadar kısa sürede nasıl olup da, Fransa’ya intikal ettiğini anlayamamaktadırlar. Ardından da Kanuni, Şarlken’e sert bir mektup gönderir. Fransua serbest bırakılır.
Bu olayın ardından Avrupa Hıristiyan Birliği’ni parçalamak için Fransızlara çeşitli ticari ayrıcalıklar verilir. O dönem için devede bir tüy bile sayılamayacak ayrıcalıklar ilerleyen dönemlerde o muhteşem ecdadın torunlarının tembelliği ve miskinliği neticesi çöküşümüzde önemli bir yer tutar ve kapitülasyonlar olarak anılır.
Başka bir zamanda Lehistan’da taht kavgası zuhur eder. İki komutan başa geçip kral olmak için kıyasıya birbirine girer. Bu durumun ucu Osmanlı’ya da dokunmaktadır. Osmanlı padişahı derhal fermanını gönderir. Taht kavgası sona erer. Osmanlı’nın işaret ettiği, icazet verdiği tahta geçer, diğeri de köşesine çekilir.
Uzun süre uluslararası protokolde Avusturya Arşidükü Osmanlı padişahına değil, sadrazamına karşılık gelmektedir. Zitvatoruk Anlaşması’nın hükümlerinden biri, “Avusturya Arşidükü bundan böyle Osmanlı padişahına eş sayılacak” şeklindedir. Anlaşmadaki bu hüküm üzerine, Avusturyalılar üç gün gece gündüz bayram ilan edip kutlama yaparlar.
Gün gelir Osmanlı güç kaybeder ve çöküşü yaşamaya başlar. Her savaş mağlubiyetle sonuçlanmakta, savaş sonucu yapılan her anlaşma biraz daha toprağın hâkimiyetimiz alanından çıkması anlamına gelmeye başlar.
Bu durum karşısında değişik akımlar belirir. Çöküşü önlemek için Osmanlı aydınları Tanzimat ve Islahat Fermanını ilan ettirirler. Bu fermanların içeriğinin oluşmasında ve ilanında dönemin önde gelen Avrupa devletlerinin etkisi fazladır. Ancak bu fermanlarda çöküşü durduramaz. Osmanlı İmparatorluğu çatırdayarak yeni devletler doğurur. Kaybedilen topraklardan elde kalan topraklara hazin bir göç başlar.
Her yönden bitmiş Osmanlı I.Dünya Savaşı’na katılır. Savaş sonunda da mağlup devletler safında yer aldığından yaptığı anlaşmalarla tarih sahnesinden silindiğini ilan eder. Yüzyıllardır bizi Avrupa ve Anadolu topraklarından atmak isteyen Avrupalı milletlerin iyice iştahları kabarır, yedi düvel birden üstümüze saldırır.
Hiç şans verilmeyen tamamen bitmiş denen bu millet son bir hamle ile silkinir ve Mustafa Kemal’in önderliğinde kendi alın yazısını yazar.
Ancak çok uzun sürmez. Dişimizle tırnağımızla kurdumuz bu devlet, tekrar batılıların güdümüne girer. Ortalıkta milleti demoralize eden psikolojik harp ürünü sözler yaygınlaştırılır. Muhalefetteyken İMF, AB, ABD ve benzeri aleyhinde söylenmedik laf bırakmayanlar iktidara gelince bu güç odaklarıyla koyun koyuna girmeye başlar.
Başımızı ellerimizin arasına alıp düşünelim. Fatih, Kanuni Dönemi, Avrupalılar ve onların bugünkü torunları. O dönemki Osmanlı’nın gücü ve onların torunları olan bizlerin bugünkü durumu.