Milletvekili lazım mı

Karasu’dan çıkan son milletvekili Nezir Aydın. Aydın’ın ardından Kocaali’den Münir Kutluata ve Hasan Ali Çelik milletvekilliği yaptı. Hasan Ali Çelik’ten sonra Karasu ve Kocaali’den milletvekili çıkmadı.
Siyasette ne olursa olsun bir yerlere talip olmadığınızda kimse size “Kardeş gel sen benim yerime milletvekili ol” demez. Siz de azıcık mütevaziyseniz “Ben en azından haddimi bilirim” diye geriye çekilirseniz o zaman da hiçbir makama gelemezsiniz. Kendi bahçenizde oynar durursunuz.
Milletvekilliği istemek hadsizlik değildir. Aksine başarılı olmak ve bir bölgeyi temsil etmek bir görev olmalıdır.
O nedenle seçimlere bir yıldan az bir zaman kala Karasu ve Kocaali’deki herkesin bu ilçelere milletvekili istediğini yüksek sesle dile getirmesi ayıp sayılmamalıdır.
“Biz tüm ilin milletvekiliyiz” demelisiniz. Bu sizin aslında milletin vekili olmanızın da bir gereğidir. Ama nasıl ki Sakarya’dan bir bakan çıktığında Sakarya’nın hizmet alması değişiyorsa, sizin ilçenizden milletvekili çıktığında da sizin hizmet almanız değişecektir.
Bu olaya bu şekilde bakmak da ters bir davranış değildir.
Ha siz dersiniz ki “Milletvekili kim olursa olsun, nereli olursa olsun” ona da diyeceğim yok. Ama benim anlayışıma göre Karasu ve Kocaali’den en az bir milletvekili seçilecek yerlerde olmalı ve bu kişinin arkasında da bölge halkı sonuna kadar durmalıdır.
ALTI SAATTE BİR NEDEN AYNI HABER GİRİLİR
BBC News Twitter sayfasından altı saatte bir aynı haberi yayınlıyor. Haberde Karasu sahilinden çekilmiş bir görüntü var. 30 saniyelik görüntüde bir gemi tahkimatların önünde demirlemiş görünüyor. Ardından geminin bacasından duman çıkarken görünüyor ama gemi hareket etmiyor.
Haber detayında Ukrayna’nın 4500 ton tahılının Rusya tarafından çalındığı ve bu gemiye el konulması gerektiği veriliyor. Haber periyodik olarak tekrarlanıyor. Görüntü aynı metin aynı içerik aynı… aynı oğlu aynı.
Bu görüntü Karasu’dan nasıl çekildi? Gazetecilik artık din gibi. Ben şu dindenim dediğinizde nasıl kimse sizi yargılamıyorsa “Ben basın mensubuyum” dediğinizde de kimse sizi sorgulamıyor.
Çıkar telefonu, çek istediğin görüntüyü, istediğin yere servis et.
Karasu’nun imajı, Türkiye’nin uluslar arası çıkarları falan mühim değil!
Bu gemi o gemimi o bile net değil! Kaldı ki Ukrayna’nın tek taraflı beyanının uluslar arası karşılığı bile yok. “Şu gemide benim buğdayım var el koyun” dediğinizde el koymazlar. Bunun uluslar arası işleyişi bellidir. Ama Karasu’yu karalamak basittir. Alırsınız elinize bir telefon geçersiniz sahile istediğinizi yaparsınız! Ülkenizi satmanın karşılığında ne aldıysanız iki katını vereyim de gidin evinizde oturun!
ÖLÜMDEN DÖNDÜ
Gazetecilikte “bir olayla ilgili tüm detayları verirseniz insanlara yol gösterirsiniz” diye bir öngörü vardır. Gazeteci bildiğinin büyük kısmını kendine saklamak zorundadır. Halka yararlı olan kısımları vermeli geri kalan kısmını kendine saklamalıdır.
Günümüzde internet tıklamaları başarı ölçütü olduğu için en can alıcı başlığı atan, en cesur yorumda bulunan olma zorunluluğu ortaya çıkıyor.
Şimdi internet sitelerinde bir haber “Bilmem kaç kişi ölümden döndü…”
“Ölümden döndü” başlığını gören siteye tıklıyor. Okuduğunuzda denizde bilmem kaç tane boğulma vakasına müdahale edildiği bilgisine erişiyorsunuz.
Bu haber insanların ikaz edilmesi açısından mühim. Cankurtaran ekiplerinin başarılı olmuş olması açısından da önem arz ediyor. Ancak Karasu’da boğulma ihtimalinin yüksek olduğu alt mesajını da zihinlere kazıyor. Mesela Akçakoca’da Şile’de Ağva’da kaç olaya müdahale edildiğine ilişkin bilgi yok. Bu durumda insanlar oraların denizinin daha güvenli olduğunu bile düşünebilir.
Dolayısıyla bu durumda ne yazık ki cankurtaranlar görevlerini sessiz sedasız yapmak durumunda.
KARASU’DA SPOR
Bizim ülkede hemen herkes futboldan ve siyasetten anlar. Karasu da bizim ülkede yer aldığı için bu alandaki uzman sayısı Karasu’da da oldukça fazladır.
Ama “Horozu çok olan köyde sabah geç olur” atasözünde olduğu gibi Karasu’da da takım sporlarında uzun vadeli başarı sağlanamıyor.
Muzaffer Tatlı Cuma günkü Karasu’nun Yaşayan Değerleri Buluşuyor etkinliğinde bir hikaye anlattı. Dedi ki “Karasu Gençlik ile Aziziye arasında rekabet var. Recep Çetin geldi lisansını almak istedi. Ben de kendisine ‘Karasu Gençlik’e vereceksen lisansı vermem’ dedim. Sakaryaspor’a vereceğini söyledi. Bu şekilde anlaştık. O sene Karasu Gençlik küme düştü…”
Hikaye bu kadar basit işte.
Geçen sene lige katılamayan Karasuspor… Bu sene başında yaşananlar.
“Spor barış ve kardeşliktir” derler. Sporda başarının yolu da kardeşlikten geçer. Eğer Karasu’da spor olacaksa, Karasuspor’da başarı olmalıdır. Karasu adı her zaman en yukarı yazılmalı ve en birleştirici olmalıdır.
Bunun için de kimse kişisel çıkarlarını (ki sporda çıkar olmaz harcama olur) ve egolarını Karasuspor’un önüne koymamalıdır.
Hepimiz bu ilçedeysek, hepimiz bu konuda en azından birlikte hareket edebilmeliyiz.
Siyasette ayrıştığımız yeter bari sporda birleşelim.
ALLAH AŞKINA AMA
Karasu’da hatalı park eden araçlara ceza mı yazıyorsunuz, arabaları çekiyor musunuz yoksa başka bir yapacağınız mı var yapın. Ama lütfen elinize megafonu alıp insanların plakalarını anons etmeyin.
İnsanları tehdit eder gibi ikaz etmek hem medeniyetten uzaklaştırıyor hem de çevredeki alakasız insanları rahatsız ediyor.
Merkezi yerde dükkanı ya da ofisiniz varsa yandınız! Sabahtan akşama kadar megafonla anons dinlemek durumundasınız.
Allah rızası için biri şu duruma “dur” desin. Allah aşkına ama…