Köşe Yazıları

Kenan Tiryaki, “Yoğurt ak mı kara mı?”

Yoğurt ak mı karamı?

Değerli okuyucular Türk insanına öyle yasaklı! Bir madde içtirdiler ki, hem bağımlılık yaptı hem bırakması zor, hem de bu bağımlılık bir süre daha devam edecek, tedavi edilmediği ve çözüm üretilmediği sürece…

Bu yasaklı maddenin adı yabancı oyuncu furyası. Sizler gerçek yasaklı madde sandınız değil mi? Emin olun bu yasaklı madde en az onlar kadar tehlikeli. Çünkü milyonları kapsıyor etkileşim alanı.

Hemen belirteyim ben yabancı, ama kaliteli yabancı oyuncuya asla karşı çıkmadım çıkmamda.

Fakat gelin görün ki seçilmeden önce “atıp tutan” TFF Başkanı seçildikten sonra hemen söylediklerini unuttu ve tam aksi kararlar almaya başladı. Yani oda henüz işin başında umutlarımızı tüketerek bir kaç kulübün boyunduruğu altına girdi vesselam.

Ne yalan söyleyeyim biraz umutlanmıştım futbola elli yılını vermiş biri olarak ama yanılmışım.

İlk değil merak etmeyin artık bu yanılmışlıklar bizde alışkanlık yaptı…

Dönelim konuya statlarda sevinç tavan yapmış durum da. Taraftarların bir kısmının yüzleri gülüyor, ama tahtası kapalı olan kulüplerimiz kös kös düşünüyor çünkü taraftarları isyanlarda. Neden bu transfer yapamayan takımların taraftarları, keşke altyapımızdaki Türk oyuncularına neden şans verilmiyor diye isyan etmiyorlar ve o konu için kulüplerine baskı yapmıyorlar?

Etmiyorlar, yapmıyorlar çünkü yabancı oyuncu transferi “yasaklı madde” ile uyuşturulmuşlar ve uyanmalarına da olanak yok maalesef.

Ve 2023-2024 futbol sezonu bu coşkuyla açıldı.

Malum takımların taraftarları şimdiden şampiyonluk şarkıları söylemeye başladı bile. Eee hakları da çünkü diğer kulüpler ile aralarında ekonomik bir uçurum ve güç dengesizliği var. Haliyle seviniyorlar…

Çok güzel eyvallah.

Tabi ki sevinecekler futbol görsel bir seyir olduğu için onlarda seyirci!

Şampiyonlar Ligi’nde Galatasaray, Konferans Ligi’nde Fenerbahçe, Beşiktaş, Adana Demirspor fire vermeden rakiplerini elediler.

Gazetelerin spor sayfalarındaki arkadaşlarımız da, böyle fırsat bir daha ele geçmez diyerek “Bu gurur Türkiye’nin” diye dokuz sütuna başlık koydular.

Türkiye’nin gururu da hangi Türkiye’nin?

Değerli arkadaşlar sadece Adları “Türk Takımı”

Bakın neden; sahada ilk on birdeki futbolcuların

Sekizi yabancı, üçü Türk.

Daha anlaşılır bir dille yazayım, sahada yirmi iki futbolcudan on altısı yabancı…

Yöneticilerimiz sağ olsunlar!

Sayelerin de ülkemiz tarihinin en yüksek döviz sıkıntısına düşmüşken, taze dış borç bulmak için dünyada en yüksek faizleri ödüyoruz iken.

Bu durum da dahi malum futbol kulüpleri yabancı futbolcu getirmek için milyonlarca doları, Euro’yu dışarıya akıtıyorlar…

Türk takımlarının yöneticileri; “Yabancı futbolcuyu kim önce getirecek yarışına girdiler, kim önce davranırsa rakip takıma gol atmış sayıyor” oldular kendilerini.

İsimleri sıralamaya kalksam roman olur roman.

Onlar için spor sayfalarında ve her maç sonrası röportajların da, “On numara performans sergiledi, üç gol attı, dört asist yaptı, maçın anahtarı o oldu” diye övgü dolu sözler sarf ettikleri hep yabancı oyuncular.

Öyle bir hal aldı ki, “Yabancı futbolcuyu en iyi oynatan takım maçı alır” noktasına geldi.

 

TFF geçtiğimiz dönem güya devrim niteliğinde bir karar almıştı ve hala devam ediyor. Şimdi o kurala bir bakalım ve hesap kitap yapalım.

O almış oldukları güya devrim niteliğindeki uygulamaya göre, bir futbol karşılaşmasında iki Türk Takımı birbiri ile maç yaparken, ilk on birdeki yirmi iki futbolcunun % 73’ü yabancı,% 27’si Türk pozisyonuna dönüştü.

Gördünüz mü o gurur duydukları uygulamayı.

Son durum şu, bizim o anlı şanlı yüz yıllık milyonlarca taraftarı olan kulüplerimiz var ya, kendi ülkelerinde “kadro dışı bırakılan” yaşı 35’e-40’a dayanmış ünlü! Yabancı futbolculara milyonlarca dolar akıtıp almak için birbirinin gözünü oyar oldular.

Peki, yıllar önce bu kuralı kim ya da kimler koydu şimdilerde kimler devam ettiriyor ve bu statüden kaynaklı, kimler bu işten nemalanıyor?

Daha doğrusu bu kuralı koyanları kimler koruyup kolluyor?

Oysa kuralı koyanlar da o kuralı koyanları koruyup gözetenlerde biliyorlar ki;

Bu yapı kendi ülkesinde kendi gençlerimizi, çocuklarımızı küçümsüyor, aşağılıyorlar, ayrımcılık yapıyorlar. Türk gençlerini kendi ülkelerinde dışlanmış durumuna düşürüyorlar.

Öte yandan, sevinmek isteyen o malum taraftarı yabancı futbolcu transferi ile övündürülerek, (yaşı yetmiş işi bitmiş oyuncular) ile avutuyorlar, oyalıyorlar.

Bu yöntemle, ülkenin futbolu, sporu, sporcusu, kulübü, kulüp yöneticisi, futbol seyircisi, takım taraftarı, futbol federasyonu, iktidarı, muhalefeti nereye gider?

On bir futbolcunun sahaya çıktığı bir maçta, “8 yabancı 3 Türk kuralını” benimseyen Türkiye Futbol Federasyonu’nun kuruluş gerekçesinde, “Futbolun gelişmesini ve yurt sathına yayılmasını sağlamak” yazıyor, iyi mi?

Bende diyorum ki bu kulüpler yabancı futbolcular sayesin de (yasaklı madde) ile taraftarları uyuşturdular, Futbol Federasyonu’nu da sarhoş ettiler…

Bizde o kadar çok yıldız futbolcu adayı var ki o yasaklı maddelere ..ş basar….

Ama kime ne anlatıyorsun değil mi hocam? İçinizden geçen bu. keşke sizlere haklısınız diyebilseydim…

Değilsiniz ve bu sisteme karşı çıkmadığınız sürece de olamayacaksınız…

Hiç düşündünüz mü?

Anadolu çocukları niçin geride kaldı? Türk futbolunda yetenek değerlendirme ve geliştirmenin neresinde ne eksiklik, ne yanlışlık, ne hoyratlık var ki, bu bastır dövizi al yabancı futbolcuyu ve taraftarı “yasaklı madde” ile uyuştur noktasına geldik?

Üniversitelerimizin Spor Bilimleri ne iş yaparlar kardeşim?

O anlı şanlı Spor Fakülteleri’nin bu sorularıma buldukları bir cevap var mıdır acaba, varsa nedir?

Şu tabloya bakın, Yerli ve milli hükümetimizin ve ortaklarının yirmi iki yıllık iktidarlarında; “Sekiz yabancı- üç Türk formülü” futbolda gurur kaynağımız oldu, utanmamız gerekirken aksine övünüyoruz ve bu uyuşturulmaya nokta kadar ses çıkaramıyoruz.

Kanıksadık kanıksadık maalesef, önümüze ne koyarlarsa onu yiyoruz…

Ben şahsım adına utanıyorum…

Başkaları utanırmış veya gurur duyarlarmış hiç umurum da değil.

Ama ayıptır, yazıktır, günahtır diyorum sadece.

Bu uygulama “Müslüman Mahallesi’nde salyangoz satmaktır” bana göre.

Ezcümle; katrilyona yakın avrolarla dolarlarla paralar ödenip alınan bu işi bitmiş yabancı oyuncular ile geçtiğimiz dönem 314 vekilin, hiç çalışmadan ve hak etmeden üç aylık maaşlarını almaları arasında ne fark var?

Ha bu 314 vekilin sadece dördü hak etmedik diyerek o üç aylık maaşı almamışlar, tebrikler!

Yani ülkenin hali bu, ülkeyi ve ülke futbolunu yönetenlerin hali bu. Uyuşturucu belli,

uyuşturulan belli ama hiç kimse yoğurdum kara demiyor (Türk ata sözü) anlayan çoktan anladı zaten… Sağlıcakla kalın selam ve dua ile.