Köşe Yazıları

Karasu’da güzel ve temiz yıllar

 

“Fetö Belasının” bulaşmadığı bilhassa AKEPE’li günlerden önce, Türk kamuoyunda, adalet ve yargı sisteminin yüzde 80 gibi yüksek oranda en güvenilir kurum olduğu yıllarda,  Adliye’yi teftişe gelen bir Adalet Bakanlığı Müfettişi ile tanışmıştım, Kaymakam, Belediye Başkanı, Hakim Savcı üst bürokrat ve (aydın kesim) halkın her akşam uğradığı Karasu Şehir Kulübü Lokalinde.

***

Halkının sorunlarını kendi sorunu gibi hissedip, yanlış giden bazı uygulamalara, korkmadan, cesaretle karşı duran, “çiçeği burnunda” ilçe başkanı olarak, yaptığım sohbetlerde bana; staj sebebiyle kaldığı İngiltere’deki uzun yıllardır uygulana gelen Adalet ve Yargı Sisteminin, artık Türkiye’de de uygulamaya geçmesi gerekliliğini, üzerine basa basa anlatıyordu.

***

İngiltere’de, hakim ve savcıların, bulunduğu yöreyi ve insanını, çok iyi tanıması için, görev yaptığı şehirde, en az “10 yıl görevde kaldığını”, “40 yaşından aşağı” savcı ve hakimin olmadığı, önünde yazılı yasalar olmadan, sadece, takdir yetkilerini kullanarak karar verdiklerini, kendilerine verilen “çek karnesi ile”  ailesini, çoluk çocuğunu, en iyi ve en makul şekilde yetiştirebilmesi, en iyi yerlerde yemek yemesi, mütevazi, fakat, en kaliteli yaşam sürdürebilmeleri için, maaş almayarak görevlerini yaptıklarını anlatınca, hayretler içerisinde kalmış, kutsal kitabımız Kuranı Kerim’in, Nahl suresi 90’ıncı ayette “Allah, Adaleti Emreder” hükmünün, (Cami) kürsülerinden kendilerine “Gavur!” dediğimiz bu insanlardan tarafından, nasıl da titizlikle uygulandığını dinlemiştim.

***

Yani, kişi başı milli geliri, 50-60 bin dolarlara çıkmış, yaşam standardını ve kalitesini, insanının gelecekle ilgili sorunlarını halletmiş ülkelerde, devleti yönetenlerin kurdukları ve yaşattıkları “Adalet ve Yargı Sistemine” hayran kalmış, ülkemin de, “Cumhuriyetin Kurucu Ayarları” doğrultusunda, yol aldığı umuduyla sürdürüyordum daha sonraki sohbetlerimi (İdealist) Adalet Bakanlığı Müfettişiyle.

***

Halkıyla iç içe yaşayan, Kaymakamı, Belediye Başkanı, Hakimi Savcısı, Mal müdürü ve bürokratlarıyla, evlerinin önünde, bugünkü gibi  birkaç tane otomobili olmayan, koca koca apartmanlarda yaşamlarını sürdürmeyip, mütevazi evlerinde yaşayarak kaynaşmış bireyleriyle mutlu insanlar diyarıydı Karasu.

***

Bilhassa, hafta sonu tatil günlerine girilecek Cuma ve Cumartesi günleri, Kaymakamı, Hakimi, Belediye Başkanı ve halkının uğrak yeriydi, birkaç duble içkinin içildiği şehir içerisindeki restoranlar.

***

Karasu’nun “Turistik, Cennet “diye anıldığı yıllarda, (Turizm elçisi) Mustafa Beyazıt‘ın, bileğine ve yüreğine sağlamlığıyla, çevresinde saygınlık uyandırmış Hüsnü Arslan gibi kişiler tarafından işletilen bu mekanlar, adeta  halk ile devletin kaynaştığı, uzlaştığı ve birbirini sevdiği saydığı yerlerdi.

***

Restoranlarda muhabbet edilir, içki içilir, şehir kulübü lokalinde ise oyunlar oynanır, stres atılırdı mesai bittikten sonra.

***

O kadar iç içelik vardı, o kadar tatlı ve zevkliydi ki yaşam Karasu’da. Bir Kaymakam, Savcı, Hakim, Malmüdürü ya da Emniyet Müdürü Karasu’ya geldiğinde “Hoş geldin Yemeği” ile karşılanır tayin olduğunda ise, “Veda Yemekleri” düzenlenir ve konvoylarla uğurlanırdı…

***

Ruşen Bey, Necati Bey, Özdemir Bey gibi hakimler, Galip Yedican, Necdet Kanbur, Ali Haydar Öner, Fahri Aykırı, Murat Duru gibi kaymakamlar, Emin Babalıoğlu, Abdülkadir Kılıçaslan, Haluk Erülgen (Halen görevde olan Sami Bey de dahil olmak üzere) gibi doktor, Mustafa Bozkurt ve Kolombo namı ile anılan beyaz Pardesülü halkçı emniyet müdürleri isimleri unutulmadı bu halkın gönlünden.

***

İşte bütün bu yaşamın tatlı ve huzur veren ortamı restoranı, şehir kulübü lokali camisi ve ezanıyla birlikte barışık yaşayan unsurlarıyla iç içe birlikteydi Karasu.

***

Şimdi gidin, ne restoran var, ne de, şehir kulübü lokali. İnsanlar mesailerinden sonra, kaçarcasına koşa koşa evlerine gidiyor, ne Kaymakam, ne Belediye Başkanı, ne Savcı, Hakim, Vergi Müdürü halkı tanıyor, ne de Karasu Halkı onları tanıyordu. Halk devlete soğuk, yönetenler halka güvenmiyordu artık.

***

Üstelik, siyaset de, toplumu ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı olunca, benim 2-3 aydan beri Karasu’nun (ileri duran) sözde aydınlarıyla, bir Lokal açalım oturacak hasbıhal edecek, bir yerimiz yok, Kaymakamı, Savcısı, Hakimiyle, halkın kaynaştığı bir Lokal açalım teşebbüsüne; biri çıkıyor, ben nargile içebilecek miyim, biri çıkıyor, ben bira içebilecek miyim diğeri çıkıyor, mescit olacak mı diye öyle bahaneler kuruyorlar ki.

***

İşte dini ve milliyetçiliği siyasete alet ederek iktidarda bulunan AKEPE ve MHP’nin Karasu’da bizlere yaptığı en büyük kötülük.

***

Ama gün gelecek Türk Halkı (Karasu Halkı) sandıkta aydınlık yöneticilerini “SEÇCEK ” Bu, AKAPE_MHP’nin getirdiği karabulutlar Karasu ve Ülkem üzerinden “GİÇCEK” 

Bu kötü günler “GEÇCEK” inşallah.