Karasuspor ve zihniyet değişikliği

Karasuspor ve zihniyet değişikliği
Değerli okuyucular Karasu sporda çeşitli sallantılardan sonra hem eski oyuncusu hem de benim bildiğim bu dördüncü dönem başkanlığını üstlenen Hasan Özkan, camiada birliği ve beraberliği sağlamak üzere, üstelik bu zor ekonomik şartlar da olmasına rağmen, bir kere daha elini taşın altına sokma fedakarlığını göstermiştir.
Aslında işin özü şu değerli okuyucular. Karasuspora’da bu güne kadar kimler başkanlık ve yöneticilik yapmış ise hem maddi hem manevi anlamda yıpranarak görevi bir başka gönüllü! kişiye devretmek zorunda kalmışlardır.
Buna yıllarca işin mutfağında olan biri olarak şahit oldum. O insanlar defalarca Karasuspor için her türlü zorluklara göğüs gererek sırf Karasuspor’un başarısı için beyhude bir şekilde koşturup mücadele ettiler.
Beyhude diyorum çünkü Karasuspor’un tesis, kurumsallaşma ve kaynak anlamında tek bir geliri ve çalışması olmamış bu güne kadar. Tesisleşme kurumsallaşma bütün başkanların istediği şey olmasına rağmen bir türlü eyleme geçirilememiştir. Arada palyatif başarılar ancak, lig yükselme lig düşme şeklinde cereyan etmiştir. İnanır mısınız bu süreçler içerisin de o değerli başkanlar topladıkları paralar hariç ceplerinden yüz binlerce lira para harcamışlardır.
Onun için bütün başkanlar ve yöneticiler hem maddi hem manevi anlamda yıpranmış ve emin olun futboldan soğumuş ve bir köşeye çekilmişler. Çoğu da vefasızlık örneği sergilenerek küstürülmüştür.
Çünkü buna ne can, ne mal, ne sinir, ne para ne de pul dayanır. Ver ver ver harca harca, çık esnafın karşısına iste iste, nereye kadar?
Değirmenin suyu ne ile dönüyor diye, işin orasını hiç düşünmeden, futbolu ve Karasusporu seven gönül vermiş o güzel insanları çeşitli iftiralarla ve karalama kampanyaları yaparak, el altından fısıltı gazetesi üreterek ve yayarak, bir takım kişiler onların kulüpten uzaklaşmalarına ve maddi anlamda destek vermemelerine sebep olmuşlardır.
Örnek mi? hangi birini yazayım ki…
Karasuspor yine bu karalama ve yıpratma kampanyası yüzünden futbol aşığı bir iş adamı, sahip çıktığı halde yine kulüpten istifa etmek zorunda kaldı. Bu kaçıncı bilmiyorum ama inşallah son olur.
Ve en son kulüp başkanlığını iki dönem yapıp, bütün zorlukları üstlenen Yüksel Mazlum Başkan maddi ve manevi külfete rağmen takımı kısıtlı yönetim kadrosu ile birlikte çok büyük özverilerde bulunarak BAL’da çıkarmışlardır. Sonuçta o ekip bile fazla dayanamayacağını beyan ederek başkanlığı ve yönetimi bırakıp kongre kararı almışlardır.
Bu arada Karasusporun eski oyuncularından ve en son kulübe sponsor olan Emre Filizfidanoğlu’nun maddi ve manevi desteği kulübün bal ligine yükselmesinde çok büyük bir etkendir.
Şimdi gelelim işin özüne.
Yani bu işler öyle kolay değil. BAL tamamen “Tuzak bir lig” maddi anlamda tabi. Hiç bir getirisi yok ufak tefek şeyler dışında.
Süper amatörde oynamak ve şampiyon olmanın maliyeti bir, bir buçuk milyon civarında idi, altyapıyla birlikte bu rakam çok daha fazladır.
Ama gelin görün ki bal ligin bırakın şampiyon olmak için takım kurmayı, kümede kalmak için bile normal ekibi kurmak ve transfer yapmak ve sair masraflar için onlarca milyon TL lazım.
İşte işlerin artık böyle yürümeyeceğini bilen Hasan Özkan Başkan ve yönetim kurulundaki genç arkadaşlar yeni, başta üyelik sistemi ve tesisleşme anlamında çok büyük ve kalıcı projeler üretmek için gece gündüz hummalı bir çalışma içine girmişlerdir.
Ben yürekten inanıyorum bu sefer olacak.
Olacak olmasına da işte karalama ve iftira kampanyası yürüten fısıltı gazetesi çıkaranlar olmasa.
Amatör olsun Profesyonel olsun her kulüp kendi içinde kendine göre bir markadır tıpkı Karasuspor gibi ve camiasına karşı sorumlulukları vardır başkanlarının ve yöneticilerinin elbette.
Ama kulübe nokta kadar faydası olmayan ve fakat kulüp başkanını ve yönetimini çeşitli şekillerde itham etmek ve töhmet altında bırakmakta kimsenin haddine değildir…
Şunu bilmekte de fayda var aslında. Yıllarını futbola adamış biri olarak naçizane önerilerimdir kurumsallaşma anlamında.
Kulüpler kişilerin içi boş sevdasından, hesapsız kitapsız harcama yapılmasından, popülaritesinden, değişik menfaat hislerinden değil, akıl, bilim ve teknolojik odaklı evrensel insani değerlere pozitif bakış geliştirerek, alanında uzman, gönüllü, yarı zamanlı, yada tam zamanlı, liyakatli insanlardan faydalanmalı ve yapılanmalıdır.
Her kulübün kendine ait sorumluluğu, bir kimliği, kişiliği ve dolayısı ile bir kurumsallaşma anlamın da, kurum kültürü vardır ve olmalıdır da.
Bu kültürün temelini ise sportif anlamda ortak inanç ve değerler oluşturur.
Değerleri tüm iç ve dış paydaşlara aktarmanın yolu ise, doğru yapılandırılmış kurumsal iletişim uygulamalarıdır.
Bir kulübün evrensel nitelikte kendini dışarıya ifade edecek madde madde kulübün tüm alanlarındaki işleyişe hitap edecek yazılı olumlu değerler (hakikat, sevgi, huzur, doğru davranış ve şiddetten kaçınma vs.) bildirgesi olmalıdır.
Amatör olsun profesyonel olsun her kulüp bu değerler anayasasını kendine özel oluşturabilir ve hayata geçirebilir bu hiçte zor değildir.
Değerler yazılımı olan bir kulüpte, etkileşen, aile, sporcu, antrenör, yönetici ,sportif çevre de değerleri olan bu kulüplere tutumsal bir bakış açısıyla yaklaşırlar ki bilimsel akıl bunu gerektirir.
Kurumsallaşmanın, bilişsel, duygusal ve davranışsal olmak üzere üç boyutu vardır. Bu üç boyut birbirinden kesin çizgilerle ayrılmaz. Birbirleriyle ilişkilidir ve etkileşim halindedir.
Aynı zamanda birbirleriyle tutarlık gösterirler.
Kulüplerin içlerini ailelere sporculara antrenörlere yöneticilere dönük, sporcu eğitiminde çocuk ve genç dostu standartlar yazarak, her alanın sınırlarını ve sorumlulukları oluşturulduğunda, her alan kulübün değerlerine dönük saygınlık içerisinde tutum ve davranışlarını geliştirecek kulübün etkileştiği her yer mutlu ve kazan kazan olacaktır.
Kulüpler alanında uzman insanlardan destek alarak yazılı bir kulüp değerler kılavuzu oluşturmalı kulüp bünyesindeki ilgili birimleri de bu kılavuzun gereklerine dönük insan kaynağı ile donatmalı her biriminde kendi birimlerinin değerlerinin farkına varmasını sağlamalıdır.
Kulübünde değerli olması ve kalıcı sürdürülebilinir olması ancak bu şekilde olacaktır.
İçi değerler ile doldurulmuş kulüp, içi boş kulüpten daha değerli, verimli, istikrarlı ve başarılıdır, Altınordu spor kulübü bu değerler üzerine inşa edilmiştir ve kalıcılığını devam ettirmektedir.
Peki, kurumsallaşma anlamında sıraladığımız bu maddeler tesisleşme olmadan olur mu?
Çok zor değerli okuyucular.
İşte Hasan Özkan Başkan ve yönetimi bu tesisleşmeyi ve kurumsallaşmayı sağlarsa, eminim onu heykelini Karasu’nun göbeğine dikerler…
Çok zor ama başarılamaz da değil. Maddi manevi birlik beraberlik ve kaynak oluşumu ile (toplama ile değirmene su taşımakla) değil, özkaynak ve akar oluşturmak ile başarabiliriz.
Hasan Özkan Başkan hem futbolu hem siyaseti hem de idareciliği biliyor. Bakın yöneticilik demedim o farklı bir şey. Başkasından toplanan kaynaklarla yönetici olup, kendi parasıymış gibi lanse ederek hava atmak kolay, ona yöneticilik diyorlar.
Bakalım kimler elini taşın altına koyacak?
İzlenimlerim şu kurumsallaşma tesisleşme ve özkaynak oluşturma noktasında bu iş olacak.
Tabi çomak sokanlar olmasa…
Sağlıcakla kalın selam ve dua ile.