Köşe Yazıları

İslam’da sabır

 

Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir” buyurmaktadır. (Bakara suresi 2/153)

Hadis-i şerifte ise:

“… Bir kimse sabretmek isterse Allah ona sabır verir. Hiçbir kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyrulmaktadır. (Buhari, Zekat,  Tirmizi, Birr)

Sabrın birçok çeşitleri vardır. Bunların en önemlilerini şöyle izah etmek mümkündür.

Musibetlere karşı sabır.

Yani gerekli tedbirleri aldıktan sonra, musibetlere karşı sabırlı olmak, insanları acındırmak için bağırıp çağırmamak, şikayet etmemektir. İllaki birine söylemek gerekirse, mütevekkil bir şekilde derdimizi Allah’a arz etmeli ve ondan yardım istemeliyiz.

Yani, “Sabredenlere müjdeler olsun” (Bakara Suresi 2/155)

Ayetini düstur edinip, halimize şükretmemiz gerekmektedir.

Kullukta sabırlı olmaktır.

Yani ibadette cemaate devam etmek, israf, iltifat ve şiddete mağlup olmadan çirkin şeylere karşı sabırlı olmak ve ömür boyu ibadet ve itaatte emredilenleri eksiksiz yapmaktır.

Haramlardan korunmaya sabır.

Hem Allah’ın yasaklarına karşı, hem de nefsin haram olan arzu ve isteklerine karşı sabırlı olmak demektir.

Bir hadis-i şerifte:

Makbul olan sabır, musibetle karşılaşılan ilk anda gösterilen sabırdır. Buyrulmuştur. (Buhari, Cenaiz; Müslim, Cenaiz)

Sabır, nefse ağır gelen her musibete karşı, ruhi dengeyi bozmamak için, Allah’ın yardımına sığınarak, menfi olaylara karşı direnme anlamına da gelmektedir. Çünkü Yüce Rabbimiz,  insanı mutlu eden birçok güzellikler yarattığı gibi, bir takım zorluklarda yaratmıştır. İyilik ve güzellikler karşısında sevinerek şükreden insanın, sıkıntılı zamanlarda da sabretmesi lazımdır.

İmtihan dünyasındaki insanoğlunun dertsiz ve kedersiz bir hayat yaşaması mümkün değildir. Fakirlik, hastalık, aile fertlerinin ölümü, evlat çilesi gibi sevilmeyen şeylerin hepsi de insanlar içindir. Böyle felaketler karşısında da kişinin sabır silahına son derece ihtiyacı vardır. Bundan dolayı Efendimiz (s.a.v.):

“Sabırla iman arasındaki ilgi, bedenle baş arasındaki ilgi gibidir. Buyurmuştur.( Kütübi sitte trc 9/538)

Yani sabır, zillet, miskinlik, yılgınlık ya da çaresizlik olmadığı gibi, her şeye körü körüne boyun eğmek ve tepkisiz kalmak da değildir. Musibetleri bertaraf etmek için gerekli çalışma yapılmalı, ondan sonrası da Allah’a bırakılmalıdır.

Namaz ibadetlerin başı olduğu gibi, sabır da bütün ahlaki davranışların başıdır. Yani sabır hem ferdi gelişmenin, hem aile mutluluğunun, hem de ahiret refahının önemli bir vesilesidir. Hayat mücadelesini kazanmanın ve çirkin şeylere direnmenin tek yolu sabır ve duadır. Zira bir ayet-i kerimede yüce Rabbimiz:

“Sabredenlerin mükafatları hesapsız olarak ödenecektir” buyurmaktadır.(Zümer Suresi 39/10)

Yaşadığımız toplum içerisinde her gün canımızı sıkan olaylar başımıza gelmektedir. Böyle zamanlarda ilk olarak yapılacak şey, bize sabırlı bir davranış nasip etmesi için Rabbimize yalvarmamızdır ki bu da namazla mümkündür. Çünkü itaat ve yalvarışın en güzel anı, namazla mümkün olmaktadır. Bu farz namazlar olabileceği gibi nafile namazlar da olabilir.

Bir hadis-i şerifte:

“Pehlivan, insanları güreşte yenen değildir, bilakis, hiddet anında kendisini zabteden ve iradesine sahip olandır” buyrulmuştur. (Kütübi sitte trc9/538)

Musibet esnasında “Biz Allah’a aitiz ve Allah’a döneceğiz” demekte yine Kur’an’ın emridir. Çünkü malımız, canımız ve her şeyimiz Allah’a aittir. Mülk sahibinin mülkünde dilediği gibi tasarruf yetkisine sahip olduğunu itiraf etmek mecburiyetindeyiz. Bunun en kestirme yolu da sabırlı olmaktır. Çünkü “Allah(c.c.) muhakkak sabredenlerle beraberdir.”(Bakara Suresi 2/153)