Köşe Yazıları

Hangi yüzle açılacak

 

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk görevden alınmadan önce 2021- 2022 eğitim-öğretim yılının yüz yüze yapılması konusunda kararlı olduğunu belirtmiş, yeni Bakan Mahmut Özer de aynı kararlılıkta olduğunu söylemişti.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da, Twitter hesabında yaptığı paylaşımda “Yüz yüze eğitimden vazgeçmemiz mümkün değildir. Tüm seviyelerde okullarımız yüz yüze eğitim verecek, uygulamalı eğitimler aralıksız olarak devam edecektir” demişti.

***

Bu açıklamalara göre yüz yüze eğitim- öğretimin başlaması kesinleşmiş oluyor. Ancak kovid-19’a bağlı herhangi bir olumsuzluk durumunda sorumluluğu üstlenen bir kurum yok!

Sorumluluk;

Sağlık Bakanlığı’nda mı?

Milli Eğitim Bakanlığı’nda mı?

Velilerde mi olacak?

Sağlık Bakanı Koca “Yüz yüze eğitim-öğretimden vazgeçmemiz mümkün değildir” dediğine göre sorumluluğu üstlenmiş gibi görünüyor!

Şimdi aynanın diğer yüzüne bakalım.

Okullarda yüz yüze eğitim ve öğretim yapılmasını veliler de istiyor, öğretmenler de istiyor, buradan rant sağlayan kesimler de…

Milli Eğitim Bakanlığı’nca yayımlanan genelgede okulla bağlantılı veliler de dahil olmak üzere tüm bileşenlerin aşılanması gerektiği aşı olmak istemeyenlerin haftada iki gün PCR test yapma zorunluluğu getirildiği belirtildi. Bu zorunluluk her ne kadar insan hakları açısından tartışılır olsa da veliler, öğretmenler ve diğer personelin PCR testi olmaktansa aşı olmayı tercih ettikleri öğrenildi.

***

Bu noktada konuyla ilgili Sakarya Memur-Sen İl Temsilcisi Eğitim- Bir-Sen Şube Başkanı Murat Mengen bir yerel gazeteye yaptığı açıklamada, “Öğretmenlere PCR testinin zorunluluğunu getirmek insan haklarına aykırı bir durumu ortaya koyuyor” demiş. Tamam da, aşısız öğretmenin diğer personele ya da öğrenciye virüs bulaştırması halinde onların hakları ne olacak?

Bu arada bazı veliler 182’yi aradıklarında “öncelik sıranız bulunmamaktadır” karşılığı aldıkları tespit edildi. Dolayısıyla okulların başlamasına az bir süre kala böyle bir karşılık alınması velilerin tepkileriyle karşılanıyor.

Diğer taraftan;

Sayın Cumhurbaşkanı aşılarda zorlamaya karşı olduğunu söyledi. Ancak 19 Ağustos Perşembe günü Kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, “Okullarda 6 Eylül’de yüz yüze eğitimin başlamasıyla birlikte, henüz aşı olmamış öğretmen ve personelin haftada en az 2 defa zorunlu PCR testi yaptırmasını isteyeceğiz” diyerek son noktayı koymuştu.

***

Burada öğretmenlerin aşılanması veya PCR testi olması yetmiyor. Okulların bütünlüğünü kapsayan tüm bileşenlerin aynı statüde değerlendirilmesi gerekir. Yani sadece öğretmenler değil, velilerle başlayan öğrenci servis personeli ve okul içindeki her görevlinin ya aşılanması ya da her hafta PCR testinin yapılması gerekiyor.

Eğer pandemiye karşı toplumsal mücadele verilecekse bu böyle olmalı.

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, “Kılavuzda da yer aldığı şekliyle sadece öğretmenlerimiz değil servis şoförlerinden, servislerde görevli yardımcı personel, okullardaki idari personel, kantin ve yemekhane çalışanlarına kadar eğitim-öğretim ortamına dahil olan tüm çalışanlarımız aşı olmak istiyorlarsa aşı olacaklar. Aşı zorunlu değil, süreç gönüllülük esasına göre işliyor. Öğrencilerimiz ile bir araya gelmesi zorunlu olan öğretmen ve okul çalışanlarımızın aşı olmayacaklarsa haftada 2 defa PCR testi yaptırma zorunluluğu var” diyor.

Diyor da; Türk Eğitim Bir-Sen’in bakanlık düzeyinde yaptığı görüşmelerde öğretmenler için PCR zorunluluğu olmayacağı konusunda anlaşmaya varıldığı şeklinde bilgi alınıyor. Bu da kafaları karıştırıyor.

Esasında koronavirüs denen bu virüse veya başka varyantlara karşı toplumsal bağışıklık kazanılabilmenin tek yolu aşılamanın yüzdesinin artmasından geçiyor. Burada “Ben inanmıyorum, benim alerjim var, benim haklarım var” gibi gerekçelerle sorun çözülemez.

Aşı olmamak, tüm emeklerin heba edilmesi anlamına gelir!”

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklamasına bakılırsa, öğretmenler arasında birinci doz aşı oranı yüzde 84, ikinci doz aşı oranı ise yüzde 72 civarında bulunuyor. Bu ne kadar yeterlidir bilemem. Eğer bu virüsle topyekun mücadele edilecekse herkesin ikna edilmesi gerekir. Çeşitli dezenformasyonun oluştuğu bu dönemde 2021-2022 eğitim-öğretim yılının hangi yüzle açılacağını merak ediyorum!