Köşe Yazıları

Gerici cephenin ayak sesleri

 

 

Yıllar önce (Dinci diktatör) Humeyni‘nin, Şah’a karşı, komünistlerinden, liberallere kadar, büyük bir kesimi, tıpkı 12 Eylül 2010 referandumu ile 10 senelik uygulamadan sonra, duvara toslayan 12 Eylül 2010 referandumuna destek olan, “Yetmez ama evetçileri” gibi gerçekleştirdiği dinci faşist ihtilalden, Türkiye’ye kaçan, Genelkurmay Başkanının, Hürriyet Gazetesine, büyük puntolarla verdiği, beyanat aklıma geliyor.

***

Muhabir soruyor, “Bu gerici ihtilalin ayak seslerini duymadınız mı hiç?” Genelkurmay Başkanı diyor ki; “Başörtüsü, cuma günlerinin tatil olması gibi, ufak ufak verdiğimiz tavizlerin sonucunun, çok kötüye gittiğini anladığımızda, iş işten geçmişti” diyor.

***

Bu doğrultuda, benim de aklıma son günlerde, ülkem üzerinde dolaşan kara bulutların, daha da karardığını, bu durumun, hiç de hayra alamet olmadığı geliyordu.

***

Ne oluyordu da ülkemde, Türk Milletinin aidiyetini ifade eden, bu milletin doğru, çalışkan, yurtsever ve iyi insan olmayı öğütleyen “Andımız” hem de en güvenilir kurum olan Danıştay kararıyla kaldırılıyordu.

***

Kararı alan Danıştay Dava Daireleri Kurul Üyeleri’ni incelediğimde; Bilal Çalışkan’ın İmam Hatip kökenli, AKEPE bürokratı ve bir dönem Adalet Bakanlığında müsteşar yardımcılığı yaptığını, Ali Kazan‘ın yine AKEPE döneminde, ulusal bayramların yasaklanmasına yönelik çıkarılan, yönetmeliğinin iptali için açılan davada, yasağın sürmesi yönünde karar veren, ayrıca Fetö’ye bağlı “Kimse Yok mu” derneğinin, izinsiz yardım toplamasına yol veren danıştay üyesi olarak, karşımıza çıktığını görüyorum. Ömer Civri ise; AKEPEye yakın hukukçular yapılanması “Yargıda Birlik Derneği” yöneticisi ve Saray’daki

AKEPEli”ye şükranlarını sunan bir üye. Ali Ürker ise; Başbakan Recep Erdoğan’ın

2013 yılında Güvenlik İşleri Genel Müdürü.

***

İşte bu kişilerin ağırlıklı olduğu Danıştay “Andımızın”, okullarımızda okutulmasının yanında, bu ülkenin kurucusu Atatürk’ün resminin, “Devlet nişanlarından silinmesi kararını” alabiliyordu…

***

Yine, ülkemizin uluslararası saygınlığına olumlu katkıda bulunacağını, aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olduğunu 21 Kasım 2011’de söyleyerek, altına imza koyan, Recep Erdoğan’ın, sırf Saadet Partisi’ni, Cumhur ittifakına katmak için verdiği söze istinaden, gece yarısı operasyonuyla “İstanbul Sözleşmesini” iptal edilmesinin arkasına baktığımda ise; “Gelecek nesiller adına sözleşmenin feshini” isteyen “İsmailağa tarikatı”, “Tepki vermezsek, yarın, çoluk çocuğumuzu, eşcinsellikten kurtaramayız” diyen “Cübbeli Ahmet”, “Toplu sekse kapı açacağı” iddiasındaki İhsan Şenocak Hocaefendi(?), “Bu sözleşme, çok kan dökecek” diyen Profesör(?) Ebubekir Sofuoğlu Efendi, “Aziz Mahmud Hüdai Vakfı” da, (Kızların artık hemcinsleriyle cinsel ilişkiye girmesi demek olan)  lezbiyen, (Çocuklara karşı duyulan cinsel etkileşim demek olan) pedofili, (çocuğun hayatında otorite olan kişi tarafından, çocuğa yapılan cinsel istismar demek olan) ensest ilişkiler olabileceklerini, “Yusuf Kaplan” ise; bu sözleşmenin İstanbul’un fethinin intikamı olacağını söylüyordu. Son günlerde attığı tivitlerle, sürekli polemik yaratan, utanmadan sıkılmadan bu Cumhuriyetin temel direği “Laikliğin” anayasadan çıkarılması gereği hakkında fetva veren “Boynukalın Ayasofya İmamı”nın, artık sahneye çıkıp, Atatürk Cumhuriyetinin temeline konulan dinamitleri görüyor ve İran Genelkurmay Başkanının sözleri aklıma geliyor da, geçmişte Fetöye Hoca efendi diyerek parti devleti, pkkyle mücadeleyi, çözüm süreci diye sulandırarak, Kürt oylarını alabilmek uğruna, Halkın Temsilcisi TBMM’den gizli, kapalı kapılar arkasında pazarlıklar yaparak devleti zayıf duruma düşüren, “Gerici Zihniyetin Ayak Seslerine” muhalefetin “cılız sesle”, bu olup bitenlere ses çıkarmasına(?) rağmen, Ezan‘ı, Bayrağı ve Ulus olabilmeyi bizlere armağan eden, yüce Atatürk’ün Cumhuriyeti, önüne gelen sandıkta, en iyi cevabı verecek, Türk Milletine olan inancım ile, umudum çoğalıyor.