Köşe Yazıları

Futbolun ruhu ve rekabet ortamı

 

Ülkemiz futbolunun en üst kademesinden en alt kademesine kadar inanılmaz bir rekabet vardır ve her müsabaka başa baş – dişe diş şekilde mücadele ile geçer ve tabi ki kazanan taraf şampiyon olmuş gibi sevinir.

Sportmenlik ve centilmenlik ölçüleri içerisinde elbette rekabet çok güzel şeydir, tabi boyutlarını abartmadan zıvanadan çıkmadan.

Gelin görün ki rekabetin olduğu kadar hatta onda biri kadar bile olsa kulüpler arasında iş birliği yoktur maalesef.

Peki, rekabet nedir boyutları ne olmalıdır? diye aklınıza bir soru gelebilir. Kısaca şudur. Aynı amacı güden futbolcular ve rakipleri arasındaki çekişme yarışma öne geçme davranışlarıdır.

Aslında bir bakıma futbol kulüpler arası işbirliği, amaç ve çıkarların bir olduğu çalışma ortaklığı, takım başarısında başarıyı tüm takım ve ekibe mal edilmesi demektir.

Lakin bizim ülkemizde boyutları biraz daha farklıdır.

Endüstriyel olmuş futbol ikliminde, kazanmanın her şey olduğu, kazanma yolunda her şeyin kabul gördüğü, Fair-Play ve insani etik değerlerin yok sayıldığı, takımların futbol oyun kurallarını kendi menfaatlerine dönük zorladığı, takım içinde değişik profildeki futbolcuların farklı farklı içsel ve dışsal motivasyon uyaranlarına tepkilerinin olduğu, yüksek egolu ve çok zengin olmaları, takım bütünlüğünün zoraki sağlandığı bu futbol ortamında rekabetin acımasızlığı görülmektedir. Bu durum ben merkezli futbolcuların ortaya çıkmasına da sebep olmaktadır.

Sahada yani müsabakalarda, futbolda rekabetin futbolcuların kendi performanslarını aynı işi yapan ya da müsabakadaki rakiplerinin performanslarından ne kadar iyi olduklarını gösterebilmeleriyle ilgili müsabakada yaptıkları sosyal bir süreç olarak görmeleri en olağandır.

Futbolda işbirliği ise antrenmanda ve müsabakalarda, sezonda başarılı olunmak için futbolcular ile onlara destek olan çevre unsurlarının hep birlikte iyi günde kötü günde birbirlerine destek olarak, ben değil biz düsturundan yola çıkılarak kazanılan başarılardır.

İki binli yılların öncesin de futbolun tamamen endüstriyel olmadığı dönemde işbirliği ve kontrollü bir rekabetçi anlayış vardı.

Peki, gelelim günümüz de futbol çocuk ve gençlik geliştirme bölümlerine. Burada geliştireceğimiz futbolcuları günümüz futbol endüstriyel çarkının, acımasız, rekabetçi anlayışına dönük mü geliştirelim? Yoksa tüm ekibin ekip menfaatlerine dönük işbirlikçi anlayışa göre mi geliştirelim?

Aklın ve mantığın kabul ettiği tek gerçek vardır oda şudur. İşbirlikçi yaklaşım ile verim çok daha yüksek olur.

Bunun yanında kontrol edilebilir saygın rekabetçi anlayışta önemlidir, burada çok dikkat edilecek yaklaşım ise şu olmalıdır.

Kazanamama endişesi bazen hile yapmaya yol açacağından, endüstriyel futbolun için de her türlü hilenin hurdanın normal görüldüğü bir rant ortamında her türlü kazanmak başarı sayılıyor ülkemizde maalesef ve bu yerleşik bir düzen kurmuş durumda, kulüpler arası rekabetin içinde.

Kazanmayı her şeyin üzerinde tutmak mı? Yoksa futbolun ruhuna uygun doğru karışımı ve yaklaşımı bulmak mıdır asıl doğru ve gerçek olan?

Özelikle altyapılarda, çocuk ve gençlik geliştirme bölümlerindeki eğitimci ve antrenörler evreye ve yaşa uygun ne zaman ne şekilde rekabetin, ne zaman işbirliğinin uygun olduğunu öğretmeleri futbol oyununda rekabet ve işbirliğinin bir bütünlük içerisinde aynı anda gerçekleşmesini mümkün kılar.

İşbirliği ile öne çıkan zevk alma iletişim ve birçok şey paylaşımı kontrollü rekabet ile örtüştürülerek yüksek performansın ortaya çıkması sağlanır, bununla birlikte kişisel gelişim ve oyunsal tatmin içinde en iyi fırsatlar sunar.

Aslında sözü şuraya getirecektim amma uzattıkça uzattım.

Önce insan olarak doğayı dok edişimizi futbola yansıtmayalım diyecektim. Futbola iyiliğimiz doğaya iyilik olarak yansır diyecektim. Her ikisi de insanlığa keyif, mutluluk ve sağlık verir, zevk alacağımız bir futbol oyunu olarak geri döner bizlere, sporcular ve seyircilere.

Son olarak…

Ben 50 yılını futbola ve futbolcuya vakıf etmiş olan biri olarak, hem teorik hem pratikte çalışmış olduğum profesyonel, BAL, amatör ve altyapılarda hep şu konuyu işledim yıllar yılı.

Çocukluk, gençlik, yetişkinlik, evrelerinde şartlar ne olursa olsun sportmence, centilmence davranış içerisinde kalarak, futbol uygulaması ile hep futbolun menfaatlerine dönük olmak kaydı ile koruyalım kollayalım, geliştirelim dönüştürelim ki kazanan futbol olsun.

Peki, iyi güzelde başarılı oldunuz mu diye sormayın bana. Süper Ligimize ve diğer liglerimize tabi ki milli takım düzeyimize bakmak yeterli bence anlayın gari…

Selam ve dua ile…