Köşe Yazıları

Erman Cinasoğlu, “Demek ki oluyormuş”

Demek ki oluyormuş

Her ne kadar sıkıntı stres, bitse de kurtulsak desek de çok şükür yüz yılın en felaket yılını, son günleri kazasız belasız bir şekilde geride bırakabildik. Bunu da ilçe için güzel bir organizasyonla taçlandırdık. Geçtiğimiz yıl ilçenin tarihi ve kültürünün resmi anlamda kayıt altına alındığı Tarihi ve kültürel Mirasıyla Geçmişten Günümüze Kocaali isimli kitap çalışmasıyla, Kocaali için gerçekten çok güzel ve anlamlı bir eseri ortaya çıkaran Kocaali Belediyesi bu kez de spor tarihi ve ilçenin sportif anlamdaki değerlerini konu eden çok güzel bir çalışmanın tanıtımını yaptı. Kitabın numune baskısına daha önceden göz gezdirme şansım olduğu için, davet aldığımda kitaptan ziyade programın nasıl olacağına odaklandım ve salona da o heyecanla gittim.

Lafa geldiği zaman üfledik mi mangalda kül bırakmayız ama icraata geldiği zaman tık yok dedikleri türden bir toplumuz biz. Sokakta sorsan herkesten muallimiz, her şeyi biliriz, her konu hakkında da fikrimiz olur. Olur, ama kitap ve okumak dendiği zaman şöyle bir yutkunuruz. Sözün özü lafa geldiği zaman çok okuyan çok bilen ama icraata geldiği zaman okumayı sevmeyen hatta büyük bir bölümü, gazete ve sosyal medya hariç okumaktan nefret eden bir toplumuz. Aksini iddia edecek olan varsa çıksın karşıma tane tane anlatayım. Gerçi anlatmaya da gerek yok, herkes kendinden pay biçsin yeter.

Her neyse, okumayı bu kadar sevmeyen bir toplum olmamıza rağmen salondaki yaklaşık dört yüz kişilik kalabalığı görmekten dolayı gerçekten çok mutlu oldum. Okumuyoruz ama en azından kitap tanıtımına gidebiliyoruz. Yani bu bile büyük bir başarıdır diye düşünüyorum. Bu arada program sırasında yüzlerce kitap dağıtımı yapıldı. Alanlar inşallah en azından resimlerine bakarlar.

Okuma konusundaki fikrimi bu şekilde paylaşayım da ne düşünceyle gittiğimi siz hayal edin istedim. Biz okuma konusunda kitapla pek anlaşamadığımız kadar siyaset dahil bir çok konuda da aynı paydada buluşmayı başaramayan pek çok alanda birbirimize zıt bir yapımız var. Her ne kadar spor birleştirici bir güç olsa da bir zamanlar spor konusunda da böyle bir ayrıma düştüğümüz olmuştu. Bundan yaklaşık 12 13 yıl kadar önce ikinci kulüp kurulduğunda böyle bir tezat yaşamıştık. Sonrasında toparladık ama toparlaması biraz zor oldu. Şimdi yine oldukça iyi bir portre çiziyoruz. Zira geçtiğimiz Çarşamba günü yapılan tanıtım toplantısı bunun en güzel örneği oldu.

Birbirinden tam bağımsız siyasi görüşlere sahip, sokakta karşılaştıklarında belki de birbirlerine selam dahi vermeyen insanların aynı çatı altında aynı sıralarda oturabiliyor, aynı konu hakkında fikirlerini paylaşıp gülüp eğlenebiliyor olması içerisinde bulunduğumuz dönem açısından gerçekten büyük bir nimet. Ben o toplantıda her şeyden önce bunu gördüm. Dışarıya çok belli etmem belki ama buna benzer ortamlarda göz ucuyla takip etmeyi severim. Sahneye çıkıp salondaki kalabalığın fotoğrafını çektiğimde şöyle bir baktım. Fikir ayrılıklarını da ön planda tutarak bir süre yorumlamaya çalıştım. Program bitmeden gider dediğim bir sürü insan vardı. Bu arada akşam altı buçuk gibi başlayan program gece on buçuğa kadar, yaklaşık dört saat kadar sürdü bunu da hatırlatmak isterim. Velhasıl öyle bir şey oldu ki ben de şaşırdım. Az önce düşündüğümün tersine, program bitmeden gider dediklerim programın sonuna kadar salonda kalmış, hemen her sohbete dahil olmuş sohbetin içeriğine ayrı bir anlam katmıştı. ‘Beraber kapatır gideriz’ diye düşündüklerim de programın yarısından sonra salondan ayrılmıştı.

Bu durum benim gözümde gerçekten önemli. Fikir ayrılığı olan hatta bütünüyle zıt kutup olan insanların toplum önünde ve yüksek sesle birbirlerini tebrik etmeleri, konu spor ve gençliğimizin geleceği olduğunda ortak paydada buluşabilmeleri ve birbirlerine destek sözü verebilmeleri, bizim aslında ne kadar öz değerlerimize ne kadar bağlı olabildiğimizi gösteriyordu. Salondan ayrıldıktan sonra yolda düşündüm uzun uzun. Ve sonra dedim ki içimden “Demek ki oluyormuş”. Sağlıkla kalın…