Köşe Yazıları

Enflasyon böyle mi düşecek

 

Ekonomi yazarlarından İktisatçı Mahvi Eğilmez kişisel web sitesinde yayınladığı son yazısında şöyle yorum yapmıştı.

“Ülke daha fazla üretip daha fazla ihraç eder hale geldiği halde dış ticaret hadleri bozulduğu için daha az tüketebilir duruma gelmişse bir başka ifadeyle ülke büyümüş ama refahı azalmışsa buna yoksullaştıran büyüme deniyor (Jagdish Bhagwati’nin yoksullaştıran büyüme tezi.)”

Buna bir ilave de ben yapayım:

“Dünya’da Çin’den sonra ekonomisi en çok büyüme kaydeden Türkiye olmuş ise biz neden (fakirlik sıralamasında) OECD ülkeleri arasında son sırada yer alıyoruz.

*

Bilindiği üzere ekonominin ana parametrelerinden birisi “Enflasyon” dur.

İster büyüme, ister küçülme olsun, vatandaşın doğrudan etkilendiği enflasyon sorunu çözülmedikçe bunların hiç önemi yok. Bütün yollar enflasyonun dizginlenmesinden geçiyor.

“Enflasyonun yüksek olmasına yol açan çok faktör var.”

Bunlardan en önemlisi Mahvi Eğilmez’in de vurguladığı gibi çok üretip az tüketmektir.

Elbette sadece bu değil. Döviz kurları da enflasyonu tetikleyen önemli parametrelerden biri belki de en önemlisidir.

“Gıdadan teknolojiye, enerjiden inşaata kadar kullanıma sunulan ve ihraç edilen ürünlerin ham maddesi ithal edildiği ve serbest piyasa ekonomisi uygulandığı sürece enflasyon mücadelesi başarıya ulaşamaz.”

*

Türkiye’nin ithalata dayalı ekonomik yapısı olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla ithal edilen hammaddeleri ne kadar ucuza alabilirsek satıştan elde edilen kazanç da o oranda artacaktır. Bunun yolu da döviz/TL korelasyonunun TL lehine olmasıdır. Yani TL’nin değer kazanmasıdır.

TL’nin değer kazanmasının önemli iki yolu vardır. Birincisi ülke güven endeksini belirten CDS’lerin 300 puanın altına gelmesi ki, bunun yolu da siyasi güvenden geçiyor. Diğeri de katma değer yaratacak teknolojik yatırımların dünya pazarında yer almasıdır.

“Bu gerekçelerin yanı sıra faiz argümanı da enflasyonda önemli bir etkendir.”

Faizlerin düşük oluşu yatırımların artmasına, işsizliğin azalmasına enflasyonun dizginlenmesine yol açar. Ne kadar çok madde üretilirse o maddenin fiyatında değer kaybı yaratır.

*

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla başlatılan Yaş Sebze ve Meyve Toptancı Hal Merkezleri ile Marketler denetimleri enflasyonun düşürülmesine yönelik bir adım olsa da bunun faydalı olacağına inanmıyorum. Daha önce de bu tür polisiye denetimler yapıldı ve başarılı olunmadığı görüldü. Esasında yaş sebze ve meyvelerin kontrolü için 2019 yerel seçimler öncesi dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın “Seçimden sonra Hal Yasası düzenlemesi meclis gündemine getirilecek” sözünün yerine getirilip bu konu çözülmüş olsaydı belki bu maddelerde önemli miktarda fiyat düşüşü görmüş olurduk. Aslında müdahaleye tarladan başlatmak lazım. Mesela gübre, tohum, su enerji bedeli, mazot uygun fiyata indirilirse Toptancı Halleri’nde ve marketlerde denetime gerek kalmaz!

Bütün gayretler enflasyonun düşürülmesi ise bunun diğer bir çözümü faiz etkisi olduğunu söylemiştik.

*

Hatırlanırsa;

Sayın Cumhurbaşkanı “Faiz sebep, enflasyon neticedir” demişti, öyle değil mi? O halde ne bekleniyor ki? Faizi düşürün, enflasyon da düşsün!

Dünyanın en yüksek politika (haftalık repo) faizi (yüzde 19) uygulayan ülkelerin ilk 7 sırasında yer alıyoruz.

Bu sorunu çözecek ilk adımı 23 Eylül (yani yarın) toplanacak olan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nda atarak başlayabiliriz. Eğer ki, bu adımla döviz fırlar korkusu varsa o zaman Sayın Cumhurbaşkanımızın tezi ve iddiası gerçeği yansıtmıyor demektir. Esasen faizlerin yüksek oluşu bence dövizin yüksek olmasından daha tehlikeli sonuçlar getirir. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın tezine katılıyorum. Döviz artışı yukarıda da belirttiğim gibi büyük oranda bir ülkeye duyulan güvenin bozulması kaynaklıdır. O halde yapılması gereken TL’ye olan güveni sağlayacak politikaları uygulamaktır.

*

Bütün bunlara ilave Diyanet İşleri Yüksek Kurulu’nca geçtiğimiz Cuma Hutbesi’nin ana konusunda özetle “Ticaret Hayatında Helal Haram Bilinci” işlenerek hile yoluyla pahalılığa dikkat çekilmesi enflasyona ne kadar katkı sağlayacağı da tartışılabilir. Belki de bu hutbenin aşırı fiyat artışlarının tartışıldığı haftaya denk getirilmesi bilerek planlanmış olabilir.

Özetle söylemek gerekirse; “Türkiye 2003 – 2013 arasında zenginleştiren büyüme, 2014’den bugüne kadar da yoksullaştıran büyüme olgusu yaşamış bulunuyor. Enflasyon çözümü için ister manevi ister polisiye tedbirler getirilsin; eğer doğru politika uygulanmadığı ve gerekli yasalar hayata geçirilmediği takdirde daha çok kereler bu konuyu tartışır olacağız!”