Köşe Yazıları

Elmanın çöpü

 

İki yıldır BAL’ın kuşa döndürülmüş şekli ile ve sırf desinler için oynatıldığını saymaz isek amatör futbol nerede ise felç olmuş durumda.

Ben bunu şöyle değerlendiriyorum. Üstyapıların iki yıldır suyu akmıyor ve damacanaya doldurulmuş ve tamamı ticaret maksadı ile satılan sularla duş almaya çalışıyorlar.

Peki, ne demek bu?

Şu demek, futbolumuz bu pandemi süreci içerisinde çok şey kaybetti çok… Ama en fazla da üstyapılar kaybetti. Bakmayın siz Fenerbahçe’de oynatılan Muammer ve Ardalara. Göz boyama sadece hepsi bu kadar.

Bu yazıyı iki yıl önce kaleme alsaydım şöyle bir hikayesi olurdu, amatör futbolun, altyapıların dolayısı ile üst yapıların.

Spor dalları içerisinde özellikle yoğun ilgi ve talep nedeniyle futbol ile ilgili altyapı kurumlarının amacı, üst yapılara nitelikli ve özellikli oyuncu yetiştirmek üzerine inşa edilmiş olsa da bu kurumların toplumsal açıdan önemli bir sorumlulukları ve işlevleri daha vardır.

Bütün futbol ve spor kamuoyunun bildiği üzere maddi yokluklar nedeni ile altyapılar, yarışmacı birimler ve spor okulları birimleri şeklinde organize edilmiş birimlerdir.

Ama altyapılara müracaat eden her çocuk ve genç yarışmacı birimler de yer alamamaktadır. Fakat spor okulları ise daha çok gelir amaçlı ve yetenekli çocukları seçme amaçlı olarak haftada bir iki gün faaliyet gösteren birimlerdir.

Değerli okuyucular, işte asıl mesele tam burada başlamaktadır.

Velilerin ve çocukların, tabi ki gençlerin beklentisi yarışmacı birimlerde yer almak elbette ama yarışmacı düzeyin de yetenekli ve becerikli olmayabiliyorlar. Buna rağmen haftanın en azından 4 gününde bedensel bir faaliyet göstermek antrenman yapmak onlara spor yapma, sporu sevdirme amaçlı olduğunun bilinci ile hareket etmektedirler. Tam tersi de olabiliyor genelde ama sonuçta çocuklarımız hem sokaktan hem kötü alışkanlıklardan uzak kalıyorlar.

Çok daha önemlisi toplumsal açıdan bakıldığında 8-12 yaş grubu yönelme ve yönlendirme açısından en kritik yaş dönemi, 13-18 yaş grubu ise yönelen alanlar ile ilgili başarılı olmayı ve yararlı birey olmayı sağlama açısından kritik yaş dönemleridir.

Spor Bakanlığı ve TFF dolayısı kulüpler, toplumsal olarak bu yaş gruplarındaki milyonlarca çocuğa ve gence genelde spor ve özelde futbol açısından kapıları açmayacaklar da ne zaman açacaklar?

İşte bu çok büyük bir mesele ama bir o kadar da zor bir meseledir.

Yerel spor kulüplerinin bu amaç ve işlev üzerine yapılandırılmaları ve organize edilmeleri elzem olmasına rağmen ne bakanlıktan ne TFF’den yeterli desteği görmemektedirler.

Herkes illa ki üst düzey sporcu olmak istiyor ama bunun için yeterli zemin ve imkan var mı onun hesabını yapmıyorlar maalesef.

Unuttukları ve göz ardı ettikleri bir durum var ki herkes spor yapmak durumunda ve zorundadır.

Çünkü spor insanın toplumsal gelişimi açısından da zararlı birey olmaktan kaçınma ve uzaklaşma açısından önemli bir araçtır.

Sporu 8-18 yaş arası milyonlarca çocuk ve genç ile buluşturmak öncelikle Spor Bakanlığı’nın, TFF’nin ve yerel spor kulüplerinin görevi ve sorumluluğu olmalıdır. Altyapılar öncelik şu pandemi süreci içerisin de eğer mutlaka oynatılacaksa ki bana göre çok zor (amatör kitapçığının basılmasına rağmen) öncelikle bu amaçla yeniden organize edilmeli ve işlevselleştirilmelidir.

İlgili bakanlık, ilgili federasyon ve Türkiye’nin ilgili tüm üst mercileri öncelikle milyonlarca istekli çocuk ve gence sporun yereldeki kapılarını açarak onlara fırsatlar ve imkanlar sunmak zorundadırlar. Bu her çocuğun, her gencin anayasal hakkıdır.

Bu işin başka bir yolu yoktur, başka türlü olmaz, olamaz.

Üstyapılara sporcu ve futbolcu yetiştirme işi ise başlı başına özel bir iş ve özel bir uzmanlık alanıdır.

Bu iş belli merkezlerde ve belli bölgelerde konuşlanmış ve yerel altyapılardan gelen çocuk ve gençlere de kapıları açık yürütülmesi gereken farklı bir altyapı alanı olmalıdır.

Özellikle ülkemiz de milyonlarca çocuk ve gencin spora dışarıdan bakmak zorunda kaldığı ve iyi bir planlama yapılmadığının yeterli bütçe ayrılmadığının tipik örnekleridir.

Yukarıda da yazdığım gibi çocuklarımızın ve gençlerimizin spor yapma hakkı anayasa ile teminat altına alınmasına rağmen, bizim amatör camianın ve altyapılarımızın çok hazin hikayeleri vardır. Ve dolayısı ile yeterli derece önemsenmeyen ve desteklenmeyen ve tabi ki çok daha acısı “angarya” gibi görülen altyapı olayı bizde hep lafta kalır öteye de geçemez.

Bir kaç iyi örneği baz alıp Türkiye geneli ile kıyaslamak çok yanlıştır.

Benim belirttiğim hususlar hikayenin mutlu sonlanması için yazılan bir kaç öneri. Ama bizim altyapı futbol hikayemizin bu gidişatla mutlu sona ulaşamayacağı bu kafa ve bu zihniyetle kesin. O yüzden gökten üç elma düşecek diye beklemeyin. Düşse düşse bize elmaların çöpü düşer vesselam. Selam ve dua ile…