Köşe Yazıları

Çuvaldız kesmez

 

Bundan birkaç hafta önce, şu günlerde yapmış olduğum ekstra gazete çalışması ile ilgili yazdığım yazıda az buçuk bahsetmiştim. Her ne kadar fındığın yanı sıra turizmden de gelir elde etmeye çalışıyor olsak da, her ne kadar bölgenin geleceği parlak turizm ilçelerinden biri olarak gösterilsek de bir yerlerde eksiğimizi var. Bizim en büyük sorunumuz tanıma, tanıtma ve iletişim kurma. Bunu çözebilsek aslında birçok şeyi de kendiliğinden halledeceğiz ama ilk basamağı bir türlü atlayamıyoruz. Sorsan turizm ilçesiyiz ama ne bizim ilçeliğimizden haberimiz var ne de tatilcinin turistliğinden. Ha burada misafire kabahat bulamayız tabi. Eksik var mı? Evet, var ama bu hepimizin kusuru.

Muhtemelen daha önce sizin de başınıza gelmiştir ama ben yine de bundan dört beş gün kadar önce yaşadığım bir diyalogu anlatıp konuyu kapatmak istiyorum. Küçük bir işimi halletmek için internet işi ile uğraşan bir arkadaşımın yanına gittim. Fazla değil belki 5 belki 10 dakika kaldım kalmadım çıkmaya hazırlanırken içeriye orta yaşlarda bir hanımefendi geldi. Yabancı olduğu, tatilci olduğu belli. Elinde birkaç kâğıt. Bunların üzerinde çalışması gerektiğini ve il dışındaki birilerine mail atması gerektiğini söyledi. Velhasıl yer gösterdik bir yandan da yardımcı olduk. Elindeki 4 5 sayfalık kira sözleşmesinin çift taraflı kontrol edilmesi gerekiyordu. Elimizden geleni yaptık. İşimiz bitime yakın kira konut vesaire ile başlayan konu Kocaali’ye geldi. Hanımefendi İstanbul’da yaşıyor ve avukat. Kocaali’de de sitelerin birinde yazlığı var. Hafta sonlarını ve uzun tatillerini Kocaali’de geçiriyor. Gelişini kalışını falan anlatırken içeriye birlikte geldiği diğer hanımefendi geldi. Bize Kocaali’de birkaç yeri sordular, tarif ettik. O ara konu ilerleyince ben de yaptığım işten ve Kocaali’nin tatilci misafirlerine aslında ne kadar değer verdiğinden bahsettim. Şu günlerde üzerinde çalıştığım projeyi anlatıp birkaç gün sonra da bulunduğu siteyi ziyaret edeceğimi söyledim. Tabi meslek basın olunca site sakinlerinin talep, öneri veya şikayetleri varsa bunları da konuşabileceğimizi söyledim. Kendisi de bu vesile ile ayrıca davet etti. Zaten kendisi de sitenin yönetim kadrosundaymış.

Yaptığım işi, projeyi ve amacını anlatırken tatilci misafirlerimizi daha fazla sosyal aktiviteye teşvik eden, daha fazla sokağa çıkaran bir çalışma olduğunu söyledim ve marka değerlerimizden olan Maden Deresi’nden, Çamdağı’mızdan, Melen’den, mesire alanı, spor alanlarımız gibi birçok şeyden bahsettim ve tatilcilerimizin sadece kumsalda, yazlıklarında değil farklı yerlerde de güzel vakit geçirebileceklerini söyledim. Yani Kocaali, aynı gün hatta birkaç saat içinde iki üç mevsimi bir arada yaşayabileceğiniz doğası Allah vergisi güzel, muhteşem bir yer. Ben bunları ve o an aklıma gelenleri tek tek anlatırken, söylediğim her şeyden sonra hanımefendiler “Aa” “Aa” diyerek tepki verdiler. Tebessümle izledim ama bir süre sonra benim de kafama dank eden o cümle geldi. Ben sözümü bitirince, avukat olan değil de öteki hanımefendi “Biz kaç yıldır gelir gideriz bunların hiç birini duymadık bilmiyoruz. İlk defa şimdi sizden duyuyoruz. Biz Acarlar Longozu’nu biliyoruz. Oraya gider geliriz. Başka yerden bilgimiz yok” dedi. Utandım, üzüldüm ama hiç bozuntuya vermedim. Tebessüm ederek lafı kıvırmaya çalıştım. “Ne kadar başarılı oldum?” orası meçhul tabi. Ama konunun sonunda hanımefendilere en azından Kocaali’nin deniz ve kumsaldan ibaret olmadığını izah edebildim.

Şimdi bu aslında, genel bakıldığı zaman çok abartılacak bir şey gibi görünmüyor. Sonuçta aileleri ile birlikte toplasanız 6 veya 7 kişi, bilemedin 10. İçinizden “Bilseler ne olur bilmeseler ne?” diyebilirsiniz. Ama bu ve buna benzer durumları ben gibi birçok kişinin yaşadığını ve onların da çevrelerinin ailelerinin Kocaali’den haberlerinin olmadığını düşünürseniz zincirleme olarak yüzlerce binlerce kişiye ulaşırsınız ki bu da zaten yeter de artar bile.

Kocaali bu gün, merkezinin darlık ve sıkışıklığından dolayı olsun, sezonun kısa sürmesinden dolayı olsun, turizm yatırımları anlamında olsun, reklam ve tanıtım eksiğinden, iletişim sorunundan dolayı olsun zaten birçok olumsuzluğu yaşıyor ve bunların sıkıntısı çekiyorken benim için bir kişi bile çok kıymetli. Bir kişinin çarşıya çıkması bile çok değerli. Bir insana ulaşıp kendimizi anlatabilmek paha biçilmez. Nerde kalmış on, yüz, bin kişi. Hani derler ya “İğneyi başkasına çuvaldızı kendine” diye, bizim başkasına iğne sokmaya yüzümüz de yok hakkımız da yok ama konu kendimize gelince çuvaldız kesmez. Ha bunu bilesiniz. Sağlıkla kalın…