Köşe Yazıları

Çin işkencesi

Çin işkencesi

Şu antrenörlük zor zanaat kardeşim eskilerin deyimi ile…

Ne İsa’ya yaranabilirler ne Musa’ya.

Ben dahil bu meslektaşlarımı, bakmayın siz meslektaşlarım dediğime, ülkemizde antrenörlüğü bırakın meslek olarak görmeyi, kovulmaya, itilmeye, hakaret edilmeye, horlanmaya, dışlanmaya, kullanılmaya vs. layık bir eziklik kavramında görürler.

Yıllarca antrenörlük meslek sayılsın mücadelesi verdik, sendikalaşmaya yani örgütlenmeye çalıştık ama olmadı, kabul görmedi ve PES emek zorun da kaldık, daha doğrusu pes ettirildik baskın güçler tarafından…

Yoksa bizlerde mi yeterli irade yoktu bilemiyorum ama pes ettik vesselam. Bu günlerde eskiden olduğu gibi bu düşünceye sahip bir avuç idealperest meslektaşım var ama hepsi o kadar.

İllerde ve Türkiye genelinde bir dernekleşmemiz var amma işte öylesine…

İki yılda bir toplanılır bana göre fındık kabuğunu doldurmayan meseleler tekrar tekrar edilir ve TFF’ye çok çok önemli bir faaliyetmiş gibi sunulur ve masrafları karşılamak için antrenör arkadaşlarımızdan aidatlar alınır ayrıca o günün yemek çay masrafları alınır bir kaç saatte biter evli evine köylü köyüne döner gider.

Ne antrenörlerin dertleri ne sorunları ne çözümleri konuşulur, üzerine ölü toprağı örtülür ve konu her dönem olduğu gibi kapanır gider ve işin en garibi iki yılda bir yapılan sözde bu antrenör gelişim programlarını zorunlu olarak yaparlar ve katılmayan arkadaşlarımız iki yıl görev yapmama cezası verilir.

Antrenör arkadaşların haklarını aramak yerine koruyup kollamak yerine, birde ceza sistemi mevcuttur bizim antrenör derneklerinde. Hiç kimsede cesaret edip soramaz bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye.

Burası Türkiye kardeşim Türkiye, burada sorgulama olmaz sadece körü körüne biat olur biat…

Bir seminerde söz alma fırsatını elime geçirmişken iki kelam ettim salonda alkış kıyamet koptu hepsi bu. Hiç kimse konuşmadı bir şey demedi ama iki kelam ettim diye salondaki yüzlerce kişi bana kahraman gözü ile bakıyorlardı ve verilen arada tebrik ediyorlardı. Hocam sağ ol dertlerimizi dillendirme cesaretini gösterdiğiniz için diye…

Üzüldüm tabi onlara da söyledim benden geçti kardeşim sizler istikbali olan gençlersiniz hakkınızı arayın dedim ama kime diyorsun ki?

Pek umudum yok, kalmadı ama inşallah bir gün antrenörlük meslek olarak tanınır SSK’sı olur sendikası olur ve kendilerini bir şey sanan ve üç kuruş paraya layık gören ve her an kapının önüne koymak için fırsat kollayan o adamlara boyun eğmezler…

Tek bir örnek vereyim siz değerli okuyucularım zaten gerisini anlarsınız.

Ülkemizde kaç tane teknik direktör kaç tane antrenör mukavele imzalarken tazminat maddesi koydurabilir sözleşmeye?

Ben bir iki rakam vereyim mi?

Yok yok sizler zaten buldunuz bile.

Ne yazacaktım ne yazdım, yılların dertleri birikmiş olunca ve elden de bir şey gelmeyince işte böyle çenemize vuruyor.

Değerli okuyucularım;

Antrenörün yaşlısı genci olmaz, kendini geliştiren ve geliştirmeyeni olur.

Antrenörler gelişen ve değişen günümüz çağdaş endüstriyel futbolda, ilimden, bilimden referans alarak, teknolojiyi kullanarak, yüksek iletişim becerileriyle, kendilerini sürekli yenileyen olmalıdırlar, çünkü bunları gerçekleştirecek tam manada bir örgütlenme söz konusu değildir ülkemizde.

Yani bireysel olarak bir şeyler yaptın yaptın, yapamadıysan sınıfta kalırsın, başını vuracak yardım alacak, yol yordam gösterecek kimseyi bulamazsın etrafında.

Antrenörler kendi kimliğini, kültürünü, sosyolojisini, devam ettirebilmek için gereken özelliklerini, mesleki ve insani donatılarının çevresindeki ve içselindeki diğer parçalarına örnek olması için koruyabilen şahsiyetler olmalıdırlar.

Antrenörler, zamanla kendilerine yeterli fayda sağlamayan, eskiyen, bilgi, davranış ve alışkanlıklarından, huylarından, belli başlı kalıplaşmış klişe tarzlardan ve bu özelliklerden, yeri ve zamanı geldiğinde inatlaşmadan, duygusal davranmadan, yüksek egolara teslim olmadan sıyrılmasını bilebilmelidirler.

Antrenörlerin, zaman içinde işine yarayan ve verim aldıkları bazı alışkanlıklar ve tavırları kendisine ve ekibindeki antrenör arkadaşlarına başarı kapısı açmış olsa da, geçen zaman zarfında gündemden düşen bilgi, beceri ve işleyişte bazı yılgınlıklar, yıpranmalar, pişmanlıklar olabilmektedir.

Bu durumları çok iyi tahlil ederek, yenilenmek güncellenmek için, antrenörlerin ve ekiplerinin bir durum değerlendirmesi yaparak bazı parçalarına veda etmek zamanı gelip gelmediğini sürekli değerlendirmeleri gerekmektedir.

Antrenörler devamlı öğrenerek, öğrenmediğinin cahili olarak, yüksek iletişim becerileriyle, sürekli yenilenerek değiştiğinde, gelişerek yola devam ederler, böylelikle de oyuncularının ve oyunun gelişiminde en önde yer alabilmelidirler.

Günümüzde artık çok kolay. Tıklıyorsun bilgisayarın tuşunu her türlü bilgiye ulaşıyorsun.

Bunun zararlı tarafları da var elbette. Tembelleşiyorsun, üretmiyorsun, hazır bilgiyi kopyala yapıştır yapıyorsun.

Yani şunu demek istiyorum değerli okuyucular. Hangi işi yaparsanız yapın işinizi severek yapın, eğer başarılı olmayı ve kariyer yapmayı düşünüyorsanız.

Yok eğer tam tersi olursa zaten zor olan bu antrenör mesleği sizin için çin işkencesine dönüşür, işi bilen bir deneyimli hocanızdan sadece küçük bir hatırlatma. Bir yere yazın ileride lazım olur sizlere.

Sağlıcakla kalın selam ve dua ile.