Köşe Yazıları

Benim matematiğim o hesaba yetmiyor

 

Haftanın bazı günlerinde iş yoğunluğumuz fazla olduğu için kendime ve çevreye pek vakit ayıramıyorum. Özellikle Pazartesi ve Çarşamba günleri oldukça hareketli geçiyor. Ama onun haricindeki günlerde biraz daha esnek davranıp etrafımda olan bitene vakit ayırabilecek kadar zamanım oluyor. Böyle durumlarda elimden geldiği kadar dışarda vakit geçirip esnafla, vatandaşla ve o an müsait olan yetkililerle, birim amirleri ile bir araya gelip sohbet etmeye gayret ediyorum. Tabi sohbetimizin başlıca konusu ise ilçenin genel durumu üzerine oluyor. Geçtiğimiz hafta içi de şöyle birkaç saatlik boşluğum oldu. Daha önceden haberleştiğimiz ama görüşmeye fırsat bulamadığımız yerel idarede yetkili bir büyüğümü ziyaret ettim. Önce sosyal medya üzerinden bilinçsizce yürütülen bir karalama kampanyası üzerine bir süre konuştuk. Ben konunun ne olduğunu az çok bildiğimi ve işinin gereklerini hakkıyla yerine getirmeye çalışan bir basın emekçisi olarak bu tür provokasyonlara şimdiye kadar hiç prim vermediğimi ve bundan sonra da vermeyeceğimi söyledim. Ben bunu dile getirince konu otomatikman kapanmış oldu diğer konuya geçtik ki gerçekten ilçenin tamamını ilgilendiren ciddi bir konu.

Meselenin özü de şu. Malum olduğu üzere yerel idarelerin hizmet kapasitesi ve gücü, bulunduğu lokasyondan elde ettiği gelire ve merkezi idareden gelen kaynağa göre şekilleniyor. Ki burada en önemli gelir merkezi idareden gelen. Bunun hesabı yapılırken de baz alınan en büyük veri, sorumluluk bölgesinde bulunan adrese dayalı nüfus verisi. Nüfus ne kadar yüksek olursa merkezi idareden gelen ve ortalaması kişi başı olarak hesaplanan ana kaynak da o kadar yüksek oluyor. Bu kaynak ne kadar iyi olursa yerel idarenin hizmet kalitesi ve hızı da o derece iyi oluyor. Ama bizde bu gerçekten büyük bir sorun. Birincisi ilçenin nüfusu yıllardan beri tartışmaya neden olacak şekilde seyrediyor. Zaten siz de özellikle bazı kesimler tarafından bilinçli olarak dillendirilen ‘Kocaali kan kaybediyor, göç veriyor, nüfus kaybediyor’ haberlerine sık sık şahit oluyorsunuzdur. Gerçi o da abarttıkları gibi değil ya neyse.

Ben geçtiğimiz yıl böyle bir haber gündem olduktan sonra konuyla ilgili olarak, verilere dayalı bir yazı yazmıştım. Ve ilçenin nüfusunun aslında azar azar da olsa istikrarlı şekilde arttığını yazmıştım. Oradaki mesele de şuydu. İddiayı ortaya atan arkadaşlar 2020 yılının Kocaali için nüfus açısında vahim derecede kayıp yaşadığı bir yıl olduğunu ileri sürmüştü. Burada algıya sebep olan en büyük hata ise neye göre kayıp olduğunu hesap ederken 2019 yılının baz alınmasıydı. Evet, Kocaali geçen yıl bir öncekine göre nüfusta kayıp yaşadı ama aynı arkadaşlar 2019’daki artışı da Kocaali için vahim olarak yansıtmışlardı. Yani nüfus artsa da artmasa da onlar için değişen bir şey olmuyor. Öncelikli konu şu, 2019 yılı seçim yılıydı ve yerel seçim öncesinde Kocaali’ye dışarıdan yaklaşık 5 bin kişi geldi. Getirildi. Bu insanlar aslında Kocaalili ama ikametleri dışarıda. Seçim için getirildiler. Seçim bittikten sonra da peyderpey gittiler. Bu sebeple diğer tüm seçim yıllarında olduğu gibi 2020 yılında da düşüş oldu. O zaman yazdığım yazıda hepsini tane tane yazıp neyin ne olduğunu ortaya dökmüştüm bu kez fazla uzatmayacağım. Mesele seçim sonrası gidenler değil son on yıllık ortalamaya göre nüfusun nerede olduğu. Ve o dönemde nüfus bir öncekine göre yaklaşık 3 bin civarı düşse de on yıllık ortalamaya göre yaklaşık 2 bin kadar artmıştı. Yani Kocaali sanıldığı gibi her yıl geriye giden değil istikrarlı şekilde toparlayan bir ilçe. Peki, bu yeterli mi? Kesinlikle değil.

Zaten asıl sıkıntı da burada başlıyor. Zira merkezi idareden gelen kaynak şu an adrese dayalı sistemde görünen yaklaşık 24 bin nüfusa göre planlanıyor. ‘Ama gerçek bu mu?’ derseniz. Tabiki değil. Özellikle yaz aylarında ve müteakiben gelen fındık sezonunda kağıt üzerindekinin en az dört kat fazla nüfusa ulaşıyoruz. Bunun en güzel örneğini internet üzerinden hemen bulabilirsiniz. Yanılmıyorsam önceki yıl olacak, bölgede hizmet veren gsm operatörlerinden alınan bir bilgi basına düşmüştü. Karasu – Kocaali bölgesinde operatörlere farklı telefon numarasından sadece bir gün içinde yansıyan sinyal sayısı 1 milyon kadardı. Sadece bunu okusanız yazın nüfusumuzun nereye çıktığını anlamanıza yardımcı olur sanırım.

Velhasıl büyüğüm de diyor ki “Biz 24 bin nüfusa göre kaynak alıyoruz ama Haziran’dan Ekim’e kadar yani hemen hemen beş aydan fazla bir süre 50, 60 bin en yoğun dönemde ise yaklaşık 100 bin nüfusa hizmet vermeye çalışıyoruz. Bu gerçekten sıkıntıya neden oluyor. Bunu artırmak için bir çalışma yapma konusunda ortak görüş var ama malum pandemi durumlarından dolayı bu yıla yetişmedi. İnşallah önümüzdeki yıl ciddi bir hamle yapacağız”. İşte mesele de bu. Nüfusun ve dolayısı ile ana kaynağın artırılması. Buna bağlı olarak da hizmet kalitesinin artırılması.

Bunun nasıl olacağına dair fikrime gelince aslında sanıldığı kadar zor olmadığını düşündüğümü belirtmek istiyorum. Zira 2019 seçimlerinde Kocaali’ye yaklaşık 5 bin kişi getirilmişti. Ama bu 5 bin kişinin en özel ortak yanı nüfustan ziyade seçmen olmalarıydı. Yani istendiği zaman yapılabildiğini ortaya koydular. Çok basit bir hesapla konuyu bitireyim istiyorum. 2019 seçimlerinde 5 bin seçmeni Kocaali’ye getirenler bir hamle yapıp aynı insanları oy kullanmayanlar da dahil tüm aile bireyleriyle Kocaali’ye getirseler zaten neredeyse 10 bin nüfus yapar. Aynı ekip yazlıkçılardan da (afaki konuşuyorum) 3 bin kişiyi ikinci ikameti Kocaali göstermeleri konusunda ikna etse 13 bin yapar bu da nüfusu bir anda 37 binin üzerine, 40 bin sınırına taşır ki bu da merkezi idareden gelen kaynağın yarıdan fazla artması anlamına gelir. Kaç milyon TL’lik ek kaynak olduğunun hesabını siz yapın. Zira benim matematiğim o hesaba yetmiyor. Sağlıkla kalın…