Köşe Yazıları

Ben öneride bulunmuştum oysaki

Ben öneride bulunmuştum oysaki

Karasu Belediye Başkanı İshak Sarı, pazartesi günü yapılan belediye meclisinde Kanal Projesi ile ilgili toplumla görüş alışverişinde bulunulmadığı yönündeki eleştiriye yanıt olarak “Biz Sahil Projesi’ni aylar öncesinde kamuoyuna sunduk. Kimse görüş belirtmedi” dedi.

Bu hesaba göre belediye başkanı topluma küsmüş oluyor… Bunu anlamak, benim açımdan mümkün değil.

De…

Sahil Projesi ile ilgili açıklama yapıldığında, kamuoyu ile paylaşım yapıldığında bir sürü eleştirim olmuştu. Bu eleştiriler arasında da duvar yüksekliği yoktu. Hatta duvarın yüksekliğini eleştirenlere yönelik olarak “Duvarı boş verin, yol nerede” konulu bir yazı yazmıştım.

Hatta bir eleştirimin de dikkate alındığını buradan söylemeliyim. Sahil projesinde yolun orası bordür döşeliydi. Yani şeritten diğer şeride geçmek mümkün değildi. Ben, hiç olmazsa o kısmın düzeltilmesini istedim de değişiklik yapıldı. Ortadaki refüj kaldırıldı. Sağ olsunlar.

Şimdi gelelim benim eleştirdiğim noktaya ve bugün gelinen yere…

Sahil projesinin yapıldığı alan görsel olarak güzel oldu. Asfaltı düzeldiği için bölgedeki evlere, dükkanlara bir değer de kattı.

Ancak…

Duble olması gereken yolun tek gidiş tek geliş şeklinde olması, oranın mecburi minibüs güzergahı olması, aynı yolun alternatifsiz ambulans yolu olması… İşlevsel olmadığını ortaya koyar. Gün geçtikçe o yolun daha da yetersiz kalacağı ve ilerleyen zamanlarda belki de projenin değiştirilmesi gerçeği ile yüzleşeceğiz.

Bu konuda defalarca eleştiride bulunmuştum. İshak Bey de bu eleştirilerimi biliyordu. Kanal Projesi’nde diyorum, herkese küsse bana küsmemesi lazımdı…

Gerçi ben ne akışkanlar mekaniği ne de su hukuku dersleri aldım. Ama zamanında su içtim. Sık sık soğuk su da içerim. Bu konunun üstüne de hep beraber soğuk su içelim mi? Ne dersiniz?

 

Meclis adabı

Belediye meclisleri halka açık yapılır. Tüm vatandaşlar izleme hakkına sahiptir. Ancak… Meclis izlerken, meclise katılanların onayı olmadan söz alamazsınız. Meclis’te alınan bir kararı olumlu ya da olumsuz olarak yorumlayamazsınız. Alkış ya da protestoda bulunamazsınız.

Söz alan biri olduğunda, konuşmacının konsantrasyonunu etkileyecek şekilde bir tepki veremezsiniz.

Karasu Belediye Meclisi’nde düzenli olarak söz alan üç belediye meclis üyesi mevcut. Bunlardan birincisi Mehmet Çatalbaş. İkincisi Mustafa İngenç, sonuncusu ise Şakir Şen. Bu isimler söz aldıklarında sıklıkla, “Keşke tüm belediye meclis üyeleri söz alsa” diye konuşmaya başlıyorlar ancak yine de seyirci locasında oturanlar kendi aralarında konuşmaya başlıyor. Zaman zaman konuşmacıların sözlerine sesli gülerek tepki verenler oluyor.

İnsanların kısa süreliğine birbirine bir şey söylemesi normal karşılanabilir. Ancak sohbet eder gibi, söylenen her şeye tepki verilmesi meclis adabı ile uyuşmuyor.

Siz beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, meclise seçilmiş kişiler binlerle ifade edilen seçmeni temsil eder. Bu kişilerin söz alması haklarıdır. Söylediklerinin sizin hoşunuza gitmesi ya da gitmemesi, tepki vermenize müsaade etmez.

Bu konuda izleyicilerin de Başkan’ın da daha hassas davranması gerektiğini düşünüyorum.

 

Nasılsınız

Karasu bir uzun tatili daha geride bıraktı. Bu yazıyı okuyabiliyorsanız kazasız belasız tatili atlatmışsınız demektir. Şükürler olsun.

Her tatilin bir felakete dönüştüğü dönemleri yaşıyoruz. Neyse ki bu ilk kalabalıkla imtihanımız değil. Sanırım son da olmayacak. Karasu’da bayram tatilinde neler yaşandı?

Sahilde denize girecek yer kalmadı. Yemek yerlerine değil içecek yerlerine hücum edildi. Çekirdek tüketimi patladı. Dondurma ihtiyaçları marketlerden karşılandı. Kafelerin büyük çoğunluğu umduğunu bulamamış oldu.

Yani insan çok, alışveriş az oldu.

Minibüsler yetersiz kaldı. Zaman zaman güzergah değiştirdi. Tur sayılarını artırdı. İnsan seline bir de trafik engeli çıkınca minibüsçüler de isyanın eşiğine geldi.

Trafik demişken… Bir ışığı üç defada geçebilen kendini şanslı saydı. Bu sayede yürüyüş sporu yaygınlaştı. Herkes yürümeye başladı.

Bayramdan önceki son pazartesi günü şehir merkezinde yaşanan kalabalığı azaltmanın bir formülü vardı. Denenebilirdi ama… Neyse.

Yapacak bir şey yok.

Size kötü haberim var. Bayram sonrasında da Karasu’ya girişler devam ediyor. Otobüsler yarım dolu gidiyor, ağzına kadar dolu geliyor. Şehir içi dolmuşları tatil sonrasında da terminalden dolu çıkıyor. Yolsa dolmuşa binme şansınız giderek azalıyor.

Yurt dışında çalışan gurbetçilerin dönüşleri bayram sonrasında kaldı. Bir de fındık sezonu henüz gelmedi. Doğudan gelen işçiler de geldi mi yoğunluk tavan yapacak.

Yani demem o ki…

Bunlar daha iyi günlerimiz. Ama şunun şurasında kışa ne kaldı ki…

Çadır kuranlar

Karasu sahilinde çadır kuranların sayısı her geçen gün artıyor. Hava kararmak üzereyken çadırını kumsala atan adamı gecenin yarısı kaldırıp sokağa salacak değilsin. Adam da kumu bulmuş, bedava konaklıyor.

Uyarıldıklarında “Sen benim kim olduğumu biliyor musun” diyenler de çıkıyormuş, kulağımıza geliyor.

Kumda yatmak suç değil. Ama ayrılan yer olması lazım. Bunun belli bir kuralı olması lazım. En azından temizlenme ihtiyacının karşılandığı kamp alanı olması lazım. Yani kardeşim… Tuvalet olması lazım tuvalet. Tuvalet sonrası elini yıkama imkanı olması lazım.

Tatil dediğin, tatil şartlarına yakın olması lazım. Gelip kumun üstünde sığınmaya tatil denmez.

Bu şekilde tatil, tatil yaptığın beldeye de bir şey katmaz sana da dinlenme hissi vermez.

Tüm bu çadır kurma hikayesi de zabıta marifetiyle, kolluk kuvvetiyle denetlenmez. Çadır kültürü önemlidir. Güzel bir tatil yöntemidir de…

Yerinde yapılırsa, şartları sağlanırsa.

Kumun üstüne çadırı atıp “Acaba ne zaman kaldıracaklar bizi” tedirginliği ile yapılan şeye tatil denmez.