Köşe Yazıları

Aval aval bakarız

 

Bizde fındık dendiği aman akan sular duruyor bilirsiniz. En ufak bir şey olduğu zaman veya fındıkla ilgili bir konuya denk geldiğimiz zaman hemen pür dikkat kesiliyoruz. Kesiliyoruz ama açık konuşmak gerekirse işin ciddiyetinden veya ciddiye aldığımızdan değil. Biz hemen her şeye dedikodu kısmından bakıyoruz. Nedeni de apaçık ortada. Şayet şimdiye kadar olanları ciddiye alsaydık bu gün bu hallerde olmazdık.

Öncelikle tabii ki fındıkta bakım konusu. Yıllardan beri yaptığımız birçok uygulama ya kulaktan dolma ya internetten görme dolayısı ile de yanlış. İlgili kurumlarımız her ne kadar işin doğrusunu göstermeye gayret etse de kendi bildiğimizden şaşmıyoruz, tabiri caiz ise burnumuzun dikine gidiyoruz. Yıllardan beri özellikle kimyasal ağırlıklı ilaçlama ve bakım konusunda çok ciddi uyarılar yapılıyor. Her birinin ölçülü olması gerektiği, ne kadar olacağının tespiti için de detaylı toprak analizi gerektiği söyleniyor. Ama dediğim gibi biz birçok şeye kulak asmadığımız gibi ona da asmadık. Bahçelere verdik ilacı, verdik kimyasalı toprağın ciğerini ağlattık.  Sonra da oturup vay efendim bilmem ne kelebeğiymiş, bilmem ne hastalığıymış diye kara kara düşünmeye başladık. Zaten kimyasaldan dolayı meydana gelen bu tür sorunları da (çok akıllıyız ya) yine kimyasalla çözmeye çalıştık. Zararı katmerledikçe katmerledik.

Her neyse onu şöyle ayrı bir yere koyalım da asıl önemli olana geçelim. En büyük sorunlardan biri olan iklim değişikliğine. Yıllardır kullanıldığı için ve kulağa çok tanıdık geldiği için toplum şimdi bunu da çok fazla dikkate almıyor. Ama uzmanlar öyle demiyor. Yapılan araştırmalar önümüzdeki 20 – 30 yıl içerisinde dünyanın dörtte üçünün susuzluk, kuraklık ve kıtlıkla mücadele edeceğini açık açık söylüyor. Zaten biz bunun ne demek olduğunu azar azar görmeye de başladık.

Şimdiki konumuz ise fındık. Zira artık fındık ta tehlikeye girmeye başladı. Bunun en güzel örneğini de bu yazının altında yer verdiğim haberin içinde göreceksiniz. Özellikle son beş altı yıldır yaşadığımız fındık sorunun asıl ve en büyük nedeni. İklim değişikliği kendini fındıkta sürecin uzaması ve gecikmesi olarak gösterdi. Hatta bundan bir hafta kadar önce Karadeniz Bölgesinden bir ilimizin ziraat odası başkanı kendi bölgeleri için sezonun 15 ila 20 gün kadar gecikmeli başlayacağını ve nedeninin iklim değişikliği olduğunu söyledi. Bizde de son dönemde gecikmeden dolayı yaşadığımız kalitesiz fındık sorunu var. Şimdiye dek çözemedik aksine her geçen yıl daha da büyüyor. Ben işim gereği SUBU’nun özellikle fındık konusunda yaptığı çalışmaları can kulağıyla dinliyor en ince detaylarına kadar takip ediyorum. Sadece Kocaali’de birkaç farklı proje halen devam ediyor. Bunlardan biri de aşağıdaki haberde bahsettiğimiz tozlanma çalışması. Bunun detaylarını ilgili bir arkadaşı arayıp öğrendim. Emin olun konu anlatabildiğimizden çok daha ciddi. Ortada, fındık dengesini birkaç yıl içerisinde tümden bozabilecek ciddi bir mesele var. Ve insan bunu düşündüğü zaman ister istemez ‘Nereye gidiyoruz?’ diye sormadan edemiyor.

Elbette ki sorunlara teknik teknolojik ve biyolojik müdahalelerle çözüm bulmak uzmanların işi ama biz üreticiler de onlara yardımcı olmak zorundayız. Bunun yolu da bilinçli tarımdan geçiyor. Toprak analizleri, ihtiyaca uygun ve doğal gübreleme, ihtiyaca uygun ilaçlama ve tabi aynı zamanda kimyasalı azaltarak dengeyi yeniden sağlamak zorundayız. Yıllardır da bunun için bas bas bağırıyoruz. Önümüzde sadece bir kaç yıl gibi bir zaman var. Bu sürede yaptık yaptık. Aksi halde kafamızı avuçlarımızın arasına alıp aval aval bakarız. Sağlıkla kalın…