Köşe Yazıları

Antrenör veli ve antrenör yöneticiler

 

Spor hekimliği dersin de bize ilk ders olarak bunu öğretti hocalarımız. “İnsan denen canlı, ana rahmine düştüğü andan itibaren değişim ve dönüşüm içerisine girer.”

Bu süreç her canlı türü için farklı süreler içerir. İnsan için bu ilk öğrenme ve değişim süreci dokuz aydır. Çocuklar dünyaya genetik özellikleriyle beraber yetileriyle ham olarak gelirler, bu yeti ve özellikler çevresel koşulları ile de örtüşüp tetiklenmesiyle biçimlenmeye başlar.

Bizim ders kitaplarını okuduğumuz ve örnek aldığımız bir bilim insanı olan Gallahue, gelişim evrelerini üç ana bölüme ayırarak, bilhassa yedi yaş altındaki, refleks hareketler dönemi, ilkel hareketler dönemi, temel hareketler dönemlerini çocuğun sportif sürecini belirlemede önemli olduğunu vurgulamıştır.

Çocuğun çevresinde ne kadar çok değişik, değişken farklı gibi duyusal uyaranlar oluşturularak, çocuğun yapabilirlikleri dahilinde hareketler ile bütünleştirildiğinde doğal olarak kalıtsal unsurlardan gelen yeti, yeteneğe doğru evirilmeye başladığı görülmüş ve kanıtlanmıştır.

Değerli okuyucular,

Hiç bir çocuk dünyaya yetenekli olarak gelmez. Bizim alanımıza giren futbolda, yetenek, futbol işini yapabilme potansiyeline sahip olmak demek, yeti ise herhangi bir branş özellikleri değil sportif ham işlenmemiş özelliklerin bütünüdür.

Onun için çocuk, yetileriyle dünyaya gelir ve yetilerinin işlenip yeteneğe döndürülmesi ise sürecin içerisindeki sağlıklı bir sürecin oluşmasına bağlıdır. Bunu başarabilenlere altyapı uzmanı denir…

Öyle altyapı, spor ve futbol uzmanı olmak kolay değil. O uzmanlık alanı belgesini de bakkallardan marketlerden vermiyorlar. Yani herkesin boyunun harcı değil. Dışarıdan ahkam kesmekle olmuyor bu işler.

Bizim ülkemiz de futbolda kafanızı ne yöne çevirirseniz çevirin “antrenöre” “uzmana” denk gelirsiniz. Özellikle veli ve takımlardaki bazı yöneticileri kastediyorum.

Neyse konumuza dönelim… Ben dört bilişsel gelişim dönemi hatırlatarak diyorum ki, duyusal-motor dönemi, işlem öncesi dönemi, somut işlemler dönemi ve soyut işlemler dönemi olarak sıralamasını bilerek, yedi yaş altında da Gallahue’nin gelişim evrelerini, evreye uygun kaliteli geçiren yeti sahibi çocuklar, evirilerek temel hareket kabiliyetlerini oluştururlar ve yetenekli olduğu futbol branşının temel eğitim öğretimine geçerler.

Bu süreç içerisinde yaş, o yaşın temel futbol ihtiyaç ve gereksinimlerini on iki yaşa kadar futbolun sınırsızlığında, özgür, baskısız, koşulsuz sevgi dahilinde, yol açarak, çocuğun tüm potansiyelindeki futbola dair tüm özelliklerinin skor ve şampiyonluk baskısından uzak, açığa çıkartılması esastır.

Böylelikle, yeteneğin, futbola dair hiçbir kırıntı kalmamak kaydıyla on iki yaş üstü gelişimine, biyomotor, bilişsel, psikolojik, teknik, taktik, verimliliği ile beraber yeteneğini yüksek performansa doğru evirerek taşıması ve yol alması ideal bir süreçtir.

Eğitimci kendi yaratıcılığını da kullanarak çocuk oyunculara özgür ortamlar yaratarak oyuncu merkezli yaklaşım ile onların futbol topuna ve oyununa doyumları sağlamalıdırlar. Bu temel oluşturulduğunda yeteneğin daha sonraki süreç içerisinde, futbolun yaşa uygun beceri kabiliyeti ile beraber futbol oyununa dair tekniksel, taktiksel her türlü biçimlenmesi gerçekleşmiş olur.

Yeter ki süreci liyakatli ortam ve eğitimciler ile doğru zamanda, doğru yerde, doğru eğitim, öğretim metotlarını, evreye ve yaşa uygun, sabırlı, hoşgörülü şekilde oluşturmasını başarabilelim.

Ancak bu şekilde çocuk oyuncuları, oyunculuktan futbolcu olmaya taşıyabiliriz.

On iki yaşına kadar olan çocuklar için futbol sadece oyundur. Çocuklar yorulma nedir bilmezler. Sadece oyun üzerine kurgulanmış bir futbol maçında isterseniz 20-30-40 hatta 90 dakika ve daha fazlası oynatabilirsiniz. Oyundan çıkarıp tekrar oyuna alabilirsiniz.

Bir velimiz “hocam sen ne yapıyorsun bir çocuk iki 40, iki 50 dakika hatta iki, üç maç oynatılır mı” sen bu işi bilmiyorsun anlamında bir baskıcı şekilde çıkışmıştı bana. O futbolu bildiğini düşündüğüm değerli velimizle aramızdaki tek fark, o çocuğunun oynadığı oyuna maç, biz ömrünü spora ve futbola adamış alaylısı ve mekteplisi olanlar ise sadece oyun olarak bakmamızdı…

Şunu da ekleyerek yazımı sonlandırmak istiyorum.

Tek şart ve değişmez kural şu; çocuklara bu futbol oyununun sadece oyun olduğunu, kazanmanın ya da kaybetmenin önemli olmadığını ve oyunu oynarken rakibini küçümsememesi ya da gözünde fazla büyütmemesi gerektiğini ve tabi ki işin özeti bu futbol oyununun centilmenlik olduğunun bir prensip olarak öğretilmesi şartı ile.

Peki, ülkemizdeki durum ne?

Onu da bir başka yazıda açıklamak kaydı ile…

Kalın sağlıcakla, selam ve dua ile.