Alkol meselesi
Pandemi dolayısıyla hepimiz az çok mağdur oluyoruz. Fedakarlık etmeyen yok gibi. Aylardır işyerini açamayan esnaf var. Kahveciler mesela.
Virüs tedbirleri ile ilgili anlam veremediğimiz pek çok şey var. Mesela kitapçılar neden kapalı? Sigortacılar ne kadar virüs yayabilir? Bir insan terzide ne kadar süre kalabilir? Bir ayakkabıcı en fazla kaç müşteri alabilir? Bir emlakçı dükkanında virüs ne kadar yayılabilir?
Tüm bunlar esnafın dertleri arasında. Vatandaşın genelinin aklında bu sorular varken…
Kalkıp da ramazan ayına denk gelen kısıtlamada alkol satışlarına yasak gelmesi eleştiriliyor. Geçtiğimiz ramazan ayında cuma günleri de dahil olmak üzere camiler kapatıldığında kimse “Din elden gidiyor” dememişken, şimdi içki satışına yasak gelmesi, “Laiklik elden gidiyor” şeklinde yorumlanmaya çalışılıyor.
İnsanların bağımlılıklarına karşı duracak halimiz yok. Ya da keyiflerine. Herkesin inancı şüphesiz kendine. Ki alkolden büyük günah işleyenlerimiz de mevcut, işlediğimiz de oluyor. Kimsenin sevabı günahı da kimseyi ilgilendirmez.
Türkiye laiklik konusunda bu kadar mı sınırda yaşıyor? Ya da laiklik bu kadar mı zayıf bir noktada? Yani “alkol satılsa laikiz satılmasa değiliz” öyle mi?
Bir de milletin onca derdi varken kalkıp bu konuyu ekranlarda ciddi ciddi tartışmak ne derece sağlıklı?
Ramazanda zaten neredeyse kimse alkol almıyor. Neyi nerede ne şekilde tartıştığınıza bakın. Sonra Müslüman mahallesinde salyangoz satıyor durumuna düşmeyin.
Duvar pahalıya mı mâl oluyor
Karasu Küçükboğaz tarafından başlayıp 32 Evler’e doğru uzanan yeni proje gereği bir duvar ortaya çıktı. “Eşeğin kuyruğunu ortalık yerde kesme. Kimi uzun oldu der kimi kısa” atasözünde olduğu gibi kimi duvarın yüksek olduğunu kimi de sahilin görüntüsünün kesildiğini söyledi.
Sonunda Karasu Belediye Başkanı İshak Sarı gidip duvarın yıkılmasına ve daha alçak yapılmasına karar verdi. Bu kez de duvarın toprak altında kalan kısmının fazla olduğu konuşulmaya başlandı. Hedeflenene göre duvarın arkası zaten kumla dolacak. Ön tarafında da merdiven ve yürüyüş yolu yapılacak. Bu durumda toprağın altında kalan kısmın onlarca santim olduğu ve bunun da toplam projeye uygulanması durumunda ciddi bir maliyeti beraberinde getireceği iddia ediliyor.
Bakınca bu eleştiri de haksız değil. Yani duvarın arkasına kum gelecekse, önüne de merdiven ve yürüyüş yolu yapılacaksa duvara temel atar gibi derinlemesine beton dökülmesine ne gerek var!
Geçtiğimiz hafta sahilde yaptığımız gezide bazı noktalara kapı konduğunu falan gördük. Proje ortaya çıktığında daha iyi göreceğiz de… Kapıların aralıkları bazı esnafların tepkisini çekecek gibi. Kaldı ki eğer umulduğu gibi olursa kapılar gerekli de olmayacak.
Ama dedim ya. Erken konuşmamak lazım. İş bir bitsin bakalım. Neticesi nasıl olacak.
Yarımı yarma bütünü kırma
Rahmetli babaannemin “Yarımı yarma, bütünü kırma, aç da durma” diye bir deyimi vardı. Geçtiğimiz aylarda yayınlanan Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Sakarya’nın nüfus gerilemesi yaşayan tek ilçesi Kocaali.
Hemen yanındaki Karasu ise Sakarya’nın en hızlı nüfus artışı yaşayan ilçesi. Akçakoca’nın, Hendek’in nüfusu artıyor. Kocaali’nin azalıyor.
Peki neden Kocaali’nin nüfusu azalıyor? Geçim tek ürüne bağlı. Ekstra yaşam alanları yok. Sosyal imkanlar gün geçtikçe azalıyor…
Ahmet Acar da Kocaali’ye belediye başkanı olduğundan beri pek çok önemli projeye yön verdi. Hiç gündemde olmayan Kocaali Devlet Hastanesi bizzat Ahmet Acar’ın girişimleri ve Hasan Ali Çelik’in destekleri ile gerçekleşti. Hastane bugün işler vaziyette olmayabilir. Ama hastanenin ilçeye kazandırılması Ahmet Acar’ın girişimleri ile olmuştur.
Yine Kocaali’ye TOKİ projesinin yapılması Ahmet Acar’ın başarısıdır.
Hiç projede yokken Kocaali’ye doğalgaz getirilmesi Ahmet Acar’ın belediyecilik dışındaki Ankara bağlantıları sayesinde olmuştur.
Karasu dururken Kocaali’ye kadınlar plajının yapılması Ahmet Acar’ın bağlantılarını nasıl kullandığını göstermektedir.
Ancak tüm bunlar Kocaali’nin popülaritesini artırmaya yetmiyor. İnsanlar gelir elde edebilecekleri ve daha fazla sosyal imkanı barındıran Karasu’ya yöneliyor.
Hatta fındık üreticileri bile Kocaali’de kazanıp, Karasu’da harcar duruma gelmiş.
Ahmet Acar şimdi de organize sanayi bölgesi için harekete geçti. Ben Ahmet Acar’ı 15 yılı aşkın bir süreden beri tanırım. Yine babaannemin dediği “Kırk kere ölçeceksin, bir kere biçeceksin” felsefesini uygular.
Acar kendi çıkarına bir şey istemez. Onun için de OSB için her görüşten Kocaaliliyi kapsayan bir komisyon kurmuş. “Buyrun siz araştırın. Sonunda hepimiz karar verelim” demiş oluyor.
Bir şeyler saklama ihtiyacı yok demek ki.
Elbette hepimiz tertemiz, hatta mümkünse doğaya katkı sağlayacak bir yatırım isteriz. Ancak bu mümkün değilse en az sakıncası olana razı geliyorsunuz. Bunun içinde babaannem “Haçan naçar (çaresiz) kalırsın, kocamanı (yaşlı adamı) alırsın” derdi.
Kocaali’ye gelecek organize sanayi bölgesi için, OSB girişimcilerine Sakarya Valisi’nin randevu vermediğine ilişkin bir haber yayınlandı. Bu durum gerçek midir bilmiyorum. Ama vali randevu vermemezlik yapma ki! Kabul eder, tedirginliklerini, çekincelerini yüzlerine söyler. Valinin girişimciden korkacak hali mi var!
Birbirimize geri zekalı muamelesi yapmayalım
Sosyal medyada bir fotoğraf paylaşıyorsun hemen biri çıkıp, “Sosyal mesafeye dikkat edin” yazıyor. Kardeşim ben fotoğrafı zaten çektireli çok olmuş. Senin uyarının beni sinirlendirmekten başka bir işe yaramayacağını da sen biliyorsun.
Hastalığı senin ciddiye aldığın kadar ben de önemsiyorum. Durduk yere herkesin birbirini rahatsız edici derecede ikaz etmesi gerçekten aklımızla alay etmek gibi duruyor.
Hadi bir anlık dalgınlıkla burnunuz maskenin dışına çıkarsa karşınızdaki sizi ikaz edebilir de… Sosyal medyada gördüğünüz fotoğrafların altına bari şu yorumları yazmaktan vazgeçin.
Esnaf ne yapacak
Nasrettin Hoca eşeğini kaybetmiş. Elleri arkada keyifli keyifli geziyor, bir yandan da eşeğini aradığını söylüyor. Biri Hoca’ya “Hocam eşeğin kaybolmuş sen halen türkü söylüyorsun. Maşallah” diyince Hoca, “Bir tek şu dağın ardında umudum kaldı. Orada da bulamazsam göreceksiniz feryadı” demiş.
Karasu’daki esnafın umudu yaz aylarıdır. Yazın 3-4 ayda para kazanır, geriye kalan aylarda dükkan kendini anca döndürür.
İki yıldan bu yana kış aylarında dükkan ya kapalı ya da tat vermiyor. Geride kalan yaz ayları için de benzer sıkıntı yaşandı.
İnsanlar pandemi dolayısıyla işyerlerine gidemedi. Hizmet sektöründe faaliyette bulunan işletmeler de menülerinde eksiltmeler yapmak durumunda kaldı.
Şimdi bayrama kadar tam kapanma var. Kapanma bittikten sonra eğer beklenen gerçekleşmezse esnafın hali gerçekten harap olacak gibi.
Umarız tam kapanma vaka sayılarına etki eder de esnaf rahat bir nefes alır.
Vade farkı değil peşin ödemede indirim
Kredi kartı uygulamasında işyerlerinin komisyon alma hakkı yok. Hal böyle olunca bazı mağazalar uyanıklık yapıp ürünlerin iki fiyatını yazıyor. Fiyatı bu kadar nakitte şu kadar indirim…
Bir dönem gazetelerin kuponla tencere tava vermesi yasaklanınca kalkıp tencere tavanın yanında gazete vermişlerdi. Bu da o hesap işte.
Koronavirüs dolayısıyla aşı olmak zorunlu değil. Ancak aşı olmazsanız bazı yerlere giremiyorsunuz, toplu taşımadan istifade edemiyorsunuz falan.
Yersen yani…