Köşe Yazıları

Ali Sarımert, “10 Kasım ve Atatürk  “

10 Kasım ve Atatürk  

Her milletin çeşitli, iyi veya kötü şartlar altında yetiştirdiği liderleri, millî kahramanları vardır. Milletlerin zafer ve şeref sahifelerini dolduran büyük liderler arasında öyleleri vardır ki, bunlar millet iradesinin ta kendisi olmuşlardır. Asırlar geçse de o milletin tarihinden onları koparmak, onlarsız tarih yazmak, onların ideallerine koydukları esaslara dayanmadan ileriye hamle yapmak, çok defa mümkün olmaz.

İşte Türk ve İslam dünyasının son hürriyet kalesi ve büyük bayrağı olan Anadolu’muzun dört bir yanından saldıran düşmanlar tarafından işgal ve imhasına mani olmak için harekete geçen böylece Türk milletini Allah’ın izniyle ve milletin sonsuz gayret ve feragatiyle kurtaran büyük kahraman Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım günü ebediyete intikalinin 85. yıldönümüdür.

Bunun için, şu yazımda, bir damla kabilinden bu kahraman komutanımızın ruhunu şad-etmek amacıyla, O’nun din anlayışını, kendi sözleriyle özetlemeye çalışacağım.       Bizim dinimiz, en makul ve en tabii bir dindir ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur.

Bir dinin tabii olması için akla, fene, ilme ve mantığa tetabuk etmesi lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır. İslam sosyal hayatında, hiç kimsenin bir özel sınıf halinde mevcudiyetini muhafazaya hakkı yoktur.

Kendilerinde böyle bir hak görenler, dini ahkâma uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur. Hepimiz müsaviyiz ve dinimizin ahkâmını öğrenmeye mecburuz.

Her fert dinini, diyanetini, inancını öğrenmek için bir yere muhtaçtır.

Orası da mekteptir. Atatürk bu sözleriyle İslam Dininde din adamları saltanatı olan ruhbanlık sınıfının olmayışını ve her vatandaşın dinini, diyanetini öğrenmekte serbest olduğunu ilan ettikten sonra, 7 Şubat 1923 tarihinde Balıkesir Zağanos Paşa Camii minberinde irad ettiği hutbede de: “Millet! Allah birdir. Şanı büyüktür. Allah’ın selameti ve hayrı üzerinize olsun” Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Cenab-ı Hak tarafından insanlara hakiki tebliğe memur Resul olmuştur. İnsanlara feyz-i ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir, ikmal-i dindir. Çünkü dinimiz akla mantığa ve hakikate tevafuk etmemiş olsaydı, bunlarla diğer Kavanin-i Tabiiye-i İlahiyye beyninde fesat olması icap ederdi.

Atatürk aynı hutbesinde devamla camilerin gerçek anlamını, şu veciz ifadesiyle izaha çalışmıştır.

Arkadaşlar! Cenab-ı Peygamber, mesaisinde iki dara, iki haneye malik bulunuyordu. Biri kendi hanesi, diğeri Allah’ın evi idi.

Millet işlerini Allah’ın evinde yapardı. Her Peygamberin eser-i mübareklerine iktifa en bu dakikada milletimize, milletimizin hal ve istikbaline ait hususu görüşmek maksadıyla bu dar-i kutside Allah’ın huzurunda bulunuyoruz.

Beni buna mazhar eden Balıkesir’in dindar ve kahraman insanlarıdır. Bundan dolayı çok memnunum. Bu vesile ile büyük bir servete nail olacağımı ümit ediyorum.

Efendiler, camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalmak için yapılmamıştır.

Camiler taat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmak lazım geldiğini düşünmek, yani meşveret için yapılmıştır.

Millet işlerinde her ferdin zihnen, bedenen başlı başına faaliyette bulunması elzemdir.

İşte biz de, burada, din ve dünya için İstiklal ve istikbalimiz için, bilhassa hâkimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım.

Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum.

Hepimizin düşündüklerini anlamak istiyorum. Amal-i milliye irade-i milliye yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, bilumum efradı-ı milletin arzularının, emellerini muhassalasından ibarettir.

Binaenaleyh benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sorunuzu rica ederim.’ Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bundan sonra minberden aşağıya inmişler ve muhtelif kimseler tarafından 20 den fazla sorulan soruları tespit ettikten sonra, her birine cevaplarını vermiştirler.

Minberler, halkın dimağları ve vicdanları için, bir menba-ı feyz,menba-ı nur olmuştur.

Böyle olabilmek için minberden aksedecek sözlerin bilinmesi ve anlaşılması ve hakaik-i fenniye ve İslamiyye’ye mutabık olması lazımdır.

Huteba-i Kiramın ahvali siyasiye, ahval-i içtimaiyye ve medeniyyeyi her gün takip etmeleri zaruridir.

Bunlar bilinmediği takdirde halka yanlış telkin verilmiş olur. Binaenaleyh, hutbeler, tamamen Türkçe ve icabat-ı zamana muvafık olmalıdır ve olacaktır.

Yukarıda din konusundaki kıymetli söz ve fikirlerinden, özet de olsa sizlere sunduğum Büyük Komutan Mustafa Kemal Atatürk’e Allah’tan rahmet dilerken, O’nun ilkelerine bağlı ve imanlı Müslüman Türk olarak, muasır medeniyet seviyesine hep birlikte el ele yükselmek ve bize emaneti olan güzel vatanımızı korumak hepimizin ideali olmalıdır.