Akletmemek

Akletmemek
Değerli okuyucular ben yaklaşık elli yıldır sporun ve futbolun bir fiil içindeyim. Yani herkesin bir mesleği var manav kasap su tesisatçısı vs. Benim mesleğim yani işim spor ve futbol. Bu yaşıma kadar ekmeğimi meşin yuvarlak peşinden koşarak kazandım. Yani benim işim bu spor ve futbol.
Bir başka meslek sahibi gibi futbolu konuşurken mesnetsiz ve içeriği boş bir şekilde atıp tutmuyorum. Ağzımdan çıkıp yazıya dökülen her şey bilimsel ve bir kanıta dayalı.
Dolayısı futbol benim uzmanlık alanım, bu konuda hiç yalancıktan mütevazı gibi davranmaya hiç niyeti yok.
Neden bu hatırlatmayı yaptım derseniz? Yıllardan beri benim yazıp ve bilimsel olarak işlediğim konulara yıllar sonra gelinmiş olunması.
Bu durum benim açımdan son derece mutluluk verici. Genç meslektaşlarımı ve yeni yeni bilimsel ve akılcı bir şekilde yorum yapanları kutluyorum.
Ama gelin görün ki ülkemiz de yerleşmiş, daha doğrusu kangrene dönüşmüş bir takım tabuları yıkmak çok zor ve zaman alıcı şeyler.
O yüzden değişim gerçekleşecek fakat biraz zor olacak.
Konuya şöyle geçiş yapayım bu açıklamalardan sonra.
Çocuk ve genç sporcuları çalıştırmak ayrı bir uzmanlık alanı bir durumdur. Futbol oynasın ya da oynamasın bu alandaki bütün çalıştırıcıların bilimsel olarak bu konuda eğitim alması artık kaçınılmaz bir gerçektir.
Hep yazıp çiziyorum bu ülkede çocuk ve gençlerle ilgilenen eğitim almamış çalıştırıcılar potansiyel tehlikedir.
Ve bir başka tehlike ise veliler yani çocuğun sahibi olan baba ve annelerdir. Onların bilinçsiz ve egoist davranışları ve tabi ki sabırsızca beklentileri (maddi anlamda) çocukların ve gençlerin hem antrenmanlarda hem müsabakalarında hem de transfer beklentilerinde potansiyel bir tehlikedir.
Oturmuş ve bize ait olmayan sistemsiz futbolumuzda, (sahipsiz denetimsiz, takipsiz, işlevsiz) yetişkinlerin çocuk ve genç futbolunu bilmemeleri, kendi beklentilerini çocukların ve gençlerin üzerinden tatmin etme anlayışı, kazanıp kaybetmenin dünyanın sonu olduğunu sandığımız, futbolcularında kendilerini yöneticilere kulüp başkanlarına ve tabi ki simsarlara, beğendirmek için futbolun gerçek ruhunun barış kardeşlik olduğunu çoktan unutmuş bir anlayış ile oynanan, tamamen ticari amaçlı endüstriyel bir şey çıkıyor ortaya.
Dünyada da işleyiş böyle ama biz işin özünü çoktan unuttuk ve çok çok abarttık. O yüzden ülkemiz yabancı ama yaşını başını almış futbolcuların çöplüğüne dönmüş durum da.
Valla bunu ben söylesem beni yabancı düşmanı olarak suçlarsınız ama ben demiyorum sadece, ulusal düzey de maç yapıp yenildiğimiz 3,5 milyon nüfuslu Hırvatistan’ın teknik adamı basın toplantısında söyledi.
Ben elli yıldır bu işin içindeyim, ilk gün neyse bu günde aynı futbol anlayışı var ve değişmiyor maalesef. O yüzden 85 milyonluk bir ülkeden başarılı olabilecek bir milli takım çıkaramadık, çıkaramıyoruz.
Her geçen gün sorunlar katlanırken nokta kadar bile olsa çözüm üretilmiyor ülkemizde.
Ne zamanki bilimden akıldan uygarlıktan uzaklaştık, o günden beri birilerine benzeme özenme ve taklit etme tekniklerini uygulamaya koyduğumuzdan beri iki yakamız bir araya gelmez oldu. Taklit etmeyi bile yüzümüze gözümüze bulaştırıyoruz oda ayrı bir konu.
Biz artık hangi alanda olursa olsun çözüm üretemediğimiz de sıkıştığımız da hemen işi Yüce Tanrıya havale ediyoruz ve akılla ve biraz çabayla halledeceğimiz birçok şeyi ondan bekliyoruz çözsün diye.
Oysa Yüce Tanrı bize Kur’an-ı Kerim’de çözümünü çokça vermiş. Diyor ki Yüce Tanrı ‘Akletmez misiniz?’ diye…
Akletmiyoruz çünkü Kur’an-ı Kerim’i ve başka kitapları okumuyoruz, dolayısı ile bilimsellikten akıldan mantıktan üretmekten çabalamaktan çok çok uzaklaştık.
Bu yolun dönüşü var mı? Elbette var ama aklını çalıştıranlara, bize değil.
O yüzden her alanda sürekli geriliyoruz.
Adamlar uzaya insan taşıyor biz ise ‘erkekler kırmızı don giyerse haram mı helal mi?’ onu tartışıyoruz.
Uzun lafa gerek var mı?
Ortadoğu kültürünün kaderci yaklaşım ile devam ediyoruz, akletmiyoruz çaba sarf etmiyoruz, üretmiyoruz, sürekli tüketiyoruz ondan sonrada kurtarıcı bekliyoruz…
Eski bir deyimle ‘oh ne ala yemede yanın da yat!’
Ne diyelim Yüce Tanrı herkesin gönlüne göre veriyor demek ki…
Sağlıkla kalın selam ve dua ile.