Adam hiç değişmedi ki

Biz gazetemizi kurduğumuzda dengeli ve özgürlükçü bir yayın çizgisi belirledik. Herkesin kendisini özgürce ifade edebilmesi için ne gerekirse yapmaya çalıştık. Gazetemiz kurulduğunda her siyasi partinin mevcut yönetimlerine sayfa ayırdık hatta her siyasi partiye mensup köşe yazarımız vardı. Ak Parti’den (merhum) Nuri Haşmenoğlu, CHP’den Muzaffer Tatlı, MHP’den Fatih Şentürk, Saadet Partisi’nden Celal Bingül haftalık yazıları ile kendi kitlelerine ve diğer siyasi görüştekilere ulaşma imkanı buldu.
Gazetemizde mümkün olduğunca Karasu’nun aleyhine olacak haberleri yapmamaya, bir gazete olmanın ötesinde bir sivil toplum kuruluşu ayarında yayın politikası çizmeye gayret ettik.
Zaman zaman tirajımız (satış sayıları) hayallerimizin ötesine geçti. Zaman zaman da çok gerilerde kaldık.
İlanlarımız arttığında sayfa sayılarımızı artırıp size daha fazla haber vermeye çalıştık. İl gazetelerinin tirajının her geçen gün düştüğü bir ortamda satış sayılarımızı olabildiğince artırdık.
Önceliğimiz hep kazandığımız paranın helal olması noktasındaydı. Herkesin kendini özgürce ifade edebildiği bir ortam hayal ettik ve bugüne kadar da siz değerli okurlarımızın katkısı ile bunu başardık.
Öyle günler oldu ki bizim gazetemizde bizim gazetemiz eleştirildi. Kendi yazarlarımız gazete yönetimine sert eleştirilerde bulundu. Bunları yayınlamaktan da çekinmedik. Tüm bunları demokrasi çerçevesinde değerlendirdik.
Ak Parti’de Yakup Gençbay’dan koltuğu İshak Sarı devraldığında kendisine yayın çizgimiz hakkında bilgi verdik. İlçe Başkanı olarak bize haber servis etmeleri veya faaliyetlerini haber vermeleri durumunda kendilerine bir gazete sayfası ayırdığımızı, gazetemizde partilerinin görüşünü aktaran bir yazar bulunabileceğini ve tüm bunların karşılığında kendilerinden bir bedel talep etmeyeceğimizi söyledik. Sarı, “Bir siyasi partinin bir gazetede sayfasının olması çok mantıklı gelmedi” dedi. Zaman içinde Nuri Haşmenoğlu Belediye Basın Halkla İlişkiler Müdürü oldu. Bizde yazması diğer gazetelerle olan ilişkileri açısından sakınca teşkil edeceği için okurlarımıza veda etti.
Daha sonra Ak Parti ile gazetecilerin iletişimi birkaç kez kriz yaşadı. Bazen İshak Sarı, basın mensuplarının milletvekillerine soru sormamasını (ya da yazılı soru sormasını) istedi bazen milletvekili ziyaretlerine basın davet edilmedi.
İshak Sarı’nın basına bakışı seçildiği gün neyse bugün de odur.
Geçtiğimiz hafta 9 lira 90 kuruşluk çikolata yollayıp gazeteciler günü kutlaması bundandır.
İshak Sarı dün neyse bugün de odur, tutarlı adamdır.
Verin o parayı Karasuspor’a
Benim görüşüme göre bir şehrin en önemli markası spor kulüpleridir. Akçaabat Sebatspor sayesinde Akçaabat adını duyurmuştur. Salihli Linyit Spor veya Turgutluspor sayesinde bu ilçelerin ismini biliriz. Alanyaspor belki farklı bir örnek ama Bucaspor olmasa Buca İzmir’de bile dışta kalmış bir ilçe.
Karasuspor ise kurumsallaşamamış olmanın bedelini ödüyor. Her dönem bir babayiğit çıkıyor. Var olan servetini ve hatta çevresindekilerin paralarını tüketiyor. Sonunda takımı bulduğu yerde ya da bir adım ötesinde bırakıyor.
Şimdi Karasuspor Bölgesel Amatör Lig’de mücadele ediyor. Burası profesyonelliğin sınırı. Bu ligden bir üst lige çıkınca artık profesyonel bir kulüp haline geleceksiniz. Karasu’nun bu başarıyı elde etmesi için iki eksiği var. Birincisi profesyonel yapılaşma. İkincisi para.
Bu iki imkan da Karasu Belediyesi’nde şu an için mevcut.
Geride kalan hafta Kurudere eski Belediye Binası ihale ile satıldı. 960 bin lira yani yaklaşık 1 milyon lira gelir elde edildi. Bu gelir Karasu Belediye Bütçesi’ne gelir beklentisi olarak yazıldı mı bilmiyoruz. (Zira biz bütçeleri kabaca görüyoruz.)
Ama eğer yazılmadı ise…
Yani bu para gelmese de hizmetlerin aksamayacağı planlanmıştıysa… O parayı verin Karasuspor’a. Bizim de profesyonel bir takımımız olsun.
“Yasalar var. Bir spor kulübüne ne kadar yardımda bulunulacağı bellidir” falan demek de mümkün. Bu işi çözmek ve kalıcı bir çözüme ulaştırmak da…
Ahmet Genç düzeltti
Geçtiğimiz hafta Karasu’ya yapılmasını beklediğimiz Beşiktaş Spor Tesisi’ni Hendek’e kaptırdığımızı yazmıştık. Aynı yazıda Karasu’ya kurulması planlanan 150 yataklı hastanenin de 100’e indirildiğini ve Kocaali ile 75-25 pay edildiğini yazmıştık. Karasu eski Belediye Başkanı Ahmet Genç iki noktayı düzeltmek için aradı. “Beşiktaş yatırımı benim dönemimde gündeme geldi. Ben ayrıldıktan sonra projenin ne olduğunu sorguladım ama bir türlü tatmin edici bir yanıt alamadım” dedi. Karasu Devlet Hastanesi’nin de 150 yataklı olarak değil 250 yataklı bölge hastanesi olarak projelendirildiğini ancak sonunda bu noktaya gelindiğini söyledi. Ahmet Başkan’a teşekkür ederek eksik bilgilerimizi bu şekilde düzeltmiş olalım.
Kimse sormayacak mı
Karasu’daki meşhur 46 milyon liralık dava devam ediyor. Bir bakıyorsunuz dava ağır cezaya gönderiliyor ve ayrı davalar halinde görülüyor. Bir bakıyorsunuz davalar birleştiriliyor ve Karasu’da görülmeye başlıyor. Bir daha bakıyorsunuz herkes çağrılmış. O dönem belediyede görevli olanlar, ondan önce görevde olanlar, ondan da önce belediye binasının yakınından geçmiş olanlar (bu son söylediğim şakadır. Mübalağa gazeteciliğin şanındandır)…
Haberlere bakıyorum. Karasu Belediyesi ile ilgili davalar birleştirilmiş ve Karasu Adliyesi’ne alınmış. İstisnasız herkese “falanca gün falanca saat orada olun” denmiş.
Matematik bilen insan bilir ki o kadar insan o binaya sığmaz bile…
Üstelik bu kişilerin çoğu halef-selef ilişkisi içinde. Karşı karşıya seçime girmiş, birbiri ile kırgınlık yaşamış insanlar.
Dahası Karasu’ya mâl olmuş insanlar. Bunların büyük bir kısmını halk seçmiş. Hukuk her şeyin üstünde elbette. Ama bu kadar kalburüstü adamı bir bahçeye toplamak rencide edici değil midir?
Daha sonra bu kadar kişinin ifadesinin aynı gün alınmasının mümkün olmadığı anlaşılmış. Hepsi birden eve gönderilmiş. Şimdilerde onar onar çağrılıyorlarmış.
Allah yardımcıları olsun…
Aşı bilmecesi
Aşı gelecek mi? Geldi mi? Yan etkisi var mı? Çin mi iyi Alman mı?
Derken ilk aşı görüntüleri gelmeye başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan sonra Karasu’dakiler dahil tüm sağlık çalışanları aşılandı.
Aşı Çin’den gelen aşı. Bu kadar adam aşılandıktan sonra artık kimse “Ben ne aşısı yaptıracağım” diye soramaz.
Bu defa da “Bana sıra ne zaman gelecek” diye ortalığı karıştırmaya başladılar. Kardeşim sen daha düne kadar “Aşının işe yaraması tartışılır” diyen adamdın. Recep Tayyip Erdoğan’ı güvenilmez, Fahrettin Koca’yı bilgileri gizlemekle suçluyordun. Ne ara aşı fanatiği oldun? Bu kadar hızlı dönülür mü?
Yarın aşı sana yapıldığında ne diyeceksin acaba?
Bu insanları anlamak gerçekten çok kolay değil.
Muhalefet “her şeye karşı çıkmak” değildir. Olumlu şeyleri takdir etmezseniz eleştirileriniz karşılık bulmaz.
En azından bende bulmaz.
Muhittin Topalak
Cem Yılmaz’ın çok hoşuma giden bir anlatısı var. “Sosyal medyada her şeyi paylaşıyorsun. Sonra ‘CIA bu hesapları kontrol ediyormuş’ diye paniğe kapılıyorsun. Ne yapsın CIA senin hesabını. ‘Muhittin Topalak. From Kazlıçeşme (Kazlıçeşme’den). Kill him! (Öldürün)’ Ne oldu? Mangal yarım mı kaldı” diyordu.
Şimdi gelinen noktada WhatsApp kişisel verileri üçüncü kişilere verme izni istedi. Herkes ayağa kalktı.
Tepki vermek güzeldir de… Mesajlarınızın okunmadığını ya da verilerinizin paylaşılmadığını düşünmek şaşırtıcı.
Vodafone hat kullanıyorum. Bir mesaj geldi. Burada bir şirkete ait bir uygulama (Vodafone yanımda) indirmem durumunda bilmem ne kadar internet kazanacağım, faturalarımı takip edebileceğim falan yazılmış. Ben de “İndireyim. En azından ne harcadığımı takip ederim” diye düşündüm. Ancak program daha “Selamünaleyküm” demeden “Resimlerinize erişme izni istiyorum” dedi. İzin vermeyince de programı kullanmama müsaade etmedi.
Ünlü bir ekonomi felsefesi şöyle der: Bir ürünü bedava satın alıyorsanız muhtemelen ürün sizsinizdir… (“ürün” kelimesini “mal” olarak da okuyabiliriz…)