Köşe Yazıları

Aç kalan yok, açlık çeken çok

 

Türkiye tarım ülkesi olmasına rağmen yanlış politikalar nedeniyle 19 yılda 3 milyon civarında çiftçi toprağını terk etti.

Bu süreçte tarım sektörünün ulusal gelire katkısı yüzde 11’ten yüzde 6’ya düşerken, istihdama katkısı da yüzde 35’den yüzde 15’e kadar geriledi.

Rusya -Ukrayna savaşı nedeniyle gerek enerji maliyetlerin artması gerekse tarım alanlarının giderek betonlaşması veya terk edilmesi önümüzde büyük bir gıda enflasyonu yaratacaktır.

Tahıl ürünleri lideri konumunda bulunan Rusya, Hindistan ve Çin’in bazı gıda maddelerinin ihracına sınırlama getirmesi de önümüzdeki dönemde zor bir sürece gidileceğini gösteriyor.

Üretimin az, talebin çok olduğu bir ortamda bazı tarım ürünlerinin piyasadan çekilme tehlikesiyle karşılaşılması da mümkündür. (Örneğin şeker, yağ, hayvansal ve buğday ürünleri gibi)

***

Türkiye tarımda son 19 yılın en kötü dönemini yaşıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’na göre, tarımda istihdam edilenlerin sayısı 2002’de 7 milyon 458 bin kişiyken, bu sayı Eylül 2011’de 6 milyon 745 bine, Eylül 2021’de ise 4 milyon 974 bine düştü. Buna göre tarımda istihdam edilenlerin sayısı son 19 yılda yüzde 33; son 10 yılda ise yüzde 26 geriledi.

“2011’de istihdam edilenlerin yüzde 26,2’si tarımda çalışırken, bu oran 2021’de yüzde 17’ye kadar geriledi.”

“Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verileri de kayıtlı çiftçi sayısının son yıllarda giderek düştüğünü ortaya koyuyor.” 2008’de 1 milyon 127 bin olan çiftçi sayısı 2011 yılında 1 milyon 122 bin idi. Çiftçi sayısı 2021 yılının eylül ayında 530 bine kadar düştüğünü gösteriyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre tarım alanları da azalmaya devam ediyor. Bu dönemde ekilebilir tarım alanlarında da gerileme yaşandı. “2002’de Türkiye’de ekilen ve dikilen tarım alanı 26,5 milyon hektar civarında, iken 2021 yılında 23 milyon hektara kadar geriledi.”

Tarım alanlarının azalmasına etki eden faktörlerin en başında gübre, tohum, ilaç ve mazot maliyetleri geliyor.

Türk lirasının dolar ve Euro karşısında değer kaybı da maliyetlere olumsuz katkı yapıyor.

Tarımsal üretimin azalması nedeniyle arzın İthalat yoluyla karşılanması sorunun temelinden uzaklaşılmasına yol açıyor.

Emeklerinin karşılığını alamayan çiftçiler ancak kendi geçimlerini karşılamaya yönelik tarım ve hayvancılık faaliyetine devam ediyor.

Son 1 yıl dikkate alındığında;

Gübre yüzde 600,

İlaç yüzde 233,

Tohum yüzde 110 artış göstermiş.

Siz olsanız böyle bir durumda tarım ticareti yapar mısınız?

Tarım ülkesi olmamıza rağmen tarım ürünlerinin birçoğunu ithal ediyoruz.

***

27 Mayıs tarihinde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Merkez Ofisi Açılışı ve Ustalara Saygı Ödül Töreni’ne katılmıştı.

Burada yaptığı açıklamada, ekonomik krize ilişkin eleştirilere tepki gösteren Erdoğan, “Şimdi birileri çıkıp ‘aç kaldık’ diyor. Ya vicdansızlık yapma, ne aç kaldın. Aç kalan falan yok!” ifadelerini kullandı.

Ancak:

“Türk-İş’in Mayıs 2022 açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasına göre,” açlık sınırı 6 bin 017 TL ile mevcut 4253TL olan asgari ücretin 1764 TL üzerinde gerçekleşti. Mutfak enflasyonundaki artış aylık yüzde 13 olurken son on iki aylık yüzde 107 oranında belirlendi. Yoksulluk sınırı ise 19 bin 602 TL olurken bekâr bir çalışanın aylık yaşama maliyeti 7 bin 836 TL‘ye ulaştı.

“Halkın yüzde 60’ı asgari geçim ücreti düzeyinde yaşıyor.” Asgari geçim ücreti 2022 yılı itibariyle 4 Bin 253 lira olarak belirlendi. Yani açlık sınırı altında ücret alıyorlar.

Yetersiz beslenme nedeniyle kronik bedensel ve depresyona bağlı rahatsızlıklarda önemli artışlar yaşanıyor.

Halk pazarlarına uğradığınızda toplanma saatlerinde birçok vatandaşın satıcılar tarafından kenara ayırmış olduğu çürük, ezik sebze ve meyveleri topladığını görürsünüz.

“Elbette aç kalan yok ama açlık çeken çok! Eğer önlem alınmazsa bu günleri arayacağız, bunu iyi düşünün!”