Köşe Yazıları

Aydınlatma yüzünden de ölmeyelim artık

 

Karayolları Ankara ve İstanbul Caddelerinde çalışmalar yaptı. Yıllardan bu yana sıkıntı olan Karasu Küçük Sanayi’den Liman Kavşağı’na kadar olan alanda yol duble hale geldi.

Bu şekilde 2009 yılında yapılması gereken yol tamamlanmış oldu.

Plaj Caddesi’nin Dörtyol Mevkii’nde yolda yükseltme yapıldı. Sonunda yolda su birikmesinin önüne geçildi. Yollar genişledi falan…

Peki sene olmuş 2021. Karasu’nun kışlık nüfusu bile yüz bini geçer hale gelmiş. Kışın ortasında bile hafta sonları Karasu’da araç trafiği yoğunlaşıyor.

Gel gör ki Ankara ve İstanbul Caddesi’nde aydınlatma yok. Işığı bozuk araçlar, traktör ve patpatlar bu caddelerde seyrediyor. Ayrıca araçların dışında yaya trafiği de oluyor.

İnsanlar ölmeden buralarda aydınlatma yapmak çok mu zor?

 

Sosyal medya etiketleri

İnsanlar bazı çalışmalar yapıyor. Bu çalışmaların da daha fazla kişiye ulaşmasını istiyor. Gayet normal. Ancak bunun yanında hiç alakam olmamasına rağmen bendenizi de etiketliyor. Bir fotoğraf paylaşmış, beni etiketlemiş. (Haberim olması için etiketleyenleri hariç tutuyorum.)

Fotoğrafta ben yokum. İlgimi de çekmiyor. Amacın ne? Benim kitleme ulaşmak.

Peki buna ne hakkın var? Nezaket falan…

“Sosyal medyada herkes eşit” diyorsunuz konuyu kapatıyorsunuz yani.

Hayırlısı olsun…

 

İlk kez o coşku

Pandemi sürecinin başından bu yana ilk kez öğrencilerin de iştirak ettiği bir 29 Ekim kutlaması gerçekleştirildi.

Pandemi süreci içinde pek çok şeyi çok özledik. Bunların başında kesinlikle resmi törenler geldi. Geçtiğimiz haftaki 29 Ekim töreninde Karasu Kaymakamı Ahmet Naci Helvacı’nın heyecanı gözlerden kaçmadı. Helvacı oldukça heyecanlı bir şekilde törene geldi. Halkın ve öğrencilerin bayramını kutlarken coşkuyu artırmaya gayret etti. Hatta heyecandan kelimeleri karıştırdığı oldu.

Bu durum bile aslında bu törenleri ne denli özlediğimizin kanıtı. Öte yandan vatandaşların ve öğrencilerin yoğun katılımı da gözlerden kaçmadı. Bu da milli bayramların birleştirici yönünü gözler önüne serdi.

Gerçekten görülmeye değer ve özlediğimiz bir tören oldu. Emeği geçenlere, başta İlçe Kaymakamı Ahmet Naci Helvacı olmak üzere, teşekkür ediyorum.

 

Vefa demişken

Bu seneki Camiler ve Din Gönüllüleri Haftası dolayısıyla camilerde yıl boyunca vefa konusunun işlenmesi kararlaştırıldı. Önümüzdeki günlerde vefa konusunu çok daha dinleyeceğiz. En azından Cuma hutbelerinde.

Bu sene 29 Ekim Cuma gününe denk geldi.

Hutbede yaşlılara vefa konusu vardı. Son paragrafta ise 29 Ekim ile ilgili mesaj yer aldı. Hutbedeki son paragrafta aynen şöyle diyordu: “Aziz Müslümanlar! Bugün Cumhuriyetimizin ilanının 98. yıl dönümü. Bu vesileyle şanlı Kurtuluş Mücadelemizde canlarıyla, kanlarıyla bu toprakları savunan ve vatanımızı bize emanet eden aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi ve devlet büyüklerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyoruz. Yüce Rabbimiz kıyamete kadar bu mukaddes vatanda birlik ve beraberliğimizi, huzur ve kardeşliğimizi daim eylesin.”

Burada vefanın asıl sahiplerinden Gazi Mustafa Kemal Atatürk adını zikretmeden vefadan bahsetmek mümkün olabilir mi?

Birlik ve beraberlik temennisinde bulunurken, birleştirici olmak gerektiğini düşünüyorum.

Doktor niye durmuyor

Karasu’ya pek çok doktor atanıyor. Ama doktorlar kısa süre sonra ilçeden tayinlerini istiyor.

Neden?

Çünkü Karasu’da sosyal imkan sınırlı. Spor alanı kısıtlı. Ulusal ve uluslar arası çapta markalar yeni yeni geliyor. Tüm bunların yanında Karasu’da nitelikli okul yok. Yani doktorun burayı tercih etmesi için, geldikten sonra gitmemesi için bağlayıcı bir yer yok.

Spor salonun olur, adam kaydını yaptırır gitmek istemez. Kapalı havuzun olur. Adam üyelik yaptırır kalmaya devam eder.

Arkadaş ortamı ile takılabileceği nitelikli kafe sayısını artırırsın. Adam ortamdan kopamaz. Gitmek istemez.

“Öğretmenler için neden aynı şey söz konusu değil? Sonuçta onlar da aynı şekilde atama ile geliyor” diye düşünebilirsiniz. Bunun cevabı çok basit. Karasu zorunlu hizmet bölgeleri arasında yer alıyor. Yani öğretmenler buraya geldiğinde doğu görevini yapmış kabul ediliyor.

Demek ki doktorlar için izlenecek iki yoldan biri burayı zorunlu hizmet bölgesi kapsamına aldırmak. Ki bu, bu ilçenin gelişmişlik düzeyinin aşağıda olduğunu gösterir.

İkinci yol ise ilçenin niteliğini artırmak ve burayı hem doktorlar için hem de Karasulular için daha yaşanır hale getirmek.

Meşakkatli olan ikinci yolun tercih edilmesi gerektiğini, siyasisi, ticarisi, sivili, memuru, sağcısı, solcusu buranın daha yaşanabilir bir yer olması için mücadele etmeliyiz.

Yaşadığınız ilçeyi yaşanabilir bir hale getirmezseniz “zorunlu hizmet bölgesi” olacak kadar kötü bir yer olmasına tahammül etmek zorunda kalırsınız.

 

Hayvan hakları tamam da

Pazar akşamı, gece yarısı ofisteki işim bitti. Eve yüz metre kadar kala iki köpeğin bir dükkan önünde yattıklarını gördüm.

Köy çocuğu olduğum için köpekten pek korkmam. Ama yine de hayvanları rahatsız etmemek adına kaldırımdan indim. İri olan köpeğin yanından geçerken bir anda köpek hırlamaya ardından havlamaya başladı. Sonra da üstüme doğru koşmaya başladı.

Sakinliğimi korudum ve köpeği geri püskürttüm ama…

Düşündüm ki benim yerime engelli bir vatandaş da olabilirdi. Ya da ne bileyim, küçük bir çocuk falan…

Hayvan haklarına saygılı olalım da…

İnsan hakları da biraz önemsenmeli diye düşünüyorum.