Sesimi duyan var mı
Arabama atlayıp, bir kez daha, 70 yılımı geçirdiğim güzel ilçem Karasu, ne kadar deprem ya da başka afetlere karşı dayanıklı olur diye dolaşırken, gördüğüm ve yaşadığım manzara karşısında, gelmekte olan “Marmara Depremi” sonrasında, eğer bu günlerden önlem alınmazsa, depremin parolası olmuş “Sesimi duyan var mı?” sözü aklıma geliyor ve adeta kayıtsız kalan halk ve yönetenlerin varlığıyla ürperiyor, tüylerim diken diken oluyordu.
***
Bir zamanlar, kalite turistlerin vazgeçmediği, marka olmuş Sakarya nehri kıyısındaki “Yenimahalle’den” başladım gezintime.
***
Bataklık ve orman durumundaki yerler, cebinde birkaç kuruşla müteahhitliğe başlayan yoz zihniyete teslim edilerek, yöneticilerin de seyrettiği ormanlık alan kesilmiş ve acı kum olarak tarif edilen dolgu ile doldurularak, 3-4 katlı yüzlerce bina yapılarak talan edilmiş.
***
Marmara Depreminde, bu yapılar, ne kadar sağlam yapılmışsa da, sıvılaşmış zemine batacaktır. (Buralar yapılmadan evvel, güya gün görmüş, eski profesyonel futbolcu) mahalle muhtarına dedim ki; “Muhtar; İhtiyar heyetini topla, Belediye Başkanına gidelim ve Yeni mahalle’de, çok zengin ve meşhur insanların koşarak yerleşmek istediği 5-6 trilyon değerinde, yüzde 40 imarlı, en fazla iki katlı villaların oluşacağı mevzi imar planıyla yaşanacak bir yer olmasını sağlayalım bu mahallenin” dediğimde, muhtar benimle olan samimiyeti kesip o üç beş liralık müteahhitlerin kucağına attı bu kadar güzel mahalleyi.
***
Ne orman kaldı, ne de bir göl. Her taraf bina doldu. Hatta, mahallenin bitişiğinde kuş cenneti olarak bildiğimiz “Sülük Gölü” tabir edilen alan bile, imara açılıp, üzerine konutlar, hatta işyerleri açılarak, Karasu’nun deniz kenarındaki bir zamanların Mersin Balığı ve havyarıyla
Türkiye’de adı anılan balıkçı köyü Yenimahalle bugün, beton yığınına dönmüş ve ya “Yenice Barajının yıkılmasıyla (?)” 9 metreye çıkacak Sakarya Nehrinde boğulacak ya da, yaklaşan Marmara Depremiyle, yaşanacak yer olmaktan çıkacak.
***
Zaten, yabancılarla kaybolan o neşeli güzel insanlar beldesi Yenimahalle, artık, tarihin karanlık sayfalarına gömülerek kaybolacak.
***
Üzgün ve düşünceli bir şekilde Yeni Mahalle’den ayrılırken, otlak olarak ve mısır dikim alanları olarak kullanılan ve bugün “Sanayi Bölgesi” diye anılan geniş alana bakıyorum. Buralarda yerleri olan, bilhassa “Gürcü Halk”, mısırını, buğdayını, yulafını buradan temin eder ve buraya “Çakal yuvası” derlerdi.
***
Bir baktım, ağaçlar kesilmiş, yine acı kumla doldurularak, siteler kurulmuş. Kurun bakalım kurun. Marmara Depreminin, Karasu’da yaratacağı şiddete dayanabilecek misiniz diye düşünmekten kendimi alamıyor kanal kıyısına yapılan binalara bakarak, orada yaşayan insanlara acıyor, 1984 yılından sonra gelen Belediye Başkanlarının, sırf oy kaybetmeme, biraz daha koltukta kalma uğruna katlettikleri Karasu’ya, gözyaşımı akıtıyordum.
***
Rahmetli Belediye Başkanı Mustafa Birinci Beyefendi’nin, “Karasu yüksek tepelere kurulmalı” sözü hep kulaklarımı çınlatıyordu.
***
Aziziye mahallesinden, Küçükboğaz gölüne kadar kısım ise, hatta küçük boğaz gölünün taşmasıyla oluşan sazlık alanların doldurularak, inşaatların, bütün bir hızla devam etmesi karşısında, anladım ki, 25 yıldan beri Karasu’yu yöneten AKEPE zihniyeti, bugün de, hiç yolundan sapmadan, betonlaşarak gelişme yanlışlığından kendini alamamış ve maalesef uyuyan halkımızın da kazana atılan kurbağa misali ölümü beklediğini görüyor ve bu enkaz yığınına dönüşen Karasu için cılız da olsa; “Sesimi duyan var mı?” diye haykırıyorum.