Köşe Yazıları

Ne için ölüyoruz

 

İnsanın en önemli ihtiyacı güvenliktir. Herkese askerlik zor gelir. Askerlik değildir aslında zor olan. Hiç tanımadığınız biri ile aynı koğuşta uyutmaz sizi bünyeniz. Uyusanız da çakal uykusudur o. Dinlenemezsiniz.

Onun için zordur aslında askerlik. Askerdeyken kimse uyumaz. “Asker uyumaz” lafı aslında “Asker uyuyamaz”dır.

Uyursa…

Ölür!

Ülke dışına çıktınız mı bilmiyorum. Ben çıktığımda ilk aklıma gelen “Acaba burada kurallara uymazsam ve polis beni yakalarsa ne yaparım? Rüşvet versem mi kurtulurum yoksa vermesem mi” oldu.

Yani güvenlik!

Ben şu an yazı yazabiliyorsam, siz bu gazeteyi elinizde çayınız kahvenizle okuyabiliyorsanız, arkanızı duvara dayanma zorunluluğu hissetmiyorsanız, tek derdiniz akşam eve ekmek götürmekse…

Yani kendinizi güvende hissediyorsanız…

Terörü burnumuzun dibinde değil ülke dışında biliyorsak…

Bizim evlatlarımız babasız kalmasın diye kendi evlatlarını babasız bırakıyorsa birileri…

Üstümüzde öyle ağır bir vebal vardır ki ezilmemek mümkün değil.

Ömer Faruk Civelek, as teğmen olarak tezkere bırakmış. Yani üniversite mezunu olarak askere gitmiş, sonrasında askerliği tercih etmiş.

Üsteğmen olmaya gün sayıyor. Gün saydığı bir başka şey ise yuva kurmak. Belki de operasyon sonrasında evlilik tarihi belirleyecek.

Dünya evine gireceğine toprağın altına koyduk onu.

Peki başa dönersek… Ne için?

Biz birbirimizi yiyelim diye mi? Daha fazla para kazanalım diye mi? Kiraları artıralım, kar payını yükseltelim, maç yüzünden bile birbirimizi vuralım diye mi?

Siyaset adı altında birbirimize hakaret edelim diye mi?

Trafikte yol verme meselesi yüzünden cinayet işleyelim diye mi?

Ömer Faruk Civelek’in şehit olduğu gün hava yağmur göstermiyor. Ama yağmur yağıyor. Peki ne zaman? Düğünler var o akşam. Düğünlerde oyun havası çalmaya başladığında gökler ağlıyor. Anlayana tabi…

Siz güven içinde evlenin diye evlenemeden toprağa giren adama borcumuzu nasıl ödeyebiliriz?

Ne versek 30 yaşında toprağa giren bir evladın acısını yok edebiliriz?

Ne versek canınızı verirsiniz? Ne versek evladınızdan feragat edersiniz? Hiç düşündünüz mü şehide ne kadar borcumuz var!

Şehit için helallik isteniyor her cenazede.

Şehit bize hakkını helal etsin de bizim helal edecek hakkımız varsa o zaten helaldir…

 

SESSİZ KAHRAMANLAR

Pek çok şehit cenazesine katıldım. Cenazenin kendisinden kaynaklı pek çok karışıklık olur. Araç parkı konusunda da şehidin tabutunu görmek isteyenler dolayısıyla da pek çok gerginlik yaşanır.

Pazartesi günü Şehidimiz Ömer Faruk Civelek’in cenazesinin Gölköprü’de olacağını öğrendiğimde kargaşanın yaşanabileceğini düşünmüştüm.

Allah razı olsun ki benim düşündüğümü düşünen isimler olmuş. Bunların başında daha önce bu tip acı tecrübeler yaşamış isimler geliyor. İlçe Jandarma Komutanı Hasan Alataş, İlçe Askerlik Şube Başkanı Halis Özcan, İlçe Emniyet Müdürü Halil Akyol takdiri hak eden sessizce işini yapan isimler oldu.

Trafik sürekli açık kaldı çünkü ana yola park edilmesine müsaade edilmedi. Kimseye iltimas yapılmadı. Kimse sesini yükseltmedi. Sessizce işler halloldu.

Sadece şehit konuşuldu. Herkes sessizce acısını yaşayabildi.

Tüm bu sessizliğin sessiz kahramanlarına teşekkürü borç biliyorum.

 

KEŞKE OLMASAYDI

Şehit cenazesini takip edip görülmesi gerekenleri size aktarmak gazetecilik görevimiz. Bu mesleğin kolay tarafı yok da en zor taraflarından biri şehit cenazelerinde ve kaza yerinde fotoğraf çekmek.

Makine aynı, objektif aynı, deklanşör aynı ama… o makineyi kaldırıp vizörden bakmak, netlik ayarlamak, elin titremeden acılı insanın resmini çekmek dünyanın belki de en zor işlerinden biri…

Şehidi uğurlamaya hazırlandığımız saatlerde ofiste toplantı yapıp, hangi arkadaşın ne görev yapacağını planladık. Uzunca bir süreden bu yana bizimle çalışan ancak Muhabirimiz Bahar bana boynu bükük bir şekilde bakıp, “Abi biz acılı ailenin fotoğrafını nasıl çekeceğiz” diye sordu. Yani insanların acısı varken bizim elimizde kamera… Nasıl olacak!

Biz de işimizin gereği olduğunu anlattık ve orada kendimiz olarak bulunmadığımızı ifade ettik.

De…

İşi bu olan, ekmeğini bu şekilde kazanan muhabir eline kamerasını almaya çekinirken, yol kenarında güle oynaya video çekip, üç beş takipçisine canlı yayın yapanlar hangi duygu içindeydi?

Hadi biri ikisi gaflete düştü de kardeşim… Yol kenarındaki insanların büyük çoğunluğunun elinde telefon olması üzüntü verici değil mi?

Kimseye kızma haddim değil! Kimseyi kırmak da değil amacım. Linç falan…

Sadece bundan sonra cenazelerde bizim çocukların vicdanları ile hareket edip terlediklerini hatırlayın da telefonunuzu ona göre çıkarın.

 

MİSAFİRLERİN PROFİLİ DEĞİŞTİ

Karasu’da daire fiyatları arttı. Haftalık kiraya veren pansiyonlar bile gün başına kışın aylık aldıkları bedeli talep etmeye başladı.

Yine de talep oldukça yüksek.

Bu elbette geçim sıkıntısı çekenler için büyük bir sorun da…

Her şerde bir hayır vardır sözünü doğrularcasına, bayram tatilinde ortalama 1 milyon civarında kalan Karasu’da asayiş olayları oldukça aşağıda kaldı. Önceki yıllara oranla daha az trafik kazası oldu.

Taşkınlık oldukça azaldı.

Daha da güzeli para harcayan yazlıkçılar yavaş yavaş ilçeye gelmeye başladı.

Karasu’da yazlıklar ucuzken daire alanlar ellerindeki gayrimenkul değerlendirince satış yoluna gitti. Cebinde daha fazla para olan da daha fazla harcama yapmaya başladı.

Umarız bu grafik bundan sonra sürekli daha yukarı gider de Karasu’da asayiş sorunu ve trafik kazaları yaşanmaz, esnafın da yüzü güler.